20 Nisan’da gazeteci Kostas Yennaris yazdığı bir makalede, aşırı milliyetçi ELAM grubunun doğuşunu sağlayan politikacıların büyük laflarını, akıl almaz hezeyanlarını eleştirmişti. ELAM, şimdi partileşti. Irkçılığı ve Türk düşmanlığını tırmandırmak için diğerleri ile yarış başlıyor. Kilisenin desteği ile yeni mücadelelere hazırlanıyorlar. Tabiî, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ortadan kalkıp, garanti anlaşması sıfırlanıp, Türk askeri adadan çekildikten sonra.
1 Mayıs’ta Lukas Haralanbus, Yennaris’e, ELAM’ın doğuşu ile ilgili teşhisine katıldığını duyurduktan sonra Yennaris’in, yazısında, halka sorduğu şu soruları ele alıyor:
“Türkiye’yi adadan tekmeleyip atmak için askeri bir harekat gerektiğinden şüphe eden var mı? Kıbrıs’ta bu seçeneğin mümkün olabildiğini düşünen bir tımarhane delisi var mı? Türkiye’nin, bu adada 37 yıl bulunduktan sonra, 1974 öncesine dönmeyi kabul edebileceğini düşünen var mı?”
Yennaris, bu soruları sorduktan sonra “Türkiye ile uzlaşmadan başka yol olmadığı” sonucuna varıyor ve 1 Nisan’da, Merkezi Cezaevindeki EOKA’cıların mezarları önünde saf tutan, kara gömlekli gençlerin gerçeklerle değil, büyük sözlerle ün yapan siyasilerin yetiştirdikleri gençler olduğuna dikkati çekiyor.
Lukas Haralambus, bunları not ettikten sonra (Annan Planına hayır diyenlerden olduğu için) Yennaris’in soramayacağı bir soruyu da ben sorayım diyerek şu soruyu soruyor.
“Kıbrıs’ta, 2004’te Annan Planı kadar lehimize bir anlaşmanın bundan böyle mümkün olabileceğini düşünen bir tımarhane delisi var mı? Ve, Kıbrıslı Türklerin (Annan Planında öngörüldüğü gibi) Güzelyurt ile Astromeritten Yeşilırmak’a kadar bir bölgeyi Rumlar’a verecek bir anlaşmayı imzalayacaklarına inanan bir deli var mı?”
Rumların lehine olan Annan Planını, “bu bulunmaz fırsatı” öldüren süper-milliyetçilerle birlikte Yennaris de bu sorularıma yanıt vermelidirler diyor Lukas Haralambus.
Lukas’ın başka söyledikleri: “Gençlere gerçekleri söylemiyoruz. Politikacılar tarihi yozlaştırıp, her şeyden başkalarının suçlu olduğunu söylüyorlar. Yennaris’i bir tv programına davet ediyorum. Sessizliğe terk edilen Akritas Planını tartışalım. Ancak 1963’te, Makarios’un ateşte oynaya bilmesini mümkün kılmak için, 1963’te devletin dağılmasını sağlayan savaş-ağaları olan Koşis, Hristodulu, Lyssaridis ve benzerleri TV’ye davet edilmesin!”
Evet… “Zaman” gerçekleri örtmüş olan toz bulutunu gittikçe dağıtmaktadır. Bunlar açığa çıktıkça, aklı başında Rumlar da uzlaşmanın temelini iki eşit egemen halk ve var olan devletlerin teşkil edeceğini er geç göreceklerdir. Yeter ki KKTC’nin halkı, yeniden, Annan Planı’nda olduğu gibi, Amerika’nın dolarları, AB’nin mesajları ve Anavatanın akıl almaz baskısı ile yeniden kandırılmasın!..
Yeni çılgınlıkların, yeni EOKA’ların önünü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile garantilerin devamı kesecektir. Kalıcı bir barış için temeli bunlar oluşturmalıdır. İç içe ortaklık kan ile sonuçlanmıştır. Aynı modele dayalı ikinci bir tecrübeyi denemenin hiçbir anlamı yoktur, çünkü Rum tarafında düşünceler, siyasetler değişmiş değildir. Bir asır daha değişecek de değildir. Kendimize gelelim.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.