Dört yılda bir kasım ayında yapılan yarış, “Okyanus Aşırı Yarışların Kraliçesi” olarak adlandırılıyor. 5 bin700 kilometre uzunluğundaki rotada dünyanın en iyi yelkencileri, teknelerinde tek başlarına eski alkol kaçakçılarının takip ettiği rotayı tamamlıyor. Yaklaşık iki hafta süren yarış, kasım ayında değişen hava koşullarının etkisiyle katılımcıları hem stratejik hem de fiziksel olarak zorluyor. İlki 1978 yılında düzenlenen yarışta bu yıl 11. kez tekneler yelken açtı. Altı farklı sınıfta yarışan yelkenlilerden IMOCA sınıfının yarışı ise tarihe geçti.
IMOCA sınıfında yarışan ve dünyanın en iyi yelkencilerinden biri gösterilen İngiliz Alex Thomson (44), açık ara önde götürdüğü yarışın son saatlerinde uyuyakalınca teknesi karaya oturdu. O zamana kadar en yakın rakibinden 17 saat önde olan Thomson, bitiş çizgisine sadece 130 kilometre kala teknesini otopilota aldı. Alarm kurup bir saat uyumak üzere dinlenmeye çekilen Thomson, aşırı yorgunluğun ve denizde geçen 11 günün etkisiyle alarmları duymadı ve uyumaya devam etti. Teknesi otopilotta sürüle devam ederken Guadalupe açıklarında karaya oturdu. Çarpmanın etkisiyle uyanan Thomson’ın teknesinde ciddi bir hasar oluşmadı. Fakat saplandığı yerden kendi çabalarıyla kurtulamayınca mecburen motor çalıştırdı. Yine de tüm filonun önünde 11 gün 23 saat 10 dakikada bitiş çizgisini geçen Thomson’a yarış komitesi motor çalıştırdığı için 24 saat ceza süresi ekledi. Böylece bitiş çizgisine varış zamanı toplam 12 gün 23 saat 10 dakikaya çıktı. Bu sırada yarışı Thomson’ın arkasında 2. sırada sürdüren Fransız yelkenci Paul Meilhat, Thomson’ın bitişe ulaşmasının 12 saat ardından yarışı tamamladı. Onu takip eden bir diğer Fransız yelkenci Yann Elies de yaklaşık 2 saat sonra bitişe vardı. Böylece neredeyse tüm yarışı açık ara önde götüren Thomson, cezası nedeniyle 1.ligi Meilhat’a, 2.liği de Elies’e kaptırdı.
Yarışın ardından konuşan Meilhat, Thomson’ın sağlığının yerinde olmasına çok sevindiğini belirtirken tüm yarış boyunca verdikleri mücadelenin ardından birinciliği bu şekilde kazanmasının mucize olduğunu söyledi.
Tüm katılımcılar, yarış boyunca yorgunluk ve uykusuzluğun en büyük sıkıntıları olduğunu söylerken Thomson, yarış komitesinin verdiği cezayı adil bulduğunu açıkladı. Bu yarıştan büyük dersler aldığını söyleyen Thomson, eğer ceza almadan yarışı tamamlayabilseydi 2002 yılında Dame Ellen MacArthur’dan sonra yarışı kazanan ilk İngiliz yelkenci olacaktı.
Thomson şimdi 2020 yılında yapılacak olan Vendee Globe Yarışı ile dünyanın etrafını tek başına dolaşmaya hazırlanıyor.
Sanat dünyasının Indiana Jones’i iş başında
Hollandalı Arthur Brand, kayıp sanat eserlerini bulmaktaki ünü nedeniyle “Sanat dünyasının Indiana Jones’i” lakabıyla anılıyor. Daha önce 2015 yılında Hitler’in ofisinin dışında duran “Hitler’in Atları” isimli iki Nazi heykelini bulan Brand, şimdi de paha biçilemez bir mozaik eseri buldu. 6. yüzyıldan kalma yani yaklaşık 1600 yıllık eser, Monako’da bir evde bulundu. Güney Kıbrıs’taki Panayia Kanakaria Kilisesi’nde sergilenen eser, Bizans döneminden kalma bir Aziz Mark tasviri. Eser, Kıbrıs Savaşı’nın ardından 1970’li yıllarda kiliseden kaybolmuştu.
İki yıllık araştırması esnasında eserin izini süren Brand, tüm Avrupa’yı dolaştı. Sonunda yaklaşık 40 yıl önce eserin gerçek değerinden habersiz bir İngiliz ailenin mozaiği satın aldığını keşfetti. Eserin izini bulan Brand, hikayeyi anlatınca İngiliz aile hemen eseri Güney Kıbrıs’a bağışlama kararı aldı. Brand, geçen hafta eseri Lahey’deki elçiliğe teslim etti.
Başrolünü Harrison Ford’un canlandırdığı Indiana Jones serisinde de arkeolog Jones, maceradan maceraya atılarak dünyayı dolaşıyor ve paha biçilemez sanat eserlerini kurtarıyor. Indiana Jones serisini sevenlere de bir iyi haber verelim. Başrolünü yine Harrison Ford’un canlandıracağı serinin yeni filminin 2020 yılında sinemalarda olması bekleniyor.
Batan geminin birası 150 yıl sonra evine döndü
Avustralya’nın Melbourne şehri kıyısında dalış yapan Jim Anderson, eski bir gemi batığından tam 150 yıllık bira şişesi çıkarttı. Tennent’s isimli firmanın ürünü olan şişe, İskoçya’nın Glasgow kentindeki Wellpark Tesisi’nde 1868’de üretildi. Tennent’s, o dönemlerde Glasgow’da ürettiği biraları Liverpool Limanı’ndan Melbourne’a kargo gemileriyle yolluyordu. Söz konusu şişe, The Light of The Age isimli geminin kargosunda İngiltere’den Avustralya’ya seyahat etmekteydi. Gemide Tennent’s’in biralarıyla birlikte tuz, arduvaz taşları, borular, reçel, likör gibi yükler ve 42 kişilik mürettebat da vardı. Geminin kaptanı sarhoş olunca rotasından saptı ve 16 Ocak 1868’de gemiyi kayalıklara çarparak batırdı. Jim Anderson, 1970’lerde keşfedene kadar Tennent’s bira şişesi de gemiyle birlikte denizin dibindeydi.
Anderson, Tennent’s yetkilileriyle iletişime geçerek şişeyi isteyip istemediklerini sordu. Tennent’s Grup Marka Direktörü Alan McGarrie, Anderson’ın bulduğu şişenin, Birleşik Krallığın en eski şişe biralarından olduğunu söyledi. Tarihi eser sayıldığı için Avustralya’dan gerekli izinlerin alınması uzun sürünce 150 yıllık şişe evi olan Glasgow’a yeni dönebiliyor. 22 Kasım’da yapılacak açılışla şişe ve hikayesi Wellpark Tesisi’nde ziyaretçileriyle buluşmaya başlayacak.
Gizem ŞENYURT 20 Kas 2018
Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.
Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.