Almanya ziyaretini değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının bir yerinde şöyle diyor: “…Şimdi bir small grup diye bir şey çıkardılar. ABD, Mısır, Suudi Arabistan, İngiltere, Ürdün, Almanya, Fransa toplam 7 ülke var. Bu toplantılara Türkiye’yi çağırmıyorlar. Hatta hatta Suriye’yi çağırmıyorlar. Suriye hakkında toplantı yapıyorlar, Suriye bu toplantıda yok. O da Trump’ın düzenlemiş olduğu toplantı. Ben de Sayın Merkel’e bizimki de ‘smaller’ olur dedim…“
Small kelimesi küçük, smaller ise daha küçük demek. Erdoğan’ın resmi görüşme yapacak seviyede İngilizce’ye hakim olmadığı biliniyor. Ancak zaman içinde belli İngilizce kavram ve kelimelere aşina olduğu ve kullandığını görüyoruz. En meşhuru da “one minute” çıkışıdır!
Erdoğan bu İngilizce kelimeleri Türk gazetecilere anlatırken kullanıyor. Niye küçük ve daha küçük demedi de İngilizcelerini kullandı bilmiyorum ama haber değeri olmayan bu konuşmanın manşet haber olması ilginçti.
Suriye’yi SMALLER gruba davet edin
Aslında bu açıklamasında ilginç ve haber değeri olan barındırdığı çelişki. SMALL grubun Suriye’yi toplantılara davet etmediğini, Suriye temsilcisi olmadan Suriye’nin konuşulduğu eleştirisini yapıyor.
O zaman soralım. Peki siz Suriye yönetimini niye muhatap almıyorsunuz? Suriye’nin konuşulduğu Astana- Soçi süreçlerinde Suriye’nin dördüncü aktör olarak masada olmasına niye karşı çıkıyorsunuz?
Eğer ABD güdümündeki SMALL grubun oyununu bozmak, onlara yönelttiğiniz eleştirilerin bir dayanağı olsun istiyorsanız derhal yapmanız gerekenler var. Öyle alt seviyede gizli servis görüşmeleriyle falan bu iş olmaz. Esad yönetimiyle yeniden diplomatik ilişki tesis edin. Suriye’nin meşru hükümeti olarak Esad yönetimini önce bu SMALLER gruba davet edin, sonra da Astana/Soçi görüşmelerine.
Bakın bakalım oyunu bozulan ABD nasıl feryat ediyor. Çünkü ABD’nin Suriye politikasının ana sütunlarından biri “Erdoğan yönetiminin Esad yönetimiyle barışmayacağı” varsayımıdır.
İdlib Mutabakatı niye Türkçe imzalanmadı?
ABD-Almanya ile ilişkilerin dili böyle. Peki ya Rusya ile? Örneğin İdlib Mutabakatının diline bakalım. Mutabakat her iki dil eşit derecede geçerli olmak üzere Rusça ve İngilizce olarak imza altına alınmış.
İmzalayanlar Rusya ve Türkiye. Rusya adına Rusça, peki Türkiye adına? Bu tür ikili mutabakatlar imzacı ülkelerin dillerinde ve diplomasi dili İngilizce olarak imza altına alınmaz mı? İdlib’te görülmesi istenmeyen bir şey mi var? İdlib Mutabakatı’nda Türkçe’den neden vazgeçildi? Açıklayın lütfen.
Rabia resmi doktrin mi?
Erdoğan AKP Genel Başkanı olarak değişik ortamlarda partililere hitap ederken Bizim Rabia’mız var ona sahip çıkmalıyız diyerek “tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek millet” sloganını sürekli tekrar etti, ediyor.
Ancak Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak katıldığı resmi devlet törenlerinde de bu söylemi kullanmaya başladığını görüyoruz. 30 Ağustos‘ta Harp Okulları mezuniyet töreninde şöyle demişti: …Yeter ki Rabia’mıza sıkı sıkıya sahip çıkarak hayata hakim kılalım. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet…
Erdoğan TBMM 27. Dönem 2. Yasama Yılı açış konuşmasında ise “…Sınırlarımızın içinde ve dışında ‘tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet’ ülküsü için kahramanca mücadele eden…” ifadelerini kullandı.
Bu durum şu soruları akıllara getiriyor: Bir siyasi partinin seçim sloganı şimdi partili Cumhurbaşkanı uygulamasıyla devletin resmi doktrini haline mi geliyor? Devletin birliğinin sağlanmasında en önemli unsur olan dil birliğini, Türkçe’yi yok sayması ve önemsizleştirmesi, Türk’ten bahsetmemesi vb nedenlerle zaten eksik olan ve yanlış kurgulanan rabia söyleminin resmi devlet doktrini olması Anayasa’nın üçüncü maddesinde yer alan “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.” hükmünü işlevsiz bırakmaz mı? Türkiye’nin üniter ulus devlet yapısına tehdit oluşturmaz mı?
Devlet olmanın, egemen olmanın en temel unsurlardan biri dildir. Nitekim Atatürk diyor ki “Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir.”.
Türk’ten bahsetmeyen, Türk dilini içermeyen rabia söylemi bir Türk devleti olan Türkiye’nin resmi doktrini haline getirilirse; Türk milletinin ve Türkiye’nin dili olan Türkçe’yi koruyamazsınız, kalbiniz ve zihniniz durur.
Türkçe’yi devletin birliğinin ana sütunlarından biri olmaktan çıkarırsanız Türkiye’yi yönetemezsiniz, Türkiye’nin haklarını koruyamazsınız, Türkiye’nin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü sağlayamazsınız.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri buradan okuyabilirsiniz.