Metropolitan Müzesi, Victoria & Albert Müzesi, British Museum, Guggenheim Müzesi gibi dünyanın en büyük sanat kurumları bir süredir finansal destek aldıkları şirket ve aileler yüzünden kamuoyu tepkisiyle karşılaşıyor. Bu tepkiler kararlı protestolarla ortaya kondukça kurumlar da geri adım atıp finansörleriyle bağlarını koparıyorlar.
Daha önce Guggenheim’ı protesto eden fotoğraf sanatçısı Nan Goldin’in başını çektiği bir grup geçen ay Louvre Müzesi’nin önünde bir eylem yapmış ve 1997’de müzeye 10 milyon Frank bağış yapan Sackler ailesinin adının Doğu Antikiteleri bölümünden kaldırılmasını istemişlerdi. Hatırlanacağı üzere protestoların odağındaki Sackler Ailesi’ne ait ilaç şirketinin ürettiği ilaçların uyuşturucu bağımlılığına yol açtığı ortaya çıkmıştı.
Tepkiler büyüyünce Metropolitan Sanat Müzesi ile Ulusal Doğa Tarihi Müzesi Sackler Ailesi ile vakıflarından bağış kabul etmeyeceklerini açıklamışlardı. Son olarak Louvre Müzesi de bu büyük destekçisinin adını salonlardan ve web sitesinden kaldırdı. Ailenin desteklediği diğer kurumlar arasında Smithsonian Enstitüsü, Guggenheim Müzesi; Harvard, Yale ve Cornell gibi üniversiteler; İngiltere’de Royal Academy, Serpentine Gallery, National Gallery, Victoria & Albert Müzesi, Kraliyet Operası, Oxford Üniversitesi de var. Daha önce Tate ve Ulusal Portre Galerisi gibi İngiliz müzeleri aile ile bağlarını kesmişlerdi.
TEKNOLOJİ GÖRMEZDEN GELMEYE ENGEL OLUYOR
Kültürel kurumların etik dışı para kazanan aileler ve sömürgeci şirketlerden destek almasına yönelik tepkiler kolay kolay dinmeyeceğe benziyor. Özellikle 2019 yılı müzelerin para ile ilişkilerinin en çok tartışıldığı ve sorgulandığı dönem olarak hatırlanacak.
Örneğin yine bu yılın ilk yarısında New York’taki Whitney Amerikan Sanat Müzesi haftalarca protesto gösterileriyle karşı karşıya kaldı. ABD’nin Meksika sınırında göçmenler üzerinde kullandığı göz yaşartıcı gazın üreticisi Warren Kanders’ın müzenin Başkan Yardımcılığı görevinden istifa etmesini istiyorlardı. Müze Yönetim kurullarından istifa etmesi gereken pek çok kişi dururken, Mısırlı edebiyatçı Ahdaf Soueif, British Museum Mütevelli Heyeti’nden istifasını verdi. Soueif, müzenin BP sponsörlüğü ve sömürgecilikle bağlarını koparmadığını, gezegendeki gençlerin acil kaygılarına yanıt verecek ahlaki bir yaklaşımı olmadığını gerekçe gösterdi.
Oysa bir başka İngiliz, Victoria & Albert Müzesi’nin yöneticisi Tristram Hunt kurumunun Sackler ailesi tarafından desteklenmesinden gurur duyduğunu söylemişti. Hunt, diğer ülkelerden yasadışı yollarla getirilmiş eserlerin iade edilmesine de karşı çıkıyordu. Aslında bu tür tepkiler bu yıl yoğunlaşmış olsa da, geçmişte de yaşanan örnekler var.
1969 yılında Gerilla Sanat Hareketi’nin üyeleri MoMA’ya kıyafetlerinin altına yerleştirdikleri kan dolu torbalarla girdiler ve torbalar patlayıncaya kadar birbirleriyle güreştiler. Sonunda tüm bedenleri kanla kaplandı. Bu sert gösterinin amacı müzenin Mütevelli Üyesi Nelson Rockefeller’ın Vietnam Savaşı’nda kullanılan bir silahın üreticisi ile olan bağlarına dikkat çekmekti. 50 yıl öncesine göre bugün bu tür bilgiler ve görüntüler bir ekrana dokunarak tüm dünyaya kolayca yayılabiliyor. Bu da görmezden gelmeyi olanaksız kılıyor.
VEHBİ KOÇ PROTESTOSU
Bizde de beş altı yıl önceki İstanbul Bienali’nin açılışında etkinliğin sponsoru Koç Holding’i protesto eden grubu hatırlayalım. Vehbi Koç’un yıllar önce Kenan Evren’e yazdığı destek mektubunu çoğaltıp dağıtmışlardı. Öte yandan aynı holding Gezi’de direnişçilere Divan Oteli’nin kapılarını açarak bir anlamda kefaret ödemiş oldu.
İlgili Sanat kurumlarını kamuoyu baskısı geri adım attırdı haberiyle ilgili sizde görüşlerinizi yazarak gündeme dahil olabilirsiniz.