Suriye’de Irak modeli

16_b-1

Bizimkilerin stratejik ortak dediği ABD, Kandil’deki üç PKK elebaşısı Karayılan, Bayık ve Kalkan’ın başına ödül koydu. Bu haber değişik şekillerde yorumlandı, tartışmalar sürüyor. Bu konuya dönmek üzere Türkiye’nin köşeye nasıl sıkıştırılmak istendiği üzerinde duralım.

Cahit Armağan Dilek, 7 Kasım 2008 günlü yazısında;ABD, Kasım 2007’den itibaren PKK’ya karşı Türkiye ile ikili istihbarat paylaşım mekanizması kurmuştu” tespitini yaptıktan sonra “… bu mekanizmanın Türkiye’nin Irak’a (PKK ile mücadele kastediliyor olmalı S.S.) yönelik faaliyetlerini sınırlandırmak ve kontrol etmek için çok önemli bir role sahip olduğunu, … benzer bir senaryonun Suriye’de de hayata geçirilmekte olduğunu.” vurguluyor.

5 Kasım 2007’de Erdoğan, Bush’la görüştü. Görüşme öncesinde 22 Temmuz 2007’de Aktütün, 21 Ekim 2007 Dağlıca saldırıları yaşandı. Dönemin manzarası şöyleydi:

“2003 Körfez savaşı sonunda ABD’nin himayesi ve Barzani’nin desteğiyle PKK, yıllar öncesi kamplarına yani inlerine geri döndü. ABD’nin yardımıyla iyi silah, İsrail’in yardımıyla iyi eğitim, AB’nin yardımıyla iyi siyaset aldı. 2007’ye gelindiğinde PKK terör örgütü Doğu illerimizde siyasi güç, Irak kuzeyinde ise tam bir silahlı güç haline getirildi. Eylül 2007 ayı sonunda teröristler, Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesi Beşağaç Köyü yakınlarında su kanalında çalışan işçiler ile köy korucularını taşıyan minibüsü taradılar. Minibüste bulunan 7’si korucu 12 kişi hayatını kaybetti… Bir hafta sonra 7 Ekim 2007’de teröristler bir komando birliğimize pusu kurdular ve çıkan çatışmada 13 askerimiz şehit düştü. Halk öylesine haykırmıştı ki terör karşısında sessizliğini koruyan Hükümet, bu sesi duymazdan gelemedi ve 17 Ekim 2007’de TBMM’yi toplantıya çağırdı. Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, terör örgütü PKK’nın yuvalandığı Irak’ın kuzey bölgesi ile mücavir alanlara gönderilmesi için Hükümete 1 yıl süreyle izin verilmesini öngören Başbakanlık Tezkeresi, 19’a karşı 507 oyla TBMM Genel Kurulunda kabul edildi'”.

Bunun üzerine Başkan Bush, ‘Türkiye’nin sınır ötesine asker göndermesi Türkiye’nin yararına değildir’ dedi. Başbakan Erdoğan tezkereyi, TSK’ya göndermedi cebine koydu ve Bush’tan istediği görüşme için beklemeye geçti. Tezkerenin çıkmasından dört gün sonra bölücü terör örgütü Dağlıca’da askerlerimize saldırdı; 12 askerimiz şehit düştü, 8 askerimiz kaçırıldı. Yetki verilmeyen birliklerimiz Irak kuzeyinde iki saatlik mesafedeki Hakurk, Basyan, Avaşin ve Zap’a kaçan teröristlerin üzerine gidemedi. Kaçırılan askerlerimizi PKK’nın siyasi kanadı DTP’li üyeler getirdi.

Dağlıca baskını, medyamızda “ikinci Süleymaniye” olarak adlandırıldı, millet olarak onurumuza indirilmiş ikinci ağır bir darbe kabul edildi.

Erdoğan’ın beklediği randevu tarihi, tezkereden 18 gün sonra geldi ve 5 Kasım 2007’de Bush’la görüşme gerçekleşti. Bu görüşme sonrasında iki lider basının önüne geçti ve varılan anlaşmanın maddelerini açıkladı. Buna göre özetle: PKK ortak düşmandı, ABD istihbarat verecek, koordinasyon içinde Türk uçakları PKK mevzilerini vuracak, birlikte mücadele ile yok edilecekti. Bunun için Türk ordusu Irak’ın kuzeyine karadan girmeyecek, Türkiye soruna demokratik ve siyasal çözüm bulmak üzere çalışmaları başlatacaktı. Erdoğan çok mutlu ve zafer kazanmış gibi sevinçli bir şekilde yurda döndü. Açıklanan bu “ortak mücadele’ planının dışında bir de gizli mutabakat vardı. Bunu üç ay kadar sonra Fehmi Koru’nun yazdıklarından öğrendik. O da, Türk ordusunun üst düzey komutanlarının tasfiyesiyle ilgiliydi, adı da “Ergenekon” projesiydi. Türk Ordusu’nu ABD, Türkiye ve Orta Doğu politikasının en büyük engeli görüyordu. Memleketimizde de “Türkiye’nin dönüştürülmesi” denilen 2023’de bambaşka bir Türkiye projesiyle ilgili görülüyordu. Deniliyordu ki, bir “etnik” grup olan Türk’ün de hissedar olacağı “eyalet” sistemine, yahut da “çok ortaklı federasyona” geçişin en büyük engeli, Türk Ordusu’nun etkisizleştirilmesi gerekmektedir. Bu tespitlere göre, TSK, iki proje için de engeldi.

Suriye’de de durum farklı mı?

Membiç’in dış sınırlarında Türk askerleri ile oraya konuşlanmış ABD askerleri birlikte devriye gezecekmiş. Bu devriye ne işe yarayacak anlayamadık. ABD ile kara gücüm dediği PKK/PYD, Membiç’e çöreklenmiş. Herhalde PKK/PYD’ye Türkiye’nin zarar vermesini önlemek içindir. Devamı daha da önemli; ABD, Suriye’nin kuzeyi Fırat’ın doğusunda, Türkiye sınırları boyunca PKK/PYD terör örgütüyle devriye gezecekmiş. Ne için? Herhalde Türkiye, Suriye’de etnik temizlik yapan, eli kanlı PKK/PYD bölücü terör örgütünü Türkiye’ye karşı korumak içindir.

Irak modeli de aynı değil mi? Erdoğan Bush mutabakatı ile Amerika’nın PKK terör yuvaları ile Barzani bölgesinin garantörü olduğu belgelenmiştir. 2005’te “Irak Federal Cumhuriyeti” anayasasını daha referanduma sunulmadan Türkiye’nin onayladığını açıklaması, neyi gösteriyor? Irak gibi Suriye, İran ve Türkiye’de federasyon yoluyla ülkeleri parçalamak ABD projesi değil mi? Yani BOP’un gereği olmuyor mu?

Bu durumda, projenin hangi unsurlarla gerçekleşeceği ne kadar önemli olabilir? Türk kimliği ve Andımızla mücadele bu açıdan da değerlendirilmelidir.

————-

Türk tarihinin en önemli liderlerinden, İstiklal Mücadelemizin önderi olan ve Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu büyük Atatürk’ü, ölümünün 80. yılında rahmet ve şükranla anıyorum.

Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz. 

Exit mobile version