Büyüklerimiz, “Eskiye rağbet olsaydı, bitpazarına nur yağar” derlerdi Şimdiki gençlerin birçoğu, bitpazarının ne olduğunu bilmezler. Bilmemeleri de gayet doğal. Bitpazarı, eski kullanılmış ikinci el giysilerin satıldığı semt pazarlarıydı. Yeni elbise alım gücü olmayan fakir fukara garip guraba giyim ihtiyacını buralardan karşılardı.
Bu bağlamda olmak üzere, TBMM Bütçe görüşmelerini seyrederken “ Nerede o eski bütçe görüşmeleri” diye ister istemez aklımdan geçti. Eski bütçe görüşmeleri İktisat dersi gibiydi. Çünkü devlet bütçesi çok önemli bir konuydu.
Bütçe, basit tanımı ile gelecekteki bir döneme ait planlarımız için tahmin edilen gelir ve gider tablosudur.
Kamu Yönetiminde ise, belirtilen süre ve sınırları içinde devlete harcama yapma ve bu harcamalar için gelirleri toplayabilme yetkisi, devlet ve kurumlarına ait yıllık gelir ve gider tahminlerini gösteren ve bunların uygulamasına ve yürütülmesine yetki veren kanundur.
Kanun yapma yetkisi, TBMM ait olduğu için de parti grupları bütçe hakkında olması gerekenleri siyasi görüşlerini açıklarlardı. Bütçe görüşmelerindeki konuşmalar partilerin tabanlarına verdikleri en güzel mesajdı.
Bu yılki bütçe konuşmaları, Mahalli seçimler öncesi olduğu için mi nedir, Haleye, Jaleye, köydeki kahveye, açlık grevi yapan teyzeye, hapishanedeki abiye, adalardaki, modalardaki caniye, Fransa’daki Sarı yelekliye, saygı sevgi ritüeli ile başlayan, taziye çadırı ağızı ile devam eden konuşmaların üslubu beni çok şaşırttı.
Sanki tarih tekerrür edercesine yıkım ekibi gibi çalışanlar iş başı yapmışlardı. Milletvekilliği devlete, millete hizmet mükellefiyeti bulunan dolgun ücret alan, her türlü sosyal güvencesi olan devletin en önemli mevkiinde bir konumdur.
Milletvekili görevine seçildikten sonra göreve başlamanın birinci şartı olan “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim.” diye yapmış olduğu yeminine sadık kalarak siyaset yapmak zorundadır.