Onlara kral olma ya da kralın habercileri olma seçenekleri verilmişti. Çocukların yaptığı gibi, hepsi de haberci olmayı seçtiler. İşte yalnızca habercilerin olmasının nedeni budur; yeryüzünde dolaşır, dünyada kral kalmadığı için artık anlamı kalmamış haberleri birbirine ulaştırırlar. Bu sefil yaşamlarına memnuniyetle bir son vermek isterlerdi, ama bağlılık yemini ettiklerinden dolayı buna cesaret edemiyorlar.”
Çavuşesku anıları
Kafka’nın defterlerinde yer alan bu kısacık öykü yıllardır hep düşündürmüştür beni. Çok katlı ve alegorik olan Kafka’nın romanlarıyla öyküleri Fransız yazar Camus’nün sözleriyle “Bizleri insan düşüncesinin son sınırlarına kadar getirir.”
Kralın habercileri, yaşadığımız dönemin koşulları göz önüne alındığında şu malum “derin devlet”in yok oluşu ya da biçim değiştirmesiyle ilgili yazıları, yorumları getirmiyor mu akla?
Devlet (Kral) çoktan ölüp gitmiş, krallıksa ortadan kalkmıştır ama onun habercileri hâlâ varmış gibi yapmaya, çalışmaya ve yaşamaya devam etmektedirler. Hayatlarına son vermeye gelince; 1989 Aralık ayında Bükreş geliyor aklıma. İlk turuncu devrim olan Nikolay Çavuşesku’nun devrildiği Romen ayaklanmasında gazeteci olarak tanık olduğum görüntüler… Çavuşesku’nun, yani Kral’ın genelde yetimlerden seçip özel olarak yetiştirdiği habercileri (Securitade) Kral öldükten sonra da savaşmaya, haberleri iletmeye devam ediyorlardı.
Kime karşı ve neden?
Kime karşı ve neden? Kafamda bu soruyu çekip çeviriyor ama bir türlü yanıtını bulamıyordum. “Bak, yukarıdaki şu apartmandan ateş ediyorlar” diye bağırmıştı yaşlı bir Romen. Kafasına miğfer takmış Kalaşnikof’lu o sarışın kadın, beni kaldırımın kenarına sertçe itmişti:
“Hey, aptal gibi ne duruyorsun? Onlar Çavuşesku öldüğü halde hâlâ görev yapıyorlar, bizi öldürüyorlar” demişti bozuk İngilizcesiyle.
Yattığım yerden o fildişi apartman bloklarından ateş eden gölgelerin fotoğrafını çekmeye çalışıyordum.
Onlar Kafka’nın “habercileriydi”…
Ve işte o anda Bükreş’in üzerinde bir an yüzünü gösteren o soğuk kış güneşi çevreye son bir aydınlık yaydığında o sorunun yanıtı şimşek gibi ışımıştı kafamda.
Kime karşı ve neden? Cevap: Herkese ve hiçbir şeye karşı ve yalnızca “haberci” olarak seçildikleri için. Kafka hiç kimsenin vermediği ama herkesin uyduğu emirlerden söz eder yapıtlarında. Yine aforizmalarında ölümü bir tabloya benzetir: “Yapmamız gereken şey, daha bu hayattayken eylemlerimizle tabloyu karanlığa gömmek ve hatta ortadan silip atmaktır.”
Ve günümüzde…
Öyle günlerde yaşıyoruz ki Kafka bize dünden daha fazla gerekli gibi geliyor bana. Krallar dirilebilirler ve krallık yeniden büyülü o ormanda gizlediği yerden ortaya çıkabilir.
Habercileri oldukça krallar, krallar oldukça da habercileri var olacaktır.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.