Bunlara değinmeden önce bu noktaya nasıl gelindiğini ve 2014 yılında ülkenin doğusunda yaşananları hatırlamakta yarar var.
Kırım İşgaliyle Başlayan Süreç
Rusya’nın 2014’ün ilk aylarında Kırım’ı önce işgal ve ardından uluslararası hukuka aykırı olarak ilhak etmesi ile başlayan süreç, Ukrayna’yı tamamen içe hapsetti. Kırım’ın işgali sürecinde ve sonrasında ABD-Avrupa merkezli Batı dünyasından Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlar dışında elle tutulur bir destek bulamayan Ukrayna, Rusya gibi askeri, ekonomik ve siyasi açıdan kendisinden tartışılamayacak derecede güçlü olan bir devletle baş başa kaldı. 2008 Gürcistan müdahalesinden 6 yıl sonra bu kez Kırım’a asker çıkartan Rusya bir hafta gibi kısa bir sürede kontrolü ele geçirdi. Ardından uluslararası hukuka aykırı olarak düzenlenen referandumda önce Kırım’ın bağımsızlığı ardından da Rusya’ya bağlanma kararı çıktı.
2014’te Kırım’ı uluslararası hukuka aykırı olarak ilhak eden Rusya, yayılmacı siyasetini burada bırakmayıp Ukrayna’nın doğusunda da ayrılıkçıları destekledi.
Ukrayna’da çatışmaların durdurulması ve tarafların belli noktalarda geri adım atması amacıyla 2015’te Rusya-Ukrayna- Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) üçlü temas grubu ile ayrılıkçıların temsilcileri arasında imzalanan Minsk Anlaşması ise soruna çözüm getiremedi. Anlaşmanın işleyişini masaya yatırmak amacıyla zaman zaman bir araya gelen Almanya, Fransa, Rusya ve Ukrayna’dan oluşan Normandiya Dörtlüsü’nün çabaları da 2016’da çatışmaları durdurmaya yetmedi.
Ukrayna’nın doğusunda Rusya destekli gruplar ile hükümet güçleri arasında 2016’da yaşanan çatışmalarda resmi rakamlara göre 217 Ukrayna askeri öldü, bin 282’si ise yaralandı. Ülkenin doğusundaki Donetsk ve Luhansk merkezli alanda iki yılı aşkın süredir devam eden düşük yoğunluklu savaşta sivillerin de dâhil olduğu 10 bine yakın kişi hayatını kaybetti. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin, Ukrayna’daki insan hakları ile ilgili yayınlanan 16. raporuna göre, ülkenin doğusunda şu ana kadar 9 bin 758 kişinin öldü, 22 bin 779 kişi ise yaralandı. Ayrıca 1 milyondan fazla kişi savaş nedeniyle yerinden edildi.
Hızla değişen dünya gündemi, Avrupa’nın yanı başında cereyan eden bu krizin unutulmasına neden olsa da Ukrayna-Rusya cephesinde sular tam olarak durulmuş değil.
31 Ağustos 2018 tarihinde Ukrayna’nın doğusunda Rusya destekli ayrılıkçıların tek taraflı ilan ettiği Donetsk Halk Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanı Aleksandr Zaharçenko, Donetsk’teki bir restoranda bombalı saldırı sonucu öldü, Başkan Yardımcısı Timofayev ‘de ağır yaralandı. Saldırıda toplam 11 kişi öldü. Saldırıya ilişkin Zaharçenko’nun danışmanlarından Aleksandr Kazakov, ”Ev yapımı patlayıcı kafenin içinde kapının yakınına yerleştirilmişti. Katiller patlatmak için Zaharçenko’nun kafeye gelmesini bekledi” dedi.
Donetsk Halk Cumhuriyeti yeni lideri Denis Pushilin olmasıyla birlikte, ateşkesin bittiği ve bölgede sıkıyönetim ilan edildiği duyuruldu. Donetsk Halk Cumhuriyeti Başkanlık Ofisi yaptığı açıklamada saldırıyı düzenleyenlerin kimliklerinin tespit edildiğini ve zanlılara suikast siparişini Ukrayna Güvenlik Servisi’nin verdiğini iddia etti.
Rus Dışişleri Bakanlığı ise, “Zakaharchenko’nun ölümünün arkasında Ukrayna olduğuna dair tüm deliller elimizde, bu durum çok ağır sonuçlar doğurabilir” açıklamasını yaptı.
Saldırı sonrası Ukrayna ordusunun savaşa hazır duruma getirildiğini söyleyen DHC Harekât Komutanlığı İkinci Başkanı Eduard Basurin, “Zaharçenko suikastı ABD’nin organizasyonudur.” iddiasında bulundu.
25 Kasım 2018 tarihinde Rusya Federal Güvenlik Servisinden (FSB) yapılan açıklamada, yerel saatle sabah 07.00’de Ukrayna Donanması’na ait 3 geminin Rusya’nın karasularına izinsiz giriş yaptığı belirtildi. Rusya’ya ait bir sahil güvenlik teknesi, Karadeniz ile Azak Denizi arasındaki Kerç Boğazı’nda Ukrayna’ya ait bir römorköre çarptı.
