Cumhuriyet’in Ankara’da nasıl kurulduğunu, “kurucu” Mustafa Kemal Atatürk‘ün Nutuk‘undan okumak lâzım, demiştik.
Mahdut sayıda arkadaşını yemeğe davet etmiş, yemekte “Yarın cumhuriyet ilân edeceğiz.” demişti. Devamını okuyalım:
“O gece birlikte bulunduğumuz arkadaşlar, erkenden beni terk ettiler. Yalnız İsmet Paşa, Çankaya’da misafir idi. Onunla yalnız kaldıktan sonra bir kanun lâyihası müsveddesi hazırladık. Bu müsveddede 20 Kânunisânî 1337 [20 Ocak 1921] tarihli Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun şekl-i devleti tespit eden maddelerini şu sûretle tadil etmiştim: Birinci maddesinin nihayetine ‘Türkiye Devleti’nin şekl-i hükûmeti cumhuriyettir’ cümlesini ilâve ettim. Üçüncü maddeyi şu yolda tadil ettim: ‘Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, hükûmetin inkısâm ettiği şuabât-ı idareyi İcra Vekilleri [Bakanlar] vasıtasıyla idare eder.’
Bundan başka Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun mevâdd-ı esasiyesinin 8’inci ve 9’uncu maddeleri de tadil ve tavzîh olunarak şu maddeler yazıldı:
‘Madde: – Türkiye Reisicumhuru Türkiye Büyük Millet Meclisi Heyet-i Umûmiyesi tarafından ve kendi azâsı meyânından bir intihâb devresi için intihâb olunur. Vazife-i riyâset, yeni reisicumhurun intihâbına kadar devam eder. Tekrar intihâb olunmak câizdir.’
‘Madde: – Türkiye Reisicumhuru devletin reisidir. Bu sıfatla lüzum gördükçe, meclise ve Heyet-i Vekile’ye riyâset eder.’
‘Madde: – Başvekil, reisicumhur tarafından ve meclis azâsı meyânından intihâb olunur. Diğer vekiller başvekil tarafından yine meclis azâsı arasından intihâb olunduktan sonra heyet-i umûmiyesi reisicumhur tarafından meclisin tasvibine arz olunur. Meclis hâl-i ictimada değilse, keyfiyeti tasvip meclisin ictimaına ta’lîk olunur.’
Bu maddelere, encümen ve mecliste, din ve lisana ait malûmunuz olan bir madde de ilâve edilmiştir.” (s. 571-572).
M. Kemal bunları söyledikten sonra Cumhuriyet’in ilân edildiği 29 Teşrînievvel [1]339 [29 Ekim 1923] pazartesi günü Ankara’da olup bitenleri uzun uzun anlatır.
Onun, “Din ve lisana ait malûmunuz olan bir madde de ilâve edilmiştir.” dediği madde şöyle: “2. Madde: Türkiye Devleti’nin dini, din-i İslâmdır. Resmî lisanı Türkçedir.”
“Malûmunuz” demesinin sebebi, din meselesinin halifelik ve ahkâm-ı şer’iye üzerinden tartışılmasıdır. İkinci maddeye dair şunları söyler:
“‘Türkiye Devleti’nin resmî dili Türkçedir.’ dediğimiz zaman bunu herkes anlar. Hükûmetle muamelât-ı resmiyede, Türk dilinin cârî olması lüzumunu herkes tabiî bulur. Fakat, “Türkiye Devleti’nin dini, din-i İslâmdır.” cümlesi aynı sûretle mi tefehhüm ve kabul edilecektir? Bu, bittabi, izah ve tefsire muhtaçtır.”
Sonra sözü, meselenin nereden çıktığına getirir.
M. Kemal, 16-17 Ocak 1923’te İzmit’te, altı gazeteciyle bir araya gelmiş, özellikle halifelik ve din konusundaki sorularını cevaplandırmıştı.
Kılıçzade Hakkı “Yeni hükûmetin dini olacak mı?” diye sormuştur.
Nutuk‘ta şöyle anlatır:
“Gazeteci muhatabımın sualine; hükûmetin dini olamaz! diyemedim. Aksini söyledim. Vardır efendim; İslâm dinidir, dedim. Fakat, der-akab ‘İslâm dini hürriyet-i efkâra mâliktir.’ cümlesiyle cevabımı tavzîh ve tefsir lüzumunu hissettim.” (s. 510-511).
Dönemi bilmeden, gelişmeleri bilmeden peşin hükümle tartışamayız.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.