‘Yapımcıların haklı serzenişlerine karşı elimizden geleni yapacağız’

2019010115150419_bgojneqva1eas7k8gdrd0t4b531

Sinema Salonu Yatırımcıları Derneği (SİSAY) Yönetim Kurulu Başkanı Cenk Sezgin, yapımcılara anlayış gösterilmesi gerektiğini düşündüklerini söyleyerek, “Bu olayda geri adım atan tarafın sinema salonu işletmecileri olması lazım. Dernek olarak katıldığımız her toplantıda da istisnasız olarak yapımcıların desteklenmemesi halinde, Türkiye film sektörünün çıkmaza gireceğinin altı çizildiği için, biz onların bu seslenişine kayıtsız kalamayız. Elimizden gelen tüm hamleleri yapacağız.” dedi.

Sezgin, bilet fiyatlarında hakları verilmediği gerekçesiyle, yapımcıların salon işletmecilerini boykot ederek filmlerini vizyona sokmayacağı iddialarına ilişkin AA muhabirine açıklamada bulundu.

Sinema salonu işletmecileri ve film yapımcılarının katılımıyla konuya ilişkin 3 toplantı düzenlediklerini belirten Sezgin, bu toplantılardan ikisinin Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü nezdinde yapıldığını, ayrıca dernek olarak orta bir yol bulmak amacıyla da BKM, Mars Media ve Avşar gruplarıyla da birebir görüşmeler gerçekleştirdiklerini söyledi.

“BİLET FİYATI PAYLAŞIMI KONUSUNDA FİKİR BİRLİĞİNE VARILDI”

Cinemarine sinemalarının da sahibi olan Sezgin, dernek üyesi 100’e yakın sinema salonu sahibi ile üye olmayan lokal işletmecilerle de yapılan toplantılar sonucunda, yapımcıların taleplerine olumlu yaklaştıklarına işaret ederek, şöyle devam etti:

“Bilet fiyatı paylaşımının düzenlemesi konusunda fikir birliğine vardığımızı söyleyebilirim. Sadece sürekli sözü geçen bir grup, bu fikir birliğine katılmadı. Türkiye’de en çok salona sahip olmanın getirdiği bir refleksle ‘Benim maliyetlerim çok yüksek. Giderlerimi karşılayabilmem için bu tarz kampanyalara ihtiyacım var. Kimse bana fiyatımı dikte edemez.’ şeklindeki beyanatlarla, son zamanlarda basında yer alarak tartışmaları bugüne kadar getirdi. Bu grubun şu an Türkiye’de 905 salonu var. Bizim sektörde ise 2 bin 900 civarında sinema salonu var. İki bin civarındaki salon işletmecileri olarak bizler bu pazarlığın içinde değiliz. Yapımcıların haklı serzenişlerinin farkındayız. Yani 5 lira alarak film yapamayacaklarını, 5 lira alarak film yapan yapımcıların sayısının ve filmlerin kalitesinin düşeceğini, bu durumun da gişeye olumsuz yansıyacağını düşünüyoruz. Bu durum adına filmci payı oranının menü ve diğer kampanyalarla aşağı çekilmesi girişimlerini durduracağız ama bu grup bu hamleye katılmıyor.”

Cenk Sezgin, yapımcılara anlayış gösterilmesi gerektiğini düşündüklerini söyleyerek, “Bu olayda geri adım atan tarafın da sinema salonu işletmecileri olması lazım. Dernek olarak katıldığımız her toplantıda da istisnasız olarak yapımcıların desteklenmemesi halinde, Türkiye film sektörünün çıkmaza gireceğinin altı çizildiği için, biz onların bu seslenişine kayıtsız kalamayız. Elimizden gelen tüm hamleleri yapacağız. Bunu taahhüt ettik. Sadece bir grup taahhütte bulunmadı ama bu, yapımcılara destek olma konusunda bize bir engel oluşturmayacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

“DEVLETİMİZDEN VERGİ SORUNLARININ İYİLEŞTİRİLMESİNİ İSTİYORUZ”

Yapımcıların filmlerini vizyonda ertelememesini temenni ettiklerinin altını çizen Sezgin, şunları kaydetti:

“Bugünlerde arka arkaya çıkması gereken performanslı, gişe başarısı gösterecek filmler ertelendiğinde hem seyirci için bir hayal kırıklığı oluşuyor hem de sinema sektörümüzün performansının ciddi anlamda düşmesine sebep olacak kayıplara neden oluyor. Normalde ocak ayı bizim en yoğun olduğumuz, en performanslı dönemimiz. Biz bu ocak ayının gişe başarısını ancak yabancı filmlerle yürütmek zorundayız. Birkaç tane film var şu anda yerli film olarak gösterime çıkması düşünülen ama bu durum yine de bizi yaklaşık yüzde 60, 70’lik bir kayba uğratacak. Bu kayıp, yıl geneline yansıdığında gişe sayısı olarak geçtiğimiz seneleri mümkün değil, yakalayamayız.”

Sezgin, sinema salonu işletmecileri olarak vergi ödemelerinden dolayı sıkıntı yaşadıklarını da aktararak, “Bizler, şu an herhangi ticari müessesenin verdiği gelir vergisi, katma değer vergisi (KDV), özel tüketim vergisi (ÖTV) dışında yıllardır uygulanan, eğlence vergisine de sahibiz. Eğlence vergisi 1991’de Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırılmıştı. 1997’de tekrar yürürlüğe girdi. Bu vergi, bilardo, bovling salonlarında uygulanan bir vergi türü. Bir de sinemalara uygulanıyor ama sinema salonları eğlence vergisine tabi olmakla beraber, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlıdır. Demek ki olay sadece eğlence değil, bir kültürdür. Yani diğer sektörlerde olmayan, amiyane tabirle bize uygulanan ceza gibi bir vergidir.” şeklinde konuştu.

Eğlence vergisinin kendi cirolarının yüzde 10’unu peşin olarak aldığına dikkati çeken Sezgin, şu açıklamayı yaptı:

“Eğlence vergisinin devreden çıktığı durumda, yapımcının ve sinema işletmecisinin payına yüzde 10’luk bir artış gelecektir. Diğer taraftan bizim sektörde yaşanan diğer sıkıntılardan bir tanesi de KDV’dir. Biletlerden yüzde 8 KDV alınır ama ödediğimiz yüzde 50’lik bedelin KDV’si yüzde 18’dir. Dolayısıyla 100 liralık bir hasılatta, (KDV için) 8 lira tahsil ederken, 18 lira öderiz. Bu 10 lira, işletmecinin cebinden çıkan bir bedeldir. İadesi mümkün ama bir buçuk yıl sonra, kesintilerle 5 lira olarak geri alırız. 100 lira içinde 10 lira eğlence vergisi, 5 lira da KDV kaybımız var. Dolayısıyla 15 liralık bu kaybımız, sinema işletmelerinin yüzde 10’u bulmayan karlılıkları içinde çok büyük bir kayıptır. Bu kaybın olmadığı bir dünya düşünüldüğünde, yapımcılarla aramızdaki paylaşım konusundaki tartışmalar da son bulacaktır. Bu ayrıntıyı yapımcılar da sinema seyircileri de bilemez ama sinema salonu işlemecileri yıllardır bu durumdan muzdariptir.”

“MISIR SATIŞI SİNEMACININ CAN SİMİDİDİR”

Sezgin, kullanılan projeksiyon cihazlarıyla ses sistemlerinin de gümrük mevzuatından dolayı ÖTV’ye tabi tutulduğunun altını çizerek, şu bilgileri verdi:

“Bu vergi, bir sanayicinin fabrikasında kullanacağı alt yapıya veya makinelere, ‘lüks’ diyerek özel tüketim vergisi ödemesi gibi bir durumdur. Bugüne kadar bu konuda herhangi yapıcı bir girişim yaşanmadı sektörde. Biz yıllardır, sınır ötesindeki Bulgaristan’daki meslektaşımıza göre yüzde 25’e yakın fazla vergi ödemekteyiz aynı cihaza. Eğer karlılığı yüksek bir sektör olsak, bir takım sıkıntılı dönemleri kolaylıkla aşabileceğimiz bir kar marjımız da olurdu ve 3-5 kuruşun tartışması yapılmazdı yapımcılarla. Biz tüm bu nedenlerle mısıra muhtacız. Mısır satarak elde ettiğimiz karla işletmemizin giderlerini karşılamak zorundayız. Bugün, personelimize düne göre yüzde 26 daha fazla bedel ödeyeceğiz. Elektrik giderimiz, bir yıl içinde yüzde yüze yakın arttı ama bilet fiyatlarında son bir yılda yüzde 15’lik artış bile yaşanmadı. Bilet fiyatlarının artması halinde belki yine bu paylaşım konusu gündemde olmayacaktı yapımcılarla. Ama fiyat değişikliğini çözüm olarak görmüyoruz. İşte bu yüzden şu anda sinema işletmelerinin vazgeçemeyeceği en önemli kaynak mısır satışıdır.”

Mısır satamayan sinema işletmecilerinin kirasını da ödeyemez hale geleceğini kaydeden Sezgin, “Bu durumda sektör en büyük birkaç gruba teslim demektir. Dolby dijital ses, dijital projeksiyon, atmos ses sistemi, 3D-4DX koltuk sistemi, 4 K görüntü kalitesi, lazer projeksiyon, led perde teknolojisi gibi teknolojiler, her 5 yılda bir yeni baştan sinema yatırımı gerektiriyor. Keza halısından koltuğuna tüm yapı yenilenmek istiyor. Sonuç itibariyle komik gelebilir ama gerçekten mısır satışı sinemacının can simididir. Bu nedenle dernek olarak görüşümüz, mısır ve yan ürünlerin sinemacının fırsatçılığı olarak görülmemesi ama diğer yandan mısır promosyonlarının yapımcının payını perdeleyecek bir argüman olarak da kullanılmamasıdır.” dedi.

Cenk Sezgin, Türkiye’deki sinema sektörünün hızlı gelişimi için önerilerde bulunarak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kendi ürettiği filmi tercih eden seyirci oranında Türkiye açık ara dünyanın önündeyse, yapımcılarımızın desteklenmesi, yerli yapımların çeşitlenmesi ve yüksek yatırımla çekilen filmlerin sayısının artmasının sağlanması gerekir. Ülkemizde üretilen filmleri sadece ülke sınırları içinde değil, diğer ülkelere pazarlamanın önündeki engellerin aşılması, filmlere güçlü tanıtım planlaması yapılması ve tanıtım bütçelerinin desteklenmesi lazım. Yaz döneminde sektörün uykuya yatmasının önüne geçilmesi, kamu spotları ve liderlerin teşvik eden söylemleri gibi ve devlet politikaları oluşturarak sinemaya gitme alışkanlığının da arttırılması konusunda tüm taraflar proaktif bir iş birliği içinde olmalı.”

İlgili ‘Yapımcıların haklı serzenişlerine karşı elimizden geleni yapacağız’ haberiyle ilgili sizde görüşlerinizi yazarak gündeme dahil olabilirsiniz. 

Exit mobile version