Ukrayna’nın Rusya’ya bildirmeden Kerç Boğazı’ndan geçme girişimi nedeniyle bölgedeki köprünün altına kargo gemisi çekildi ve Azak Denizi’ne tüm girişler engellendi. Öte yandan Rusya’ya ait askeri savaş uçakları ile helikopterlerin devriye uçuşu yaptığı bilgisi verildi.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko, askeri kabineyi topladı. Kabine görüşmeleri sonrası Rusya ile savaş için ABD’den destek istendiği iddia edildi. İddiaların ardından Ukrayna Hava Kuvvetlerine “harbe hazır ol” emri gönderildiği, ordunun Donetsk, Odesa ve birçok bölgede orduya ”hazır olun” talimatı verdiği belirtildi.
Uluslararası haber kaynaklarından, Rus Donanmasına bağlı özel kuvvetlerin Ukrayna Deniz Kuvvetleri’ne ait 3 gemiyi ele geçirdiği, Ukrayna Donanması’na ait iki geminin de hasar gördüğü duyuruldu.
NATO yaptığı ilk açıklamada, karasularındaki seyir hakları dâhil olmak üzere, Ukrayna’nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü desteklediğini bildirerek; uluslararası hukuka uygun olarak Ukrayna’nın Azak Denizi’ndeki limanlarına engelsiz erişiminin sağlanması için Rusya’ya çağrıda bulundu.
Yaşanan olayların devamında Ukrayna ordusunun Rusya destekli ayrılıkçıların kontrolündeki Donbass bölgesine ağır topçu atışı yapmaya başladığı belirtildi. 25 Kasım 2018 tarihinde Rusya yaptığı açıklama ile, alıkoyduğu Ukrayna savaş gemilerinin limanlarına döndüğünü duyurdu. 26 Kasım tarihinde Ukrayna lideri Petro Poroşenko’nun imzaladığı kararname parlamentoda onaylanarak, Ukrayna’da 30 günlük sıkıyönetim resmen ilan edildi. 27 Kasım’da NATO üyesi 29 ülke, Ukrayna’ya olan desteğini vurgularken, Rusya’ya Ukraynalı gemi ve denizcileri serbest bırakması çağrısında bulundular. Rusya Federal Güvenlik Teşkilatı(FSB), gözaltına alınan Ukrayna Donanması’na ait botların, Rus sınırını gizlice geçme emri aldıklarını duyurdu. Kırım’ın Simferopol kentindeki Kiev bölge mahkemesi, Rus karasularını ihlal ettiği gerekçesiyle gözaltına alınan Ukraynalı denizcilerden birinin 2 ay süreyle tutuklanmasına hükmetti.
Ukrayna ile yaşanan gerilim sonrası ilk kez konuşan Rusya lideri Putin, Ukrayna Devlet Başkanı Poroşenko’nun önümüzdeki yıl düzenlenecek seçimlerden önce halk desteği azaldığı için gerilimi artırmak istediğini öne sürdü.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Rusya, Kırım’ı ve Kerç Boğazı’nda inşa ettiği köprüyle Azak Denizi’ni kontrol altına almaya çalışıyor.” açıklamasında bulundu. Stoltenberg, Rusya’nın, Ukraynalı gemi ve denizcilere şiddet kullandığının altını çizerek, Rusya’ya acilen gemi ve denizcileri serbest bırakması ve seyrüsefer serbestîsini sağlaması çağrısını tekrarladı. AB’den yapılan açıklamada ise “Rusya’dan Kerch Boğazı’ndan geçiş özgürlüğünü sağlamasını ve durumun sakinleşmesi için itidalli davranmasını bekliyoruz” denildi. Diğer taraftan Batılı ülkelerin konumuna baktığımızda ABD Başkan Donald Trump, Rusya ve Ukrayna arasındaki deniz çatışması nedeniyle, Rusya lideri Vladimir Putin ile yapılması planlanan görüşmeyi iptal edebileceğini söyledi.
Bu aşamada genel bir değerlendirme yapmaya çalıştığımızda, belli başlı noktaların öne çıktığı söylenebilir: Bölgede çatışma oranının zaman zaman artması Rusya ve Ukrayna yönetimleri tarafından kendi çıkarları doğrultusunda kullanılma potansiyeli muhtemel gözükmektedir. Ukrayna yönetimi iç siyasette sıkıştığı noktalarda ülkenin doğusundaki çatışmaları Rusya’ya karşı kamuoyunu mobilize etmek ve ekonomi gibi önemli sorunları gündemin gerisine atmak için kullanabilir. Rusya ise kendi cephesinde ayrılıkçıları doğrudan destekleyerek hem Ukrayna yönetimi üzerinde baskı unsurunu devam ettirme hem de Batı ile güç mücadelesinde önemli bir mevziiyi elinde tutma imkânını devam ettirmeyi tercih edebilir. Yaşanan bu kriz Rusya ve Ukrayna askeri güçlerinin yıllardan beri giriştiği ilk doğrudan çatışma olmasıyla dikkat çekmektedir. Geçmişte aralarında gerilimler olmasına rağmen daha önce hiç sıcak çatışma vermeyen Rusya ve Ukrayna’nın gelecekteki adımlarını merak ediyoruz.
Güncel bir konu üzerine güzel bir sadelikte ve konuyu hiç bilmeyen bir kişinin bile yeterince bilgi sahibi olabilecegi bir yazı yazmışsınız, teşekkürler.