Kartal Gözüyle Laiklik kitabımda şu satırlara yer vermiştim:
“Bugünün milliyetçisi, ‘İslam’a Göre Milliyetçilik’ gibi gereksiz gayretkeşliklerle milliyetçiliğini İslam’a uydurma çabasına girmez, saygılı olduğu dinin milliyetçiliğe nasıl uyacağının tartışılmasını ister (milliyetçiliğe göre İslam’ı savunur yani) ve bu konuda kendine Atatürk döneminde yapılanları örnek alır. Yani din de ‘Türk için, Türk’e göre, Türkçe’yle’. Bugünün milliyetçisi, milliyetçi olmak için Müslüman olmayı şart koşmaz, bir ateist de pekâlâ milliyetçi olabilir, din Tanrı ile kul arasındadır ve bu anlamda bugünün milliyetçisi laikliği, milliyetçiliğin olmazsa olmazlarından görür.”
Peki şimdi neden bunu yazı konusu yapmaktayım?
Çünkü yine “Her şey din için, din’e göre, din tarafından, din cevaz verirse…” söylemi ekranlardan, köşe yazılarından yaylım ateş halinde savrulur oldu. Ve fikrini delikanlıca savunmakta aciz olan o naylon milliyetçiler, bu yaylım ateşini cevap ateşi ile susturmak yerine yine el ovuşturmaktadırlar:
“Durun arkadaşlar, bak biz de ‘Türklük gurur ve şuuru; İslam ahlak ve fazileti’, ‘İslamiyet ruhumuz, Türklük bedenimizdir’, ‘Tanrı Dağı kadar Türk, Hıra Dağı kadar Müslümanız’ diyoruz, biz de Türk-İslam Ülküsü’nü savunmaktayız.”
***
Dinciler tutarlıdırlar bu konuda, bunlara hep aynı cevapları verirler ya, bunlarda anlayacak kafa yok.
İşte o cevaplar:
“İslam’ın gurur ve şuuru yok mu ki, sen İslam ahlak ve faziletinin yanına Türklük gurur ve şuurunu ekliyorsun, İslam beden olamıyor mu ki, ırkçılık edip ona Türklük bedeni giydirmeye kalkışıyorsun. Tanrı Dağı’ndan bize ne? Tanrı ne yahu? Allah Allah, bize Hıra yeter.”
İyi mi?
Bunlara verilecek cevap başkadır ve bellidir, öyle Zekeriya Beyaz gibi “İslam’a Göre Milliyetçilik” kitabı yazarak bunları etkileyemezsiniz.
Peki ne demek gerek?
Tamam onları diyelim, onlara gelelim.
Yazımın başına, kitabımdan aldığım ifadeleri bir zahmet tekrar okuyunuz.
Evet, bir Türk Milliyetçisi’nin din ile olan ilişkisi bellidir. Bütün dinlere ve inançlara saygılıdır, gerektiğinde saygıyla eleştirir, sorgular da bu dinleri… Fakat din ve dünya işlerini ayırır. Din’in siyasal ve dünyevi alanlara el atmasına izin vermez, bu işler; evrensel insan hakları, hukuk ve bilim çerçevesinde yürümelidir.
Haa şimdi burada sorulabilir, “Peki tamam da Kur’an’ın dünyevi işlere dair ayetleri ne olacak?” diye. Bu en can alıcı sorudur ve meselenin düğümü de buradadır işte. Bunun cevabını biz uzun uzadıya “Kartal Gözüyle Laiklik” kitabımızda verdik, dileyen okur.
Evet… Öyle ise, Cumhuriyeti kuran kadronun dediğine ve yaptığına döneceğiz. “Her şey Türk için, Türk’e göre… Din de öyle…” diyeceğiz, “Milliyetçiliğe göre İslam’ı” salık vereceğiz.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri buradan okuyabilirsiniz.