Hayvan sevgisi, insanların hayvanlara karşı duyduğu saygı, şefkat, merhamet ve sevgi gibi pozitif duyguları ifade eder. Bu duygular, hayvanların yaşamlarına değer verme, onları koruma ve ihtiyaçlarını karşılama amacıyla ortaya çıkar. Ancak her zaman durum böyle olmuyor. Sevgi şefkat yerini öfke ve nefrete bırakıyor. Olumsuz tepki gören hayvanlar vahşileşiyor ve sonucunda ‘‘Sahipsiz köpeğin saldırısında yaralandı, köpek saldırısı sonrası hayatını kaybetti, Hakkâri ve Konya’da iki çocuğun ölümüne ve Erzurum’da bir çocuğun ağır yaralanmasına neden olan başıboş köpek saldırıları bitmiyor…’’ haberleriyle karşılaşıyoruz. Türkiye’de sokak hayvanları pek çok sebeple gündem olmaktadır. Tabii bu konu hakkında birçok farklı görüş var; sokak hayvanlarının barınağa gönderilmesinden, onların düzenini insanlar işgal ettiler çocuklar dışarı çıkmasın diyenlere kadar uzuyor. Hepimizin kabul etmesi gereken bir gerçek varsa eğer ülkemizdeki sokak hayvanı sayısının hem insan hem hayvan sağlığı açısından normalin çok üstünde olduğudur.
Marmara Belediyeler Birliği (MBB) tarafından üye belediyelerinin katılımıyla hazırlanan Sokak Hayvanları Araştırma Raporu, belediyelerde veteriner hekim istihdamı, barınak sayısı ve imkanları, sokak hayvanı popülasyonu ve ihtiyaçlara ilişkin veriler sunmaktadır. Gelin bu verilere bir göz atalım: ‘‘Öne çıkan bulgular arasında, büyükşehir belediyelerinde belediye başına ortalama 23,7 veteriner hekim düşerken, belde belediyelerinde bu sayı 0,4 olup 1 veteriner hekimin bile düşmemesi dikkat çekmektedir. 57 belediyenin sağladığı verilere göre tespit edilen sokak hayvanı sayısı 322.711’dir. Belediye başına düşen ortalama sokak hayvanı sayısı 6.866 iken barınaklarda bulunan hayvan sayısı 18.726’dir.’’ 107 belediyeden 57’sinin barınağa sahip olduğu da belirtilmiştir, kalan 50 belediye için farazi bir sayı vermek doğru olmaz ancak çalışmalara başladıklarını dile getirmişlerdir. Bu 18 bin hayvan arasında güçten düşüp bakıma muhtaç olanda hayvanlar olduğu kadar, yaşam alanını vahşi doğa olarak gören hayvanlarda var. Bu yüzden hem insanlar hem de hayvanlar için sağlık durumu tehdit altında. 107 belediyeden 57’sinin barınağa sahip olduğu da tespit edilmiştir.
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, bu alandaki en temel kanuni düzenlemedir. Bu kanunun amacı; insan, hayvan ve çevre sağlığı gözetilmek kaydıyla hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır. Hayvanları Koruma Kanunu çerçevesinde belediyeler ve il özel idareleri, sahipsiz hayvanların kontrol altına alınması ve barınakların etkin işletilmesi konusunda sorumludur. Bu madde üç aşamalı bir çözüm önerisi sunuyor. Öncelikle sahipsiz veya güçten düşmüş ya da tehlike arz eden hayvanlar, bulundukları yerden alınarak korunmaları, tedavilerinin yapılması ya da kısırlaştırılması için bakım evlerine yerleştirilir. İkinci aşamada ise tedavileri tamamlanan hayvanlar kayıt altına alınır. Bu kayıtlar bir veri tabanında tutulmaktadır. Üçüncü aşamada ise rehabilite edilmemiş sahipsiz köpekler kısırlaştırılır. Yani 2021’de yürürlüğe giren hükme göre kısırlaştırma ve tedavi esastır. Evet ne kadar kısırlaştırma, tedavi, aşılama yapıldı ve kaç hayvan veri tabanına kaydedildi sorularına cevap olarak elimizde gerçekçi bir veri bulunmadığı için kesin konuşamıyor ve farazi değerlerle ilerliyoruz. Biz 4 duvar derneği olarak 5199 sayılı kanunun uygulanıp belediyelerin faaliyetlere başlamasından, barınakların ve veterinerlerin arttırılmasından yanayız. Birçok hayvan türü vardır ve bu hayvanların her birinin doğada bir önemi ve görevi vardır. Hiçbir hayvan boşuna yaratılmamıştır. Bu nedenle hiçbir hayvana zarar vermemeli, hepsini korumalıyız. Kendi keyfimiz için onları yok etmemeliyiz. Dünya bize de yeter onlara da.