Toplum Hayatı Bir Etkileşim Dizisidir.
Geçen gün sahilde dolaşırken, bu güzel görüntü bana özlenen toplum düzenini çağrıştırdı. Büyük bir hazla bu manzarayı seyrettiğim sırada sahile birkaç çocuk geldi.. Avuçlarında rengârenk, irili ufaklı taşlar vardı. Kendi gençlik dönemlerimi hatırlayarak biraz da özleyerek bulunduğum yerden onları izlemeye başladım.
Avuçları Taşlarla Doluydu.
Biraz aralarında konuştular ve ardından düzenli bir sıra takip ederek avuçları içindeki renkli taşları teker, teker durgun su yüzeyine fırlatmaya başladılar. Atılan taşlardan bazıları su üzerinde birkaç kere sekiyor ve kayboluyordu. Bazıları ise tam hedefe isabet etmiş mermiler gibi etraflarında çapları giderek büyüyen halkalar oluşturuyordu.
Çocuklar gülüşüp bu oyuna devam ederken ben kara, kara düşünmeye başladım. Her keyifle suya atılan taş, bana başlamak üzere olan yeni çatışmayı anımsattı.
O gün herhalde biraz karamsar bir günümdü, gençler ise hala taşları denize atmaya devam ediyorlardı. İşte dedim. Bir etkileşim bu. Biri sakin, sakin duran şu masum su yüzeyine bilinmez hangi düşünce ile bir taş atıyor ve anında masum duran su, tepkisini merkezden başlayıp gittikçe büyüyen ve nereye kadar gideceği asla tahmin edilemeyen çırpınışlarla karşılık veriyor.
İnsanlar Da Aynı Değil Mi?
Bir gün, birileri geliyor. Bu sakin duruşu bozacak olan renk, renk ve irili ufaklı taşlar misali sözcükleri birbirlerine atmıyorlar mı?
Kaynanalar gelinlerine, gelinler kaynanalarına, eşler bir birlerine, kardeşler, arkadaşlar hatta dostlar hep aynı şeyi yapmıyor mu? Fakat ne yazıktır ki kimse, ilk taşı kendinin attığını farkında olmadan, muhatabının gönül deryasında oluşan öfke, kin, nefret gibi merkezden başlayıp gittikçe büyüyen ve hangi sahilde son bulacağı bilinemeyen bir gidişi göremiyor..
İşte, toplumdaki haksız çekişmelerin kaynağı, davranışların oluşumundaki nedenlerin daima göz ardı edilmesi, insanların yargı mekanizmalarının sadece “Savunma” formatında gelişmiş olması ve bu olumsuzlukların sadece bir “Etkileşim” olduğunun fark edilememiş olmasıdır. Sessiz bir arazide atılan çığlığın yankılanarak size geri dönmesi gibi.
İnsanların en zayıf noktası kendilerini hiçbir zaman suçlu görmemesi ve devamlı karşı tarafı suçlamasıdır. Karşı tarafta olaya aynı düşünceyle yaklaştığı için bir kısır döngü başlamakta ve çözüm gittikçe zorlaşmaktadır. Tabiidir ki hiçbir dalgalanmanın mevcut olmayacağı bir toplum hayatı düşünülemez.
Ne var ki istenen dingin toplum düzeninin temini, çekişmeleri minimuma indirme gayretinde, bireylerin empati ve hoşgörüsünde saklı olduğunun farkındalığındadır.