Yaşadığı çağın Fransa’sından hareketle kitle psikolojisi üzerine çeşitli çalışmalar yapmış, topluluğu yaratan bireylerin bireysel farklılıklarını tek bir potada eritmek esasını, kitleyi idare yöntemi olarak belirlemiştir.
Sosyal Psikolojinin bireyin psikolojik yapısı ile kitlenin psişik yapısının ne derece aynı olduğu üzerinden ilerlediğinin inşasını örüyor Gustave Le Bon kitabında. Kitleyi tanıma yolunun, bireyin psikolojisini de bilmekten geçtiği bilgisini edindirme gayreti de cabası. Ve Türk okurlarının bu konuda ulaşabilecekleri yerli bir eser olmaması kitabı zorunlu hedef haline getirmekte meraklısına.
Bir kitlenin psikolojik yapısını çözmek, mevcut fonksiyonlarını betimlemek ve bu kitlenin neler yapabileceğinin sınırlarını belirlemenin, kitle yönetmeye talip olanlar için esas olduğunu fark edebilmiş herkesin hayatına katma değeri yüksektir bu kitabın. Zararlı kitle… Faydalı kitle… Kitle içindeki bireyin durumu… Gücü, psikozları…
*****
“İmha” amaçlı fiillerin bile kitleler halinde başka kitlelere yaptırıldığı yeni Dünya düzeninde popülaritesi artan, üzerine daha da fazla konuşulan eserler arasındadır “Kitle Psikolojisi”.
Aslında kitleler insanlık tarihinde hep büyük roller oynamışlardır. Ama etkileri bakımından hiç bugünkü gibi kitlenin bilinçsiz hareketi bireyin bilinçli eylemi gibi değer görmemişti! Artık “Suç” içerikli eylemlerin cezası kayboluyor, yasada onanıyor, toplum tolere ediyor, din kutsuyor… Psikoloji ise faili “kahraman” gibi isimlerle aynaya bakmaya yöneltiyor.
Kitlelerin yönetimi yüzyılın en tehlikeli silahı oluyor!
İnsan(lık) ölüyor kitle büyüyor!
Çünkü “Kolay kışkırtılmak, kızgınlık, kontrolsüz öfke, bireysel kararlarını verme ve eleştiri yetersizliği, duygularındaki abartılar, telkine kapılma ve çabuk inanma, bilinçaltı ve bilinçdışı ile yönetilme” gibi ortak hareket motivasyonlarından beslenen bir canavardır kitle.
Canavar diyorum zira Le Bon, betimlemelerinin içine benim bunu düşünmem için yeterli örnekleri özenle koymuştur. Bir kahramanlık destanının kitle ruhuna pek değinmemiş gözü dönmüş galeyanların insanlarını çizmiştir kitlelerin içine. Ve onları yöneten “kötü”ler!
Aslında;
“Vende Savaşı’nı kendimi Katolik göstererek kazandım, daha sonra kendimi Müslüman göstererek Mısır’a yerleştim, Papa’nın nüfuzunu yaymaya taraftar biri gibi göstererek de İtalya’da papazları elde ettim. Eğer Yahudi bir kavme hükmetseydim Süleyman’ın mabedini yeniden inşa ederdim.” diyen Napolyon’un bir kitle yönetiminde politika dehası mı, alacası içinde civcivi paketinde münafık mı, milli değerleri uğruna stratejiler planlayan bir savaşçı mı olduğunun, “tarihin objektif değerlendirilmesi” gereği düşünülürse bir cevabı olmamalı!
Ama Le Bon bize üzeri kapalı “özgürlük tek kişiliktir” demeye çalışır!
*****
Yakın mesafelerde bize başka ne demiş olabilir Le Bon;
”Büyük liderler bunun farkında olsalar da olmasalar da genelde insan psikolojisini en iyi bilen ve yönlendiren kişilerdir.” diye bahsedilen liderlerden biri de R. Tayyip Erdoğan’dır mesela! Çünkü 15 Temmuz şehitlerinden olan ünlü reklamcı Erol Olçok tarafından en başarılı seçim kampanyalarına atılan imzanın da başucu kitabıdır bu eser.
Fakat kitabın gücünü tarih sahnesinde, bile isteye kullananlar daha çoğunluktadır. En ciddi etkilenenlerden bir diğer ünlü gurup da ittihatçılardır. “Ünlü bir matematikçi ile kunduracı arasında entelektüel karşılaştırma bakımından uçurum bulunabilir. Fakat ahlak ve inanç bakımından hiç fark yoktur, ya da pek azdır.” Jön Türkler işte bu benzerliği fark ederek, kitleyi yönetmeye, kitle psikolojisini algıladıkları yerde talip olmuş olmalılar. Yoksa tüm o ünlü kafaların yatak odalarındaki komidinlerin üzerine, “Milletlerin kaderi artık hükümdar divanlarında değil, kitlelerin ruhunda hazırlanmaktadır.” ön kabulü ile mıh gibi çakılmış bu kitabın başka nasıl açıklanabilir.
Yani “Kitleler bir dereceye kadar uyuyan bir insana benzerler.” derken, birilerinin bizi bu bilgileri başucu edip doğru dikte ile uyandırıp yönettiğini anlatır ve uyanık olmamız gerektiği mesajını almayı aklımıza havale eder Le Bon.
*****
Çünkü bu cinnet hali, yasal olarak cinayet olup, psikolojik olarak “iyi” ve “etik” tanımlara kolaylıkla girme konforuna sahiptir!
Örnek;
Bastille Muhafızı’nın katli! Aşçının içinden yükselen katil!
Kalenin zaptından sonra galeyana gelmiş halk muhafıza işkence yöntemleri arasında karar veremezken sıradan bir aşçıya muhafızın arbedede tekmesi gelir. Onu öldürme lütfu(!) kendisine verilir. Kör bir kılıç verilir eline. Madalya alacağının da hayali ile yarım kalan kesmesini o sıradan aşçı arka cebinden çıkarttığı mutfak bıçağı ile profesyonel bir katil gibi tamamlar! Keza Septempri-Seurs olayları da böyledir. Ruhumu yorduğu için anlatmamayı tercih ediyorum devamını.
Buna Freud’un anlatımından Le Bon’un fikirlerine bakarak cevap ararsak;
* Bireysel yolla edinilmiş özellikler kitle içerisinde silinir.
* Tüm bireylerde aynı özellik gösteren bir bilinçdışı oluşturulur.
* Birey kitle içerisinde kendine ait olmayan pek çok özellik kazanır.
* Bireyin bastırdığı içgüdüsel birtakım davranışlarını kitleden güç alarak ortaya çıkartmasıdır. Ki bu potansiyel sınır kişiliktir!
“Birey artık davranışlarının bilincinde değildir, bir çeşit hipnoz altındadır. Bu hipnozda, temeli saldırganlık olmak üzere, pek çok eyleme yönelebilir. Telkin yöntemiyle aldığı güçten hız alan birey, herhangi bir kitle içinde olmayan, tek bir bireyden daha durdurulamaz, daha bilinçsiz ve tehlikelidir” (Freud,1975).
*****
Sonuç olarak; işlerliği ve kullanım yolları anlatılırken bıyık altı bir kinaye ile sürekli aşağılandığını hissedersiniz yazarın kitle psikolojisini.
“Kitleler hiçbir zaman gerçeğe susamamıştır. Hoşlarına gitmeyen açık gerçekler karşısında, sahte olan eğer kendilerini cezbederse sahte olanı ilahlaştırarak açık gerçeklere yüz çevirmeyi daha uygun bulurlar.” gibi cümlelerin arkasından “özgürlük tek kişiliktir” diye sessiz ve kimliksiz çığlıklar atmaktadır.
“Özgürlük tek kişiliktir!”
Ve son cümlede;
“Bir ideali takip ederek, barbarlıktan medeniyete geçmek sonra bu ideal kuvvetini kaybedince çözülmek ve ölmek. İşte bir kavmin hayatına ait çemberi bundan ibarettir.” derken, “ibaret” olmak, yeterince duyabilen için, yeterince hakarettir!
Tekrar edelim o zaman;
“Özgürlük, tek kişiliktir”
Ve bireyinin zihni hür olmayan ülkenin sınırları hür değildir!
Mavi ÇINAR 05 Kas 2018
Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.
Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.