Melek Baykal: Susuyoruz, korkuyoruz

305741_h

Tiyatronun usta isimlerinden Melek Baykal, anayasa değişiklik teklifi sırasında CHP Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in darp edilmesine ilişkin olarak, “Ben, o kadın milletvekilimizin alnından öpüyorum. Yüreğinden öpüyorum o kadar cesur olduğu için” dedi. “Ama kendimi çok kötü hissediyorum çünkü günümüz Türkiye’sinde kadına değer verildiğini zannetmiyorum” dedi.

Melek Baykal, “Eğer sen, ben, bizim gibi kadınlar ayakta duruyorsa kendi gayretleriyle ayakta duruyor. Ama etrafımız savunmasız. Bilgimiz, aklımız kalkanımız… Bunun dışında savunmamız yok. Her taraftan açığız aslında. Susuyoruz… Belki de korkuyoruz” görüşünü dile getirdi. “Cumhuriyet ve laiklik bu ülkenin sigortasıdır” diyen Baykal, “Ülke olarak Atatürk’e ve onun gösterdiği yola ihtiyacımız var” ifadesini kullandı.

Cumhuriyet’ten Ceren Çıplak’ın sorularını cevaplayan Melek Baykal’ın açıklamaları şöyle:

*Oyun şiddetin kanıksandığını da gösteriyor. Cinayet işleyen ertesi gün suçsuz! Hatta mahallenin “iyi” insanları. Şiddeti giderek kanıksıyor muyuz?



Günümüzde şiddeti kanıksayabilmek mümkün müdür? Hiç kimse şiddeti kanıksamasın. Bu oyunla kara komedi yapıyoruz. Komik olduğu için de rağbet görmüş, defalarca sahnelenmiş bir oyun.

*Evde onca cinayetler oluyor, ama sadece Zeki borazan öttürdüğü zaman polis geliyor. Burnumuzun ucundakini göremiyor muyuz?

Oyunun konusuyla ilgili çok fazla açıklama yapmak istemiyorum. Oyunun sihri gider.

*Ama oyunu izlediğimiz zaman günümüzden işaretler buluyoruz.

Onları bu kadar açıklarsak o zaman bir hikmeti kalmaz. O kadar gerginim ki… Çok üzgünüm her şeyden…

*İyilik, kötülük kavramlarını da sorgulayan bir oyun. Peki, size göre bugün iyilik nedir?

Acaba iyilik tanımı artık günümüz insanları arasında geçerli mi? Çok üzülüyorum. Bu konuda çok dertliyim sevgili Ceren Hanım. Şurama dokunursan çok ağır şeyler de söyleyebilirim, yutkunuyorum. Buna dokuz boğum diyorum. İyilik çok uzaklarda kalan bir şey toplumumuz için.

Evet, çok güzel söyledin, eş değil eşlikçi arıyorlar yanlarına. Halbuki kadına yolculuk kadını bütünüyle algılayıp anlamak ve ona göre kadına doğru yol almaktır… Kaç tane erkek bunu biliyor?

*Adnan, Nilüfer’e evlilik teklif ettikten sonra Nilüfer “Bu bir komedi mi?” deyince Adnan da “Asıl komedi şimdi başlıyor. Oyunun adı evlilik” diyor. Evlilik bir komedi mi?

Mümkün mü? Ben iki kere evlenmiş bir kadın olarak evliliğe dram, komedi gibi bakmanın doğru olmayacağını söylüyorum. Belki de bütün bunların hepsinden birazcık barındıran bir şey evlilik.

*Bir oyun mu peki?

Oyun da değil. Ama gün geliyor melodram da oluyor içinde, eğlendiğin, çok güldüğün anlar da. Bütün lezzetlerden biraz var içinde. Siz evlendiniz mi hiç?

*Hayır.

Evlenince görürsünüz ne olduğunu. Zor iş diyelim evliliğe. Kolay değil.

*Paylaşmak mı zor?

Her şeyde paylaşmayı becerebiliyorsak evliliği de becerebiliriz. Ama galiba giderek toplum olarak paylaşmadan vazgeçip bencil ve egoist mi olmaya başladık? Ben çocukluğumu hatırlıyorum. Annelerimiz ve babalarımız tarafından bize hep paylaşmak, bölüşmek öğretildi. Büyük tower’larda büyümedik. Mahallelerde büyüdük. Mahalle kültürünü öğrendik. Mahalle kültürüyle büyürken ekonomik durumu kötü olan ailelerin çocukları da vardı. Annemiz bir dilim ekmeğin üzerine bir şeyler sürüp elimize tutuştururken onu arkadaşlarımızla paylaşmayı da tembih ederdi. Biz böyle büyüdük. Bölüşmeyi, paylaşmayı öğrendik. Şimdi insanlar tower’ların, rezidansların içinde akvaryumdaki balık gibi yaşıyor. Her şeyden habersiz…

*Anayasa değişiklik teklifi sırasında CHP Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet, Meclis’te darp edildi. Bu haber sonrası siz ne hissettiniz?

Ben, o kadın milletvekilimizin alnından öpüyorum. Yüreğinden öpüyorum o kadar cesur olduğu için. Ama kendimi çok kötü hissediyorum çünkü günümüz Türkiye’sinde kadına değer verildiğini zannetmiyorum. Eğer sen, ben, bizim gibi kadınlar ayakta duruyorsa kendi gayretleriyle ayakta duruyor. Ama etrafımız savunmasız. Bilgimiz, aklımız kalkanımız… Bunun dışında savunmamız yok. Her taraftan açığız aslında.

*Ses mi çıkarmıyoruz?

Susuyoruz… Belki de korkuyoruz!

*Siz korkuyor musunuz?

Hayır, ben korkmuyorum. Ama sadece benim korkmaman yeterli değil. Irkçılığa, ayrımcılığa o kadar karşıyım ki… Her defasında çocukluğumu hatırlıyorum. Ben 62 yaşındayım. Benim çocukluğumda Kürt, Laz, Çerkez, Ermeni, Yahudi gibi ayrımlar yoktu. Aklımıza bile gelmezdi, ama artık maalesef var. Bu çok acı! Ürkütücü!

*Tok bir sesle 62 yaşındayım dediniz. O zaman yaşadıklarınızdan öğrendiğiniz ne var?

Zor soru.

*Az zaman, zor soru…

O kadar çok şey yaşadım ki… Çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Vicdanlı, akıllı, okuyan bir ailede büyüdüm. Beni tam bir Cumhuriyet kadını olarak yetiştirdikleri için aileme teşekkür ediyorum. Beni tam bir Atatürk sevdalısı olarak yetiştirdiler. Onlara teşekkür ediyorum ve ellerinden öpüyorum. Çünkü buna o kadar ihtiyacımız var ki… Ve buradan söylemek istiyorum ne olur koskoca milletvekilleri uzatarak laik demesinler. Doğru telaffuz etsinler. Cumhuriyet ve laiklik bu ülkenin sigortasıdır. Atatürk’ün çizdiği yolundan gidersek doğruyu bulacağız.

*Bugün bu vurguları yaparken korkmuyor musunuz?

Korkmak nedir? Korkmuyorum çünkü buna ihtiyacımız var. Ülke olarak Atatürk’e ve onun gösterdiği yola ihtiyacımız var.

Exit mobile version