Uzun zamandır ekranda yoksunuz, bu süreçte neler yaptınız?
Evet, biraz ara verdim gibi oldu ama reklam çekimlerim devam ediyor. Öte yandan dijital mecrada yayınlanan ‘Yaşamayanlar’ dizisinde rol aldım. ‘Vatanım Sensin’e Halide Edip karakteriyle konuk oldum, İngilizce sinema filmi gibi projeler de bulundum. Alışık olduğum tempo olmasa da, yine de set havasını koklayabildim diyebilirim. Onun dışında ailemle, çocuğumla ve arkadaşlarımla vakit geçirdim.
İki senedir televizyonda yayınlanan projelerde yer almamanızın nedenleri neler?
Aslında birçok neden sayabilirim. Ekonomi, sansür, otosansür, reyting yarışı ve objektif bir reyting sisteminin olmaması ilk aklıma gelenler.
Yakın zamanda bir projeniz var mı?
Klasik bir cevap olacak ama içime sinen bir projeyle karşılaştığım anda yeniden ekranlarda olacağım.
Yıllardır formunuzu koruyorsunuz. Nasıl besleniyorsunuz?
13 yaşımda vejetaryen olmaya karar verdim. Hayvanlara işkence etmenin, öldürüp gıda olarak tüketmenin, etik olarak yanlış olduğunu hissettiğimden beri ovo-lacto vejetaryen usulüne göre besleniyorum. Günümüz dünyasında, buna teşvik maalesef az olsa da, işlenmemiş, yerel, çevre dostu ürünleri; mevsiminde ve küçük çaplı üreticilerden almaya çalışıyorum. Bir de beyaz ekmek yemiyorum, yiyenlere de engel olmaya çalışıyorum.
Sosyal medyada insanların size çok kolay ulaşmasını nasıl karşılıyorsunuz?
Sosyal medyayı, bilgiye ulaşım açısından faydalı buluyorum. Mesela sosyal sorumluluk projelerine platform sunması müthiş, ama bire bir iletişimin yerine geçmeye başlaması, beni endişelendiriyor. Bir de inanılmaz bir öfke ve nefret görüyorum. Bu sosyal medyanın kabahati değil elbette. O mecra, bu duyguları açığa çıkartan bir araç sadece… Bu öfke ve nefretin nereden geldiğini merak ediyorum. Bir yerde toplum ve insanlık olarak büyük bir hata yapıyoruz.
Anne olduktan sonra hayatınızda neler değişti?
Anne olduğum andan itibaren her şeyden önce hayatımın merkezi değişti.
Eşiniz Can Öz’e senaryolarınızı danışır mısınız?
Elbette danışıyorum, elimde böyle bir imkan varken kullanmamak pek akıllıca olmaz.
Sosyal medyadan gelen olumsuz eleştirilere kafanızı takar mısınız?
Olumsuz her şeye kafamı takarım ve bu konuda olağanüstü yetenekliyim diyebilirim.
‘Saçımın rengini değiştirmeyi seviyorum’
Gliss’in marka elçisi oldunuz. Bu iş birliği nasıl gerçekleşti?
Schwarzkopf gerçekten çocukluğumdan beri bildiğim, sevdiğim ve evimizde olan bir marka… Önce çocuk şampuanı vardı, sonra firmanın bir reklamını görüp çok beğenince ideal bir tüketici olarak koşa koşa aldığımı hatırlıyorum. O yüzden bende ayrı bir yeri var. Markanın elçisi olma teklifi gelince, çok mutlu oldum. Hem nostaljik hem de gerçekten severek kullandığım bir markayla çalışıyor olmak müthiş.
Siz saçlarınızın bakımını nasıl yapıyorsunuz?
Eskiden sadece şampuan yapıp işin içinden çıkardım, biraz sabırsızım. Ama yoğun çalıştığım zaman saçım cidden çok yıpranıyor, bir de rengini değiştirmeyi seviyorum. O yüzden artık daha disiplinliyim. Şimdi şampuandan sonra saç kremi ve maskeyle bakım yapıyorum.