A. Ünal Bozyer
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Dijital Çağda Yalnızlık

Dijital Çağda Yalnızlık

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Günümüzde modern toplumların giderek artan bir sorunu haline gelen yalnızlık, bireylerin yaşam kalitesini çeşitli yönlerden derinden etkilemektedir. Psikolojik açıdan ruh sağlığını olumsuz etkilemesinin yanı sıra, özellikle kalp hastalıkları başta olmak üzere çeşitli fiziksel rahatsızlıklara da zemin hazırladığı bilinmektedir. Sağlık bilimleri alanında yürütülen araştırmaların verileri de bu bulguları desteklemektedir. Literatürde yalnızlığın en yüksek düzeyde, yaşlı bireylerde hissedildiğine dair kanıtlar olsa da son yıllardaki çalışmalar gençlerin ve yetişkinlerin de bu durumdan en fazla etkilenen gruplar arasına girdiğini ortaya koymaktadır. Bu durum, yalnızlığın artık belirli bir yaş grubuyla sınırlı olmayan, küresel bir sağlık sorunu olarak ele alınması gerektiğini gözler önüne sermektedir.

Geçtiğimiz yıl Dünya Sağlık Örgütü (WHO) yalnızlığı “küresel bir sağlık tehdidi” ilan ederek, mücadele çalışmaları başlatmıştır. İletişim araçlarının hızla yaygınlaştığı, sosyal ağların hızla geliştiği bu dönemlerde yalnızlık hissi yaşayan insanların sayısının da hızla artması endişeye yol açmaktadır.

Yalnızlık, arkadaşlık, dostluk vb. eksikliğinden kaynaklanan, temelinde sosyal bağların zayıflaması sonucu bireyi derinden etkileyen duygusal durumdur. Dünya genelinde yetişkin nüfusun yaklaşık %25’i bu duyguyu düzenli olarak deneyimlemektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan araştırmalar, nüfusun %52’sinin yalnızlık hissettiğini ortaya koyarken, en çarpıcı veri 18-24 yaş aralığındaki genç yetişkinlerin bu grupta başı çektiğini göstermektedir. Statista araştırma biriminin 9 Ağustos 2024 tarihli raporuna göre, 2021’de küresel çapta gerçekleştirilen bir ankette ise yetişkinlerin yaklaşık %33’ünün dünya genelinde yalnızlık hissi yaşadığını ortaya koymaktadır. Bu araştırmada Brezilya, %50 ile yüksek yüzdeye sahip ülkelerden olurken; katılımcıların yarısı sıklıkla, her zaman veya ara sıra yalnız hissettiklerini belirtmiştir. Brezilya’yı, katılımcıların %43 ila %46 arasında değişen bir oranla en azından ara sıra yalnızlık deneyimlediğini ifade eden Türkiye, Hindistan ve Suudi Arabistan takip etmektedir. Buna karşılık Hollanda, Japonya, Almanya ve Rusya, ankete katılanlar arasında “yalnız hissetmeyen” grubun en yüksek oranda görüldüğü ülkeler olarak öne çıkmaktadır. Dünya genelinde her dört gençten birinin kendini yalnız hissettiği, ebeveyn ve velilerin %65’i yalnızlık yaşarken, ebeveyn olmayanlarda bu oranın %55 olduğu, fiziksel sağlığı bozuk olan insanların %77’sinin yalnız olduğu, 65 yaş ve üzeri yaşlıların, yalnızlık oranının en düşük olduğu yaş grubunu oluşturduğu gözlenmektedir.

Rapora göre sosyal medya kullanımının yalnızlık duygusunu artırdığı, aile bağlarının yalnızlık duygularını etkilediği ortaya çıkmıştır. Aile üyelerinden, yakın akrabalarından, destek alabilen, duygularını ve hislerini onlarla paylaşabilen, tartışabilen bireylerin yalnızlıkla başa çıkmada başarılı oldukları gözlenmektedir.

Ünlü şairlerimizden Cahit Sıtkı Tarancı, “Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir / Gittikçe artıyor yalnızlığımız” derken Özdemir Asaf, “Yalnızlık Paylaşılmaz” kitabında yalnızlığı pek çok açıdan işleyerek, yalnızlığı betimlemiş ve “yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz” diyerek konuyu özetlemiştir.

Sosyolog Zygmunt Bauman “akışkan modernite” kavramı klasik modernitenin katı, istikrarlı ve kuralları belli bir yapısının günümüz modern toplumlarında giderek daha belirsiz, esnek ve değişken hale geldiğini, aşk ve dostluk gibi ilişkilerin de “akışkan” hale geldiğini açıklamaktadır. Bauman, bireylerin, dijital dünyada “anlık tatmin” arayışı içinde oldukları için derin ve uzun vadeli ilişkiler kurmakta zorlandıklarını, bireylerin kimliklerini sahip oldukları nesnelerle, tükettikleri ürün ve hizmetlerle inşa ettiklerini belirtmektedir. Aynı zamanda Bauman’a göre sosyal medya ve dijitalleşme ile ilişkiler daha yüzeysel ve değişken hale gelmiştir. Dijital platformlarda, okunup cevap verilmeyen mesajlar, kaydırılan yüzler, takip edilen-edilmeyen hesaplar, sahte kimlikler, sahte içerikler, emojiler vb. dijital ilişkilerin “kullan-at” kültürüne dönüştüğünü göstermektedir. Diğer taraftan göçle büyüyen şehirlerde, apartman dairelerinin “yan yana yalnızlıklar” yarattığını da gözardı etmemek gerekiyor.

Sonuç olarak dijital çağın yalnızlığı paradoksal bir durum yaratmaktadır. Bir yandan, teknoloji ve sosyal medya insanları birbirine daha kolay bağlayabilirken, diğer yandan yüzeysel ve doyurucu olmayan etkileşimler nedeniyle derin sosyal bağların zayıflamasına yol açabilmektedir. Sürekli çevrimiçi olmak, gerçek dünyadaki ilişkileri gölgede bırakabilirken, sosyal medyada başkalarının hayatlarını idealize edilmiş bir şekilde görmek, bireylerin kendilerini daha yalnız ve yetersiz hissetmesine neden olabilmektedir. Dijital çağ, yalnızlıkla mücadelede çevrim içi destek grupları, dijital terapiler ve sanal topluluklar gibi yeni çözümler de sunmaktadır. Önemli olan, bu araçları bilinçli ve dengeli bir şekilde kullanarak yalnızlık hissini azaltabilmektir.

Dijital Çağda Yalnızlık

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!