Dijital platformların yükselişi, belirli topluluklar ve kuruluşları tanımlayan bireysel ve kurumsal kimliklerin sınır aşan bir niteliğe kavuşmasını sağlar. Günümüzde, birçok birey, topluluk ve kuruluş kültürel, etnik, profesyonel veya ideolojik unsurların rolünü öne çıkararak kendisini dijital dünyada hızla popülerleştirmektedir. Kimliğin bu tür inşası, yayılması ve değişimi genellikle sosyal medya platformları aracılığıyla gerçekleşir. Dijitalleşme, coğrafi sınırları ortadan kaldırarak benzer niteliklere ve ilgi alanlarına sahip insanları bir araya getirir ve yeni arkadaşlık ağları oluşturur. Sosyal medya, bu kimliklerin inşasında, yaygınlaşmasında ve dönüşümünde kilit bir rol oynamaktadır.
Hemşeri dernekleri, diaspora toplulukları ve çeşitli kültürel gruplar, sosyal medya aracılığıyla kimliklerini koruyup geliştirme olanağına sahiptir. Yeni fikirler, düşünceler ve hobiler, dijital platformlarda hızla yayılarak geniş kitlelere ulaşabilmektedir. Aynı şekilde, sosyal medya güçlü bir haber kaynağına dönüşerek kamuoyu oluşturabilmektedir.
Bireyler sosyal medyada kimliklerini yeniden inşa ederek veya mevcut kimliklerini kullanarak dijital platformlarda yer edinmektedir. Instagram’da bir influencer, Twitter’da bir aktivist veya TikTok’ta bir içerik üreticisi olarak ortaya çıkan kimlikler, küresel trendlerden beslenirken yerel kültürün izlerini de taşımaktadır. Sosyal medya, kimliklerin bir “performans” haline geldiği bir sahne sunarak, kullanıcıların gerçek hayattakinden farklı bir benlik sergileyebilmelerini olanaklı kılmaktadır.
Ancak sosyal medyanın kimlikleri kutuplaştırıcı bir etkisi de söz konusu olabilir. Algoritmalar, kullanıcıları benzer görüşlerle çevrelenmiş “yankı odalarına” hapsederek farklı görüşlerle karşılaşmalarını engelleyebilmektedir. Bu durum, milliyetçi söylemlerin yayılmasını kolaylaştırarak bireylerin daha dar bir kimliğe yönelmesine yol açabilmektedir.
Sosyolog Anthony Giddens, küreselleşmeyi “zaman ve mekânın sıkışması” olarak tanımlamaktadır. Sosyal medya, bu süreci hızlandırarak bireylerin yerel bağlamlardan kopup küresel ağlara entegre olmasını sağlamaktadır. Örneğin, Iğdır’da yaşayan bir kişi, aynı anda uluslararası bir çevrimiçi topluluğun parçası olabilir. Bu durum, kimliği yerel olmaktan çıkarıp uluslararası boyuta taşımaktadır.
Erving Goffman’ın “benlik sunumu” teorisi, sosyal medyadaki kimlik sunumlarını anlamak için önemli bir çerçeve sunar. Goffman’a göre bireyler, bir sahnede rol yapar gibi başkalarına kendilerini sunar. Sosyal medya da bu sahneyi dijital ortama taşıyarak; kullanıcıların profillerini ve paylaşımlarını dikkatle kurgulayarak idealize edilmiş bir imaj yaratabilmektedir. Örneğin, bir seyahat blog yazarı, sürekli gezen özgür bir küresel vatandaş portresi çizebilir, ancak bu gerçek yaşamından farklı bir performans olabilir.
Pierre Bourdieu’nun “habitus” kavramı, bireylerin sosyal etkilenen bireysel eğilimleri açıklamaktadır. Sosyal medya algoritmaları, bu eğilimleri pekiştirerek kullanıcılara özel içerik sunarak bu eğilimleri güçlendirmektedir. Bu durum, kimliklerin küresel bir uyum yerine ideolojik kutuplara kaymasına yol açabilir. Örneğin, milliyetçi eğilimlere sahip bir kullanıcı, yalnızca kendi görüşünü destekleyen içeriklerle karşılaşarak radikalleşebilir.
Zygmunt Bauman’ın “akışkan modernite” kavramı ise kimliklerin sürekli değişen doğasını vurgulamaktadır. Sosyal medyada kimlikler de hızla şekillenir ve dönüşür, sabit bir yapıya sahip değillerdir. Michel Foucault’nun iktidar ve gözetim teorileri de sosyal medyanın kimlikler üzerindeki kontrol mekanizmalarını anlamamıza yardımcı olabilir. Sosyal medya hem kullanıcıları izliyor hem de onların kendi kendilerini denetlemeye teşvik edebilmektedir. Beğeni ve takipçi sayıları, bireyleri platformun normlarına uyum sağlamaya zorlar.
Sonuç olarak, sosyal medya küresel kimliklerin oluşumunda hem özgürleştirici hem de kısıtlayıcı bir rol oynar. Bireyleri yerel bağlardan koparıp küresel ağlara dahil ederken, aynı zamanda algoritmalar ve performans baskısı yoluyla yeni denetim biçimleri yaratır. Kimlikler bu dijital arenada sürekli müzakere edilir ne tamamen yerel kalır ne de tam anlamıyla küresel olur. Bu hibrit yapı, çağdaş toplumun temel özelliklerinden biridir.
Dijital platformlar, insanların farklı kültürlerle etkileşime girmesine ve evrensel bir vatandaşlık bilincinin gelişmesine katkı sağlamaktadır. Ancak aynı zamanda kutuplaşma, gözetim ve kimlik karmaşası gibi sorunları da beraberinde getirmektedir. Küreselleşmenin hız kazandığı bu dönemde, dijital kimliklerin dönüşümü toplumsal yapıyı derinden etkilemeye devam edecektir.