Dedi ki;
-Cemal Kaşıkçı, 28 Eylül Cuma günü saat 11.50’de, evlilik işlemleri için Suudi Arabistan Konsolosluğuna gidiyor. Bu ziyaretin cinayeti işleyen ekibe haber verildiği anlaşılıyor.
-Konsolosluk görevlilerinden bazılarının ülkelerine gitmeleri, hazırlıkların orada yapıldığına işaret ediyor.
-1 Ekim’de saat 16.30’da, Pazartesi günü 3 kişilik ekip tarifeli seferle İstanbul’a iniyor.
-Bu arada Başkonsolosluktan bir başka ekip de, Belgrad Ormanı ve Yalova’da keşif çalışmaları yapıyor.
-2 Ekim’de, aralarında Adli Tıp’çının da bulunduğu, başka ekip gelip, otele yerleşiyor.
-9 kişilik üçüncü ekip de bir başka otele hareket ediyor.
-Toplam 15 kişilik bu ekip sabah 09.50 ile 11.00 arasında ayrı ayrı gelip buluşuyor.
-Önce konsolosluğun kamera sistemindeki hard-disk sökülüyor.
-Cemal Kaşıkçı 11.50’de aranıp randevusu teyit ediliyor.
-Kaşıkçı 13.08’de konsolosluğa yaya olarak giriyor.
-Bu saatten sonra da bir daha haber alınamıyor.
-Akşam saat 17.50’de, resmî makamlara, nişanlısı tarafından konsoloslukta zorla alıkonulduğuna dair başvuru yapılıyor.
-İlgili birimler tahkikat başlatıyor.
-Bölgedeki kameraların incelenmesi sonucu Kaşıkçı’nın çıkmadığı kesinlik kazanıyor.
**
Bu kadarını yabancı ajanslardan, Trump’ın tweetlerinden biliyoruz zaten..
Merak ettiğimiz, tüm bunlar olurken, devlet olarak, sen ne yapıyordun?
Dünya’nın en beceriksiz istihbarat örgütlerinden biri, Hollywood filmlerinden bir senaryo seçiyor..
Elini kolunu sallayarak ülkene geliyor..
Yanlarında “Teknik eleman”, Adli Tıp’çı bile getiriyorlar..
Yalova senin, Belgrad ormanları benim.. Oraya gidiyorlar.. Buraya gidiyorlar.. Konsoloslukta buluşuyorlar..
İşlem tamam..
Adli Tıp’çı bile gelmiş.. Sen Tüpçü Fikret gibi seyrediyorsun..
**
Güzel güzel anlatıyorsun da, “Sen ne yapıyordun?” sorusuna cevap yok..
Viyana sözleşmesinde dokunulmazlığı varmışmış.. Bütün diplomatlar açıkladı.. Konsolosun bu noktada dokunulmazlığı yok.. Bunu bilmiyor olamazsın..
Olayın faili.. Değilse azmettiricisi.. O da değilse tanığı, elini kolunu sallayarak gidiyor..
**
Millî İstihbarat Teşkilatın neyle meşgul ki, İstanbul, Amerikan filmlerinin setine dönerken, benden daha derin uyuyor?
Emniyet İstihbaratın neyle meşgul ki, gelen ekip turistik gezi bile yaparken, benden daha habersizsin?
Gocunmaya gerek yok, bir cinayeti bile eline yüzüne bulaştıracak kadar beceriksiz bir teşkilat, ülkeni yol geçen hanına çevirirken, sen ne yapıyordun?
**
Bana dakika dakika cinayeti anlatıyorsun..
Bana ne? Türkiye dingonun ahırına dönerken, sen ne yapıyordun, sen?
Asıl mevzu bu..
***
Yapmayın!
Cumhuriyet’in resepsiyonu evinde yapılır..
Bu dünyanın her ülkesinde böyle..
Fransızların Nice sahillerinde Cumhuriyet kutladıklarını gördünüz mü?
Amerikalıların, Miami sahilinde resmîgeçit yaptığını gördünüz mü?
Almanların, “Bu yıl Kanarya Adaları’na taşıyalım işi” dediğini duydunuz mu?
**
Yapmayın..
Türkiye Cumhuriyeti Başkent Ankara’da kuruldu..
İlk günden beri Cumhuriyet’in kutlaması Başkent’te yapılıyor..
Bu bir alışkanlık değil, bu bir kültür..
Gazı kim verdi bilmiyorum..
Ama o gaza gelmeyin..
**
Tabii tüm bunları, olanca iyi niyetimle yazıyorum..
İşin aslı şu;
Yeter artık! Cumhuriyetle de, kurumlarıyla da, gelenekleriyle de artık kavga etmeyin..
Bu kavga hayır getirmez..
Hayırsızlık etmeyin!
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.