Tarihi eserler geçmiş dönemler için bir belge niteliğindedir ve toplumların devamlılığını günümüze taşımaktadır. Her ülke için coğrafyasında barındırdığı bu eserler çok kıymetlidir. Eserlerin mimarisi, dayanıklılığı ve hikayesi başlı başına sanat kokmaktadır. Bizlere düşen ise bu değerli yapıtları korumak ve ileriki yıllara devretmektir. Bunun için ülkemizde çok önemli adımlar atılsa bile restorasyon sürecinde tarihi hezimetlerde yaşanmaktadır.
İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğü’nün kaynaklarına göre, 2009’dan bu yana 101 tarihi yapının restorasyon çalışması tamamlandı. Restorasyon çalışmalarının maddi açıdan zorlu bir süreç olduğu kabul gören bir durumdur. Ama tarihi eserlerin korunmasında karşımıza çıkan iki önemli temel sorun vardır. Bunlardan ilki eserin orijinaline uygun tamirlerin yapılmaması ve bir diğeri ise zamandır. Ülkemizde bu çalışmalar ile ilgili büyük maddi harcamalar yapılıp büyük adımlar atılsa bile zaman zaman kötü örnekler de karşımıza çıkmaktadır.
Bunlardan bazılarına örnek vermek gerekirse;
1831 yılında inşa edilen ve Beyoğlu’nun tarihi varlıklarından biri olan Narmanlı Han’ın restorasyonu 2015 yılında başladı. Geçtiğimiz aylarda proje tamamlandı. Ve Beyoğlu korkunç bir tarihi vaka ile karşı karşıya kaldı. Yaklaşık 200 yıllık olan tarihi han artık yerini Starbucks ve Gratis gibi ticari firmalara bıraktı.
Haydarpaşa Garı 2010 yılında talihsiz bir yangın ile büyük hasara uğradı. Yangın sonrasında başlatılan restorasyon çalışmaları ise halen devam etmektedir. Yaklaşık dokuz yıl süren çalışmaların son durumunda ise henüz çatı tamamlandı ve saat çalıştırıldı.
Sivas’ta bulunan Gök Medrese’nin restorasyonu, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan 8 kişilik grup tarafından 1997’de başlatıldı. 22 yıl süren bu çalışmalara geçtiğimiz ayda tamamlanarak ziyarete açıldı.
Restorasyonu 2015 yılında tamamlanan Şile Kalesinin orijinal görüntüsü ile alakası kalmadı. Kale, halk arasında çizgi film karakteri olan Sünger Bob’a benzetildi. O dönemde sosyal medyada büyük tepki topladı.
Süheyl Bey Cami 1591 yılında, Beyoğlu Fındıklı’da, Süheyl Bey tarafından Mimar Sinan’a inşa ettirilen cami sekizgen planlı ve kubbeliydi. 1957 yılında yol genişletme çalışmaları sırasında yıkılan cami 2013 yılında tekrar yapılmaya başlandı. Orijinal haline bağlı kalınması şartı ile başlatılan restorasyonun sonucunda ise cam cepheli dükkan-cami görüntüsü ile karşımıza çıktı. O dönemde çalışma hakkında gelen şikayetler üzerine Kültür ve Turizm bakanlığı bir soruşturma açmasına rağmen cami günümüzde modern (!) halini korumaya devam etmektedir.
Bu örnekler gibi maalesef daha fazla var. Restorasyon çalışmalarının bu kadar uzun sürmesi ve eserin orijinal mimarisine bağlı kalınmaması insana derin bir üzüntü vermektedir. Mimarinin uzun süren çalışmalar kapsamında kapalı kalması ziyaretçi sayısını ve insanların tarihi eserlere olan ilgisini azaltmaktadır. Ülkemizin nadide eserlerine ve tarihine sahip çıkmalıyız. Kültürel bilincimizi geliştirmeli, önce birey, sonra toplum olarak çevremizi, tarihimizi ve eserlerimizi korumalıyız.