Anayasanın 66. maddesinde “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” denildiğini bilmiyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temel kanunu olan Anayasanın bu maddesine göre bütün etnik unsurların Türk kabul edildiğinin farkında değil misiniz?
Ne diye hâlâ Türk, Kürt, Çerkez, Abaza… deyip duruyorsunuz? Anayasanın, tekrar ediyorum ANAYASA’nın bu maddesine göre bütün vatandaşların adı Türk’tür; onları ne diye Türk, Kürt, Çerkez, Abaza… diye ayırıyorsunuz? Sonra da, bütün etnik unsurları, anayasanın bu maddesine dayanarak Türk kabul edenleri ayrımcılık yapmakla suçluyorsunuz?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasasının 66. maddesinde yazılı “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan” bütün etnik unsurları Türk kabul edenler birleştiricidir; bu maddeye rağmen Türk’ü, etnik unsurlarla bir arada sayanlar ayrımcıdır.
Burası Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Bu devlet, şu veya bu etnik unsurun değil, Türk milletinin devletidir. Türk milletinin, -anlamayanlar, anlayamayanlar, anlamak istemeyenler için bir daha söyleyeyim- Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan Türk milletinin devletinde de Türkçülük yapılır; vatandaşlar yapmasa bile devlet Türkçülük yapmak zorundadır.
Türkçülük, Türk’ü sevmek, Türk’ün yükselmesini istemek demektir. Anayasa Türk’ün ne olduğunu tarif etmiştir. İşte anayasanın tarif etmiş olduğu o Türk’ü sevmenin ve yükselmesini istemenin adı Türkçülüktür. O hâlde çok açıktır ki devlet, devlette yöneticilik makamına gelenler, Türkçülük yapmak zorundadır. Yani anayasanın tarif ettiği Türk milletini sevmek ve onu yükseltmek isteği taşımak zorundadır.
Bu devletin adı Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Ve bu devlet Türklerin devletidir. Anlamayanlar, anlayamayanlar, anlamak istemeyenler için tekrar söylüyorum, “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan” Türk milletinin devletidir. Dolayısıyla bu devlette Türkçülük yapılır; şuculuk buculuk yapılamaz. Çünkü -tekrar etmek zorundayım- anayasanın 66. maddesine göre, o saydığınız etnik unsurlar da Türk’tür ve onlar da Türkçülük yapmalıdırlar.
Bazıları anayasaya rağmen “Hayır, biz etnik unsur değil, ayrı milletiz.” mi diyorlar? Elbette onların bu düşüncelerini değiştiremeyiz. Ama Türkiye’de bir ayrı millet davası gütmelerine de müsaade etmeyiz. Siz, devleti yönetenler, siz müsaade etmemelisiniz. “Bu ülkede şuculuk buculuk yapılmaz, sadece Türkçülük yapılır.” demelisiniz.
İkide bir tek tek… diye sayıyorsunuz; tek devlet, tek millet… Niçin diliniz varmıyor? Bu milletin adı “tek millet” mi? Anayasayı görmüyor musunuz? Okuyamıyor musunuz? Yoksa anlayamıyor musunuz? Orada milletin adı açıkça “Türk” diye yazılı değil mi? “Türkiye’de ne kadar etnik unsur varsa hepsine tek millet” diyorsunuz da niçin “hepsine Türk milleti diyoruz” demeye diliniz bir türlü varmıyor?
Hiçbir devletin yöneticisi, devletinin kuruluş dönemi için “eskimiş, geride kalmış, köhne” demez. Çünkü şu anda yönettiği devletin, o kuruluş döneminin bir devamı, bir neticesi olduğunu bilir. Bu bir bakıma bir insanın babasını, dedesini sevmesi gibidir. Babamızın, dedemizin bilinmesi, nesebimizin sahih olduğunu gösterir.
Devletler ileriye, daha ileriye bakarlar ama elbette belli gelenekler üzerinde yükselirler. Millî bayramlar bir gelenektir, yas günleri bir gelenektir, belli zaman ve yerlerde İstiklal Marşı’nın okunması bir gelenektir. İlkokullarda ANDIMIZ’ın okunması da kuruluş dönemlerine dayanan bir gelenektir.
Kavramları birbirine karıştırmayınız. “İstiklal Marşı” başka bir kavramdır, “ant” başka bir kavramdır. İstiklal Marşı, ant değil, adı üstünde İstiklal Marşı’dır.
SON SÖZ: Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenler, Türk’ü sevmek, Türk’ü yükseltme isteği taşımak, yani Türkçü olmak ZORUNDADIR.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri buradan okuyabilirsiniz.