Ama her gün, o kadar şaşırtıcı, o kadar dehşet verici, o kadar çelişkili haberler giriyor ki hayatımıza… İster istemez şahitsiniz.
Koca bir ömür geçirilen, hayatın izcisi olmuşken, kendini içinde bulmamana imkan yok.
Toslamamana imkan yok.
Kendine tokat atsan, aklından, çelişkilerinden, düşüncelerinden kurtulamıyorsun.
Duygu, düşünce, muhakeme, içgüdü, vücudunda çalışan koskoca bir akü var.
Akü çalışıyor, çok şükür.
Dünya yaşamını kendi kendine sürerken, senin için iki seçenek sunuyor, tabuyu yani uykuda kal, ya da uyanık yaşa.
Birinciyi seçmek uykuda yaşamak, varsandıklarınla yetinmek ya da yoksunluklarını hiç bilmeyerek bir köşede usulca yaşamak.
Bilmeden hoşnut hayat..
Hiç fena değil.
Bir daha dünyaya gelsem, ben oradayım.
Ama, madem uyanık yaşamayı seçtin.
Her şeyi bileceksin, her şeyi anlayacaksın, muhakeme edeceksin ve bu yorucu yolda sanki hep yarım kalmışsın gibi, tamamlanıyormuş gibi, itişe kakışa yaşayacaksın.
Bakacaksın ki.
Tüm çabalarına rağmen hiç birşey değişmeyecek.
Her gün dehşete düşe düşe, anlaya anlaya yaşayıp gideceksin.
Bakacaksın ki! Yalan makinaları gitgide çoğalıyor.
Bakacaksın ki! Merhametsizler git gide çoğalıyor.
Bakıyorsun ki samimiyetsizler gitgide çoğalıyor.
Bakın nereye geleceğim.
Ben de uyanık yaşamı seçtim ya, varsandığım bir şey yok, var olan her şeyi takip et, her şeyi anla halindeyim ya.
Cuma günü bir röportaj okuyorum.
Ertuğrul Özkök ve oyuncu Ahmet adı altında menajer Dilek röportajı.
Sıla ve Ahmet şiddet konusundan yıldım, belki siz de yıldınız.
Ama demeden, yazmadan etmeyeceğim.
Ahmet’e yaptıklarına rağmen, hayatı mahvoldu, linç edildi, paramparça edildi, şimdi, bundan sonra ne yapacak diye düşünmüştüm.
Anası ne yapacak, sonuçta annesi, diye düşünmüştüm.
Ama, benim için Ahmet, dün sınıfta kaldı.
Gazeteci, köşe yazarı Ertuğrul Özkök’ün yazılı sorularına cevap veriyor.
Ama Ahmet’in, kendi değil, menajeri Dilek Sözen cevap veriyor.
Yahu, cevap vermediğin adam, Hürriyet köşe yazarı Ertuğrul Özkök, üstelik sana yüklenmemiş, bir yazar.
Bu ne samimiyetsizlik.
Sana çok mu alkollüydün? diye soruyor, asistanın Dilek, “Sıla o gece benden daha çok içti” diyor.
Küçükken şiddet gördün mü? diye soruyor, asistanın “asla” diye cevap veriyor…
Bu denli büyük bir olaya, bir gazeteciye kendin neden dilinle cevap vermiyorsun.
Ertuğrul Özkök, ne kadar mütevazı davranmış, ben olsam bu röportajı almazdım, kabul etmezdim, madem Ahmet yok, ben de yokum derdim.
Ahmet, bence sen, bu krizi atlatamayacaksın, bu krizi iyi yönetemeyeceksin.
İstersen alkol için, istersen öfke kontrolü için, psikolojik yardım al.
Mutlaka faydası olacaktır.
Ama.
Samimiyetsizlik için hiçbir şeyin yararı olmayacaktır.
Neden bizi bu kadar meşgul ettin, anlam veremiyorum.
Selam sana uyanık yaşam, selam..
Funda’ya aklındakiler..
Başka gazetede haberi var mı, bilmiyorum.
Ama bizim YeniBirlik gazetemizin haberine göre, korunmaya muhtaç çocukların bakımının aile ortamında sağlanması amacı ile çalışmalar yapılmış.
Ve 6 bin 286 çocuk koruyucu aile hizmeti, 16 bin 652 çocuk evlat edinme hizmeti ile sıcak yuvalarına kavuşmuş.
Gönüllü Elçileri Projesi, kapsamında başlatılmış bu çalışma.
Aileden Sorumlu Bakanlık, çocuklar aile bütünlüğü içinde sağlıklı büyüsünler demiş.
Her çocuğun ailesi olmalı, demişler.
Bakanlık bu ailelere baktıkları çocuklar için, para da ödüyormuş.
Ben buradan, kıymetlim Müge Anlı programındaki Gürsel’e seslenmek istiyorum.
Kaçırılma hikayenin çok acı, çok berbat ve çok karışık, altından kalkılamaz olduğunun farkındayım.
Ben oralara girmeyeceğim.
Oğlum, pamuk gibi yumuşacık bir aile seni almış, büyütmüş, emek vermiş, ana baba olmuşlar, el bebek büyütmüşler.
Neden sen ve senin gibi çocuklar benim gerçek ailem kim, diye arıyorsunuz.
Ben anlayamıyorum.
Bak, ailen ve sülalesi ne kadar kavgacı ve sorunlu insanlar çıktı.
Sana bakan insanlara demediğini bırakmadı.
Bak baban yıllardır, bulamadığı boşanma bahanesini, seni bulduktan sonra, doğuran annenden boşanma kararı alarak konuyu sonlandırdı.
Gürsel.
Kucağında kocaman sorunlar yumağı.
Soybağı arayışı.
Başıma gelmedi bilmiyorum ama.
Beni büyüten anamdır, babamdır derim ben.
… Uyanık yaşamı seçtik ya, İzmir’de babaları Cihat Murat’ı, iki oğlu babalarını kolonya dönerek, yakarak öldürmüşler, İzmit’te 70 yaşında ahlaksız adam 12 yaşında kıza, çok güzelsin, seni seviyorum, hadi buluşalım demiş, haberlerini okudun ya.
Fundiş diyorum.
Kendine iyi geleni biliyorsun.
Hadi git, Mısır Çarşısı, hadi Tahtakale, rehabilitasyon turuna çıkma zamanı diyorum.
Gitmek isteyenler için rehber olsun.
Mısır Çarşısı’nın arka kapısından çıkın ilk sağ, ilk sol, çocukluğumuzun Golden çikolatalarından çikolata alın, solda biraz ileride Nuri Toplar, odun ateşinde çekilen Türk kahvesinden alın.
Sağlı sollu bakının, mutfak alüminyum ve şeffaf folyolarınızı daha ucuza alın.
Arada, küpe, yüzük, bijuteri bakının, çok ucuz.
Yukarı doğru yürüyün, Zaza handan, saç boyalarınızı, bakımlarını, fırçalarınızı toptan fiyatına ucuza alın.
Sıcak çarşı simidi yiyin.
Arada künefeciye uğrayın, sıcak künefe yiyin.
Sonra, aktara uğrayın, hindistancevizi yağı, gül suyu, elma sirkesi, hardal tohumu, tuz ve diğer baharatlarınızı çok daha ucuza, daha hakikisini alın.
Emin olun.
Dönüşte hayat size güzel olacaktır.
Funda ÖZKALYONCU 11 Kas 2018
Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.
Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.