Suudi gazeteci Kaşıkçı’nın İstanbul’da konsoloslukta öldürülmesi de Orta Doğu’daki ortaklıkları şekillendirecek şekilde planlamış ve uygulanmış olduğu gözüküyor.
Amerikan ve Suud derin devletleriyle, istihbarat teşkilatlarıyla irtibat içinde olan Kaşıkçı bir gazeteciden daha fazlası. Bu nedenle yazdıkları söyledikleri önemli.
3 Temmuz’da Washington Post’taki yazısının başlığı “Suriye’yi bölme zamanı“. Suriye’yi 3 bölgeye ayırıp her bölgenin kendi içinde yeniden inşa yönetim vs.. işlerini yapması, sonrasında da birleşecekler mi ayrılacaklar mı kararını vermelerini istiyor.
Esad muhalifi Syria TV’ye 15 Ağustos’ta verdiği röportajda Suriye’ye ilişkin ilginç önerileri var ve bunlar adeta ABD planlarını yansıtıyor. Suriye’ye Arap ülkelerinden oluşturulacak bir gücün gönderilmesine ilişkin Kaşıkçı, “Suudi ordusu, Mısır veya diğer Arap ülkelerinin katılması için uygun bir altyapı hazırlığı olmalı. Türkiye ile temas kurulmalı ve ilişkilerin yumuşatılması gerekir” değerlendirmesinde bulundu. S. Arabistan’ın İran’la sorunlu olduğunun hatırlatılması üzerine Kaşıkçı, “Suudi Arabistan’ın bölgeye ordu göndermesi onları Türkiye ile anlaşmaya iter. DolayIsıyla bu da Suudi Arabistan-Türkiye iş birliğine yol açar ve Suriye halkı için iyi olur.” ifadelerini kullandı.
Suriye’de IŞİD’in yenildiği, siyasi sürece ağırlık verileceği, anayasa komitesinin oluşturulduğu bir ortamda halen Suriye’ye Arap ordusu gönderilmesinden bahsetmesi ilginç değil mi?
***
Kaşıkçı olayı için Türkiye’ye gelen Pompeo’ya görüşmede ABD’nin Suriye özel temsilcisi J.Jeffrey de eşlik etti. Suriye konusu ana gündem oldu.
Görüşmeyi değerlendiren Pompeo “Türkiye’nin ve Amerika’nın Suriye’de yaşanan zorluklar gibi noktalarda örtüşen çıkarları var ve biz bu konularda birlikte çalışabiliriz” dedi. ABD ile örtüşen çıkarlarımız neler acaba?
“Türkler, Başkan Trump tarafından çarpıcı şekilde BM’de ortaya konulan Suriye’deki ana hedeflerimiz konusunda bizimle hemfikir.” diyen Jeffrey ise bu hedeflerin İran’ın Suriye’den tamamen çekilmesi, çatışmaları hafifletmek ve siyasi süreci yeniden canlandırmak olduğunu söyledi. YPG’yi Fırat’ın doğusuna çekme sürecinin devam ettiğini söyleyen Jeffrey’nin söylediği gibi gerçekten ABD’nin hedefleriyle hemfikir miyiz?
Tam da bu sırada Erdoğan’dan şu açıklama geldi: “Şu anda Fırat’ın doğusunda zaten öyle ciddi manada rahatsız edici şeyler yok. Çünkü, Fırat’ın doğusu diye zikredilen yerlere şöyle ağırlıklı baktığımız zaman oralarda adeta çölü görürsün.”
Jeffrey’nin gezi programı Türkiye-Katar-S. Arabistan’dı. Türkiye’den Menbic’e gidip PYD/YPG’lilere görüşmesi, el sıkışması onları terörist görmediğini, Türkiye-PYD/YPG arasında arabuluculuğa soyunduğunu göstermez mi?
Ne oldu Fırat’ın doğusunu temizleyeceğiz söylemine? Orada artık tehdit yok mu? Gerçekten Pompeo ve Jeffrey “Türkler bizimle hemfikir, çıkarlarımız büyük oranda örtüşüyor” derken doğru mu söylüyorlar?
Önceki gün eski CIA Başkanı ve Savunma Bakanı Panetta’nın “Kürtlerle çalışmaya devam edebilirsek ve Kürtleri kullanmak için Türklerin rızasını almayı başarabilirsek, bu Amerika’nın Suriye içinde varlığını muhafaza etmesine imkân tanıyacak. Dolayısıyla burada Türkiye’nin iş birliğini gerektiren önemli konular var. O nedenle Amerika’nın Türkiye ile böylesi bir ittifakı nasıl yeniden oluşturacağı konusunda dikkatli şekilde düşünmesini umuyorum.” sözleri her şeyi anlatmıyor mu?
ABD’nin Kaşıkçı cinayetini ele alış ve sonuçlarını yönlendirme baskısının Suriye’deki gelişmelerle de yakından ilgili olduğunu göremiyor musunuz?
***
Suriye’de ABD ile birlikte hareket edilmesi, içeride de bazı değişiklikleri gerektiriyor. Yerel seçimlerde Cumhur İttifakı’nı bitiren gelişmeleri Kaşıkçı ve Suriye bağlamındaki olayları ayrı tutmamak gerekir.
Ankara Temsilcimiz Ahmet Takan‘ın yazdığı gibi aslında Nisan’da verilen ANDIMIZ kararının Ekim’de tebliğ edilmesi manidardı. ANDIMIZ iyi bir manivelaydı. Nitekim yerelde AKP-MHP ittifakını bitirmeye yetti, yeni açılım sürecini başlattı. Genelde MHP ama yerel seçimde Kürt oylarına ihtiyaç duyan AKP’nin MHP ile yan yana durmaması gerekiyordu.
Suriye’deki gelişmeler artık Türk iç politikasının ana unsurlarından. Birbirleriyle bağlantılı. Dolayısıyla Suriye’de ABD ile birlikte hareket edebilecek Erdoğan yönetiminin Türkiye’de başlatacağı açılımı Suriye kuzeyine genişletmesi gerekecek.
Bu da Menbic’teki devriye oyalamasından Fırat’ın doğusu çöl, söylemine ve sonunda Suriye kuzeyindeki yapının kabullenilmesiyle (ABD planı) sonuçlanacaktır.
Yani hem yerelde hem Suriye kuzeyinde eş zamanlı açılım süreci! Biz uyaralım, yaşadık, bedeli-vebali çok ağır. Sonra kandırıldık demeyin.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri buradan okuyabilirsiniz.