Yeni nesil bilmez, son siyasi ve dış politika gelişmeleri, 1960 öncesi Menderes hükümetini bana hatırlattı. Gerçi siyasi tarihimizde Menderes olayı tek değil ama. 1960 öncesi, ekonomide yaşanan sıkıntılar nedeniyle Menderes’in yardım isteğini. ABD’nin ret etmesi ardından Sovyetlere yanaşması… Daha önce yazmıştım, günlük yaşadığımız siyasi gerginlikler bazı sınır ötesi durumlar bana AKP iktidarının ne kadar Demokrat Partiye benzediğini hatırlatıyor. Tek farkla. Demokrat Parti neresinden bakarsanız bakın daha uygar bir yapıya sahipti.
Daha sonraki yıllarda Süleyman Demirel hükümetinin İskenderun Demir Çelik ile Alüminyum fabrikalarını yapımında Sovyetlerle çalışması, o yıllardaki iktidarının sonu oldu. Daha sonra aynı macerayı Bülent Ecevit yaşadı. Sonuçta Ecevit hükümeti de düştü. Tüm bu örneklerdeki ortak nokta ekonomik sıkıntı için yardım istenen ABD’nin arkasını dönmesi ardından Sovyetlere veya Rusya’ya dönülmesiydi.
Şimdi bence durum daha da tehlikeli. O zamanlarda Türkiye’nin herkesi korkutan bir ordusu vardı. Türkiye Kandil’e yürüyeceğine şimdilerde Osmanlı’yı yeniden hortlatmak için Musul’a gitmeye hazırlanıyor. Bir de silah konusunda Moskova ile flört ediyor. Düşünün Ruslar rakipleri olan bir NATO ittifakından ülkeye bir savunma silahını verecek. Bunun iki açıklaması var. Birincisi ABD çözmesin diye ya silahın tam yeteneklerini vermeyecekler veya Türkiye NATO’dan çıkmayı Ruslara taahhüt edecek. Neresinden bakarsanız bakın iki ucu pis bir değnek.
Irak’taki Türk birlikleri için Washington’un açıklaması bir garip. İnsan düşmanına böyle bir açıklama yapmaz. “Türk askeri müttefik kuvvetler içinde değil ve oraya izin almadan girdi“. Aynı Bağdat hükümeti gibi bir açıklama, belki daha da kötü. Günlük şehit haberlerini nasıl kabul ediyorsunuz? Ben daha çok imamın, cemaate dönerek şehide haklarını helal etmesini istemesine bozuluyorum. Acaba o şehit genç yavru, kendisini silahlandırdıkları teröristlerin üzerine sürenlere hakkını helal ediyor mu?
Dünya Ankara’nın Suriye konusunda Esat ile görüşmeyi kabul ettiğini ileri sürüyor. Artık Şam yönetiminin Rusların da desteği ile elinin kuvvetlendiği ortaya çıktı. Bir de Zirve konusu var. Hadi onu da geçtik bu kez yapılacak zirveyi ve Türkiye’nin bu zirvedeki rolü tartışılıyor. Kendisi dışında alınacak kararlara tanıklık mı yapacak bizimkiler? Ne içler acısı durum. Bu arada Bahçeli’nin yaptığı açıklamalar Başkanlık sistemine destek veriyor şeklinde anlaşıldı. Bu devam ederse ne yazık ki gelece seçimlerde umudumuz olan bu parti meclise tek milletvekili bile sokamaz. Bence bu gidişle MHP mecliste son temsilini yapıyor.
Ekonomi rezalet durumda. Aylardır yazdım ama kimse sallamadı. İçerde büyük holdinglerin yorumcuları Türk ekonomisinin girdiği çıkmaz sokağı, Amerikan Merkez Bankası’na bağlıyorlar. Sözüm ona dolar karşısında Türk lirası bu yüzden değer kazanıp kaybediyor. Oysa New York’taki bir borsacı arkadaşım Türk Lirasının gerçek değerinin 3,5 lira olduğunu ileri sürüyordu. Yılsonu itibarıyla da dört lira olarak bekleniyor dolar.
Güncel bir başka konu geçenlerde Demokrat Parti Başkan adayı Hillary Clinton’un bir konuşmasında kullandığı Kürtleri silahlandırma konusu. Herkes bunun Clinton’un fikri olduğuna inanıyor. Oysa gerçekte ABD Dış politikası belirli dönemler için yapılır ve başa gelen kim olursa Demokrat, Cumhuriyetçi bu dış politikayı izler. Mesela Obama seçilirken, Afganistan’dan asker çekeceğim dedi ama çekebildi mi? Hayır. Ortadoğu’da sahneye konan tiyatro da bir Cumhuriyetçi Başkan tarafından hazırlanan planın uygulanması. Türkiye hakkında tezgâhlanan oyunlarda aynı.
Zarraf olayı, Suudi Arabistan, Irak ve Kürt konuları öyle bir günde ve suyun akışına göre hazırlanan senaryolar değil. Devletler kısa vadeli plan yapmaz, uzun vadeli planlara uyar. Her kes biz değil.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.