Çin yönetiminin ‘ayrımcılık’ suçlaması ile yıllardır cezaevinde tutuğu Doğu Türkistanlı fikir adamı ve aktivist İlham Tohti’nin kızı Uygur Hareketi Dış İlişkiler Direktörü Cevher İlham, BM Genel Kurulu’nda konuştu.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun moderatörlüğünde düzenlenen “Dini Özgürlükler” oturumunda konuşan İlham, Müslüman Uygurlara yönelik acımasız Çin politikalarını anlattı.
POMPEO TAKTİM ETTİ
Pompeo, İlham’ı “Cevher İlham’ı dinleyelim, onun babası Çin’deki bir vicdan mahkumu olarak ömür boyu hapis cezası verildi” sözleriyle takdim etti.
“Teşekkür ederim, sekreter Pompeo. Benim adım Cevher İlham ve bir Uygur’um. Batı Çin’deki susturulan milyonlarca Uygurlar için söz hakkı için ABD’ye teşekkür ederim” sözleriyle konuşmasına başlayan İlham, babasının mahkumiyetini ve Doğu Türkistan’daki asimilasyon politikalarını BM Genel Kurulu’nda dünyaya anlattı:
ÇİN’DE UYGUR OLMAK SUÇ OLDU
“Çin’de bir Uygur olmak suç oldu. Babam İlham Tohti ünlü ekonomist ve entelektüel, o asla ayrılıkçılığı desteklememişti. Ama o şimdi hapiste, çünkü o inanç özgürlüğü, inanç hukuku ve özgürce ibadet etme hukuku konularında konuşmayı seçmişti. Onun suçu sadece açık bir şekilde barışı ve uzlaşmayı çağırmaktı. Çin Hükümeti, inançlı insanların komünist partiden başka hiçbir güce inanmaması için dini hedefe aldı. Çin’de hükümet, tüm ülkedeki kiliseleri, puthane ve camileri yıktı. Haç belgesi ve minarelerin yerine çekiç ve pergelin almasını istediler.”
“Dini resimler müstebitlere iyi görünmek için kaldırıldı. Hristiyanlık ve Yahudilik, hükümet propagandaları için kaldırıldı. Çocukların dini ibadetleri yasaklandı. Biz Çin’deki azınlıkların etnik ve dini kimliklerinin sistematik yok edilmesine şahit oluyoruz”
“EVLERE GİREREK DİNİ MEŞGULİYET İZİ ARIYORLAR”
Toplama kamplarını de anlatan İlham şöyle konuştu:
“Beijing, İslam’ı tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak görüyor. Uygurlar Allah’a ibadet ettikleri, Ramazan’da oruç tutukları, sakal bıraktıkları, sadece ‘Selamün Aleyküm’ dedikleri için tutuklanmakta. Her gün Çin’deki Uygurlar ve azınlık Müslümanlar, hükümetin toplama kamplarında işkence görmekte, zorla ilaç içtiriliyