Lübnanlı kadın yönetmen Nadine Labaki’nin dördüncü uzun metraj filmi olan Kefernahum izleyicilerin yanısıra pek çok eleştirmenden de olumlu not aldı. Şimdiden Cannes ve Antalya’dan önemli ödüllerle dönen film, Batı dünyasının kalan en önemli üç ödülünde de en iyi yabancı dilde film dalında aday: Altın Küre, BAFTA ve Akademi Ödülleri (Oscar). Kefernahum, Lübnan’da kendisini dünyaya getirmekle suçladığı anne babasına dava açan Zeyn isimli bir çocuğun hikayesini anlatıyor. Kefernahum, film olarak nitelikli ve insanı etkileyebilecek bir iş. Başarılı bir anlatı örgüsü ve kurguya sahip. Filmin pek çok kısmında insana dair duygular tek başlarına ele alındığında sırıtmıyor, iyi işlenmiş. Bu başarıları aslında son dönemde Lübnan sinemasında Hakaret (L’insulte) filminin de başarıyla beyazperdeye yansıttığını söyleyebiliriz. Öte yandan Zeyn’in, kendisinden daha da küçük siyahi çocuğa baktığı ve insana dokunan bir gerçekçilikte merhamet gösterdiği sahneler ve yer yer Zeyn’in etrafında gelişen mizahi dokunuşlar filmi özel kılıyor. Sonuç olarak, pek çok duyguya hitap ettiği ve bu sinematografik niteliğe ulaşması nedeniyle üstlendiği işlevin bir başka tarafı, yani madalyonun bir diğer yüzünün görülmesi zorlaşıyor. Kefernahum’un bu kaygılarını sizlere hem filme içkin hem de filmin dışındaki gelişmeler ışığında kendi fikirlerimle aktarmaya çalışacağım. Kefernahum, bütün olarak ele alındığında, Ortadoğu’nun bir batak olduğu ve her türlü çürümüşlüğün, yozlaşmanın yaşandığı bir bölge olduğu algısını güçlendiren bir filmFilm, göçmenlere kötü muameleden çocuk gelinlere, yoksulluktan çocuk istismarına ve insan ticaretine kadar pek çok konuyu bir potada birleştirmiş. Filmden çıktığınızda belki son isteyeceğiniz şey Lübnan’da yaşayan biri olmak; bu çok kuvvetli bir şekilde izleyiciye işliyor. Nitekim, filme ismini veren Kefernahum şehri de yönetmenin bir röportajında ifade ettiği gibi “İsa’nın lanetlediği, İncil’de geçen bir şehir. Sonraları Kefernahum, kaosu simgeleyen bir ifade olarak kullanılıyor.” Labaki, filmde ele alınan temaların yazıldığı tahtaya bakınca şu ifadeleri kullandığını belirtiyor: “Burası bir cehennem.”1 İnançsızlığı yüzünden lanetlenen üç şehirden biri olan Kefernahum,2 günümüz Lübnan’ının karanlık yüzüne dönüşüyor. Filmin bir sonraki adıma dair fikirleri de “batak Ortadoğu” algısıyla uyumlu. Bu kez devreye İsveç ülkesinde vücut bulan Batı’ya sığınma ve kaçıp kurtulma/kurtarılma teması giriyor. Zeyn’in masum hayali olarak filme yerleştirilen İsveç’e gitme arzusu da yapbozun bir diğer kısmını tamamlamış oluyor: Lübnan’dan, bu her türlü zorluk ve çirkinliğin yaşandığı yerden “kimsenin onlara karışmadığı bir mahallede kendi odasına sahip olduğu” toz pembe bir İsveç’e gitme isteği. Yeri gelmişken, başroldeki gerçek adı da Zeyn olan Suriyeli mülteci çocuğun filmin biraz sonra bahsedeceğimiz bağlantıları sayesinde Norveç’e yerleştirildiğini ve “kurtarıldığını”, “mutlu ve yeni bir başlangıç yaptığını” belirtelim.3 Öte yandan filmin başarılı bir kurgu ve anlatı tarzıyla, geri dönüşlerle temelini inşa ettiği “dünyaya gelmemiş olmayı dilemek” ve bunun için ebeveynine dava açmak fikri de bu karamsarlığı duygusal ve masum bir örtüyle daha da ileri bir noktaya taşıyor.
Filmden çıktığımda filmin bana düşündürttüğü yukarıdaki fikirler, sizlere tek başına yetersiz gelmiş olabilir. Daha önce benzer kaygılarla çekilen filmler, filmin Oscar adayı yapılmış olması, Batı’nın anaakım ile sinema/eğlence basınında büyük övgülerle çok geniş yer alması4 ve Amerikan popüler kültürünün simgelerinin “oryantalizme” yaklaşan Instagram paylaşımları5 da ancak daha sağlam kurulan bir eleştirinin yardımcı ögeleri olarak değerlendirilebilir. Filmin, bunlar dışında da pek çok bağlantısı var. Labaki, filmin çekimlerinde, başroldeki Zeyn ve ailesini de Norveç’e yerleştiren Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nden destek aldıklarını söylüyor. Filmin siyasi amaçlarına da değinen Labaki, Kefernahum’un “bir yardım çığlığı” olduğunun altını çiziyor röportajında.6 BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, Cate Blanchett ve Ben Stiller gibi “iyi niyet” elçilerinin de katılımıyla New York (Kasım 2018)7 ve Londra’da (Ocak 2019)8 gösterimler gerçekleştirdi. Hatırlamayanlar için, daha önce “ölüm meleği” olarak da Türk basınında anılan Angelina Jolie’nin de aynı BM kuruluşunda iyi niyet elçiliği yaptığını ve kuruluşun hassas bölgelerdeki birçok mülteci kamplarında yıkıcı faaliyet gösterdiğine dair Aydınlık gazetesinde de daha önce yer alan ciddi iddiaların olduğunu söyleyelim. Sonuç olarak, tüm bunların ışığında söylemek gerekir ki doğru bir mesaj verilmediğinde, iç dinamiklere dayanan bir çözüm yolu veya aydınlık taraflar gösterilmediğinde Kefernahum, bir filmin hakim anlatıya teslim olan, karamsar ama seyirciye dokunmayı başaran bir duygu sömürüsüne nasıl dönüşebileceğini gösteriyor. Çıkarılan sonuç ise, aynı başroldeki çocuğa sağlanan fırsat gibi, Batı’ya sığınmak oluyor. Anavatanın, başta Batı emperyalizmi olmak üzere, “ırzına” geçen siyasi ve kültürel yozluğun odakları hedef tahtasına oturtulmuyor. Suriye’yi bu noktaya sürükleyen Batı’nın rolü yoksayıldığı gibi, çeşitli kaygılarla Batı’ya “yardım çığlıklarının” muhatabı kurtarıcı rolü biçiliyor. Batı’nın da Ortadoğu ve genel olarak ezilen dünya sinemasından beklediği, hatta bizzat desteklediği ve ödüllendirdiği anlatı tarzı da tam olarak bu.
DPNOTLAR
■ 1 Sara Aridi, “ ‘Capernaum’ Is Not Just a Film, but a Rallying Cry”, New York Times, eri-
şim tarihi 5 Şubat 2019,
■ 2 “The Cities Jesus Cursed”, Bible Scholars, erişim tarihi 5 Şubat 2019,
https://www.biblescholars.org/2017/02/the-citi-es-jesus-cursed.html
■ 3 Marta Martinez, “Film changes the life of Syrian refugee boy and his family”, The Uni-
ted Nations High Commissioner for Refugees, erişim tarihi 5 Şubat 2019,
https://www.unhcr.org/news/latest/2018/11/5be4b0044/film-changes-life-syrian-refugee-boy-family.html
■ 4 Robbie Collin, “Capernaum, Cannes review: a crazily ambitious, heart-in-mouth neo-
realist version of Baby’s Day Out”, The Telegraph, erişim tarihi 5 Şubat 2019, https://www.telegraph.co.uk/films/0/capernaum-review-crazily-ambitious-heart-in-mouth-neorealist;
Anna Smith, “Nadine Labaki’s journey through the slums of Lebanon thrills with compassion and heart”, TimeOut, erişim tarihi 5 Şubat 2019,
https://www.timeout.com/london/film/capernaum;
Chloe Schama, “In Capernaum, Nadine Labaki Visits Some of the Most Miserable Places on Earth-And Turns It Into Art”, Vogue, erişim tarihi 5 Şubat 2019,
https://www.vogue.com/article/nadine-labakicapernaum-interview
■ 5 Sara Tardiff, “Oprah Raves About Lebanese Film “Capernaum” On Instagram”, Harper’s Bazaar Arabia, erişim tarihi 5 Şubat 2019,
https://www.harpersbazaararabia.com/people/culture/oprah-raves-about-lebanese-film-capernaum-on-instagram
■ 6 Aridi, “ ‘Capernaum’ Is Not Just a Film”, New York Times.
■ 7 Martinez, “Film changes the life of Syrian refugee boy”, The United Nations High
Commissioner for Refugees,
■ 8 “Director NADINE LABAKI & UNHCR Goodwill Ambassador CATE BLANCHETT at a
UNHCR London screening of CAPERNAUM”, FanCarpet, erişim tarihi 5 Şubat 2019,
http://thefancarpet.com/movie_news/directornadine-labaki-unhcr-goodwill-ambassador-cate-blanchett-at-a-unhcr-london-screening-ofcapernaum
İlgili Kefernahum’un içli anlatısının ötesini görmek haberiyle ilgili sizde görüşlerinizi yazarak gündeme dahil olabilirsiniz.