MB, çığırından çıkan fiyat istikrarını sağlamak üzere hafta içinde kapsamlı ve sert tedbirler aldı. Kamuoyunda faiz oranının yüzde 17,75’den yüzde 24’e yükselmesi ile doların 6 TL bandına inmesi öne geçti ve gündem oldu. MB’nin fiyat istikrarını sağlama yetki ve sorumluluğu çerçevesinde aldığı parasal kararlar, iktisadi durumumuza ve geleceğe dair teşhis ve tespitleri önemlidir. Ancak yaşanan kriz, 2001’deki gibi sadece finansal değil, aynı zamanda yapısaldır. Para politikalarıyla düzeltilmesi mümkün değildir. Asıl üzerinde durulması gereken husus da budur.
Bu açıdan MB’nin aldığı kararları okumaya çalışalım:
1- “MB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edecektir. Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir.
Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları, para politikası kararlarının gecikmeli etkileri, maliye politikasının dengelenme sürecine vereceği katkı ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir.”
Fiyat istikrarı esas itibarıyla, arz-talep, (üretim-tüketim-ihracat-ithalat) denkleminde ortaya çıkar. Bunda, elbette para ve maliye politikalarının da yeri vardır, ama belirleyici olan değildir. Bahse konu sorunun: a) Millî kaynakların işletilmemesi ve yeterli üretim yapılmamasından ve kaynakların önceliğine bakılmadan verimsiz alanlara harcanmasından, b) Ehliyet ve liyakat sahibi olmayan kadrolara itibar edilmesinden; işsizlik, aşırı israf ve yolsuzluklardan, c) Ekonominin neredeyse bütünüyle ithalata ve aşırı borçlanmaya dayanarak makro dengelerin bozulmasından kaynaklandığı bilinmektedir.
Bu bakımdan yalnız para politikalarına bağlı tedbirlerle enflasyonun iyileştirilmesi mümkün görülmemektedir.
2- “Yakın dönemde enflasyon görünümüne ilişkin gelişmeler fiyat istikrarı açısından önemli risklere işaret etmiştir. Döviz kurundaki hareketlerin de etkisiyle fiyat artışlarının alt kalemler bazında genele yayılan bir nitelik gösterdiği dikkat çekmektedir. İç talep koşullarındaki zayıflamaya rağmen fiyatlama davranışlarında gözlenen bozulma enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü risk oluşturmaya devam etmektedir. Bu çerçevede Kurul, fiyat istikrarını desteklemek amacıyla güçlü bir parasal sıkılaştırma gerçekleştirilmesine karar vermiştir.”
MB, tabloyu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Enflasyondaki tırmanışın fiyatlara da yansıdığı, bundan döviz kurunun da etkilendiği, bunun fiyat artışlarına etki yaptığı, böylece enflasyon riskinin daha da arttığı tespiti yapılmaktadır. Yani meselenin esas itibarıyla enflasyondan kaynaklandığı, döviz kurunun da etkilendiği, bunun da enflasyona ikinci bir etki yaptığı ifade ediliyor.
3- “Dış talep gücünü korumakla birlikte iç talepteki yavaşlama hızlanmaktadır.”
MB’nin bu tespiti yerindedir. Zira, enflasyonun ve döviz fiyatının yükselmesiyle mallarımız yabancılara göre ucuzlayacağı için dış talepler artacak, ödeme gücü zayıflayacağı için de iç talepler azalacaktır. Bu da bir kısır döngüdür, kırılıncaya kadar sürer. Ancak, ortada böyle bir tedbir de görülmemektedir.
Erdoğan ve uzlaşma!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuyla ilgili sözleri özetle şöyle:
Kamu harcamalarında mümkün olan en yüksek tasarrufu gerçekleştirerek bütçe dengesine katkıda bulunacağız. Üretim ve verim ekonomisine geçiyoruz. Elimizdeki kaynakları önceliği biten projelere vereceğiz. Kiracı olunan yerlerin hemen hemen tamamından çıkarak ciddi bir tasarrufta bulunuyoruz. Personel alımında da tasarruflu olunacak.
Özellikle faiz konusundaki hassasiyetim aynıdır. Değişen bir şey yoktur. Merkez bağımsız, o kendi kararını alır. Dövizle kira konusunu kökten çözüyoruz. İhracat ve ithalat gibi dışarıyla işi olmayan hiç kimsenin dövizle yolu kesişmemelidir. Bu yüksek faizi düşürelim diyorum. Faiz sebeptir, enflasyon neticedir, tersini diyorsan bu işi bilmiyorsun arkadaş… Ben bugüne kadar Merkez Bankası’nın açıklamış olduğu enflasyon oranlarını tutturduğunu görmedim. Türkiye’nin demokrasi konusunda eksiği, gediği, sıkıntısı yoktur.
Türkiye’nin bugün de tercihi ve uygulamaları serbest piyasa ekonomisinden yanadır. Kurdaki dalgalanma başta olmak üzere, ekonomimizi olumsuz yönde etkileyen tüm hadiseleri, serbest piyasa çerçevesinin dışına çıkmadan çözmenin mücadelesini veriyoruz.”
Erdoğan’ın tasarrufa ve üretime dönük sözleri iyi, ama inandırıcılığı için ciddi bir program, proje ve uygulamanın görülmesi şart. Ayrıca, dövizle verilen ve müşteri garantili milyar dolarlık ihaleler ne olacak, açıklanmalı. Bir yandan MB görevini yaptı denirken, öbür yandan “Özellikle faiz konusundaki hassasiyetim aynıdır. Değişen bir şey yoktur” ifadesi izaha muhtaçtır. Serbest piyasa ekonomisi devlet müdahalesini sevmez. Dışarıyla işi olmayanların, evini kiraya verenlerin dövizle işi olamaz sözleri, tespit olarak söyleyelim, müdahaledir, serbest piyasa ekonomisine uymaz. Enflasyon, bütün kötülüklerin anası; faiz sonucudur. Enflasyonun %18, faizin %24 olması garip değil mi?
Erdoğan tek yetkili olabilir; ama devletin kurumlarıyla uyum sağlamazsa, üzülerek söyleyelim ki tedbirlerin hiçbiri işe yaramaz. Zor günler bizi bekliyor demektir.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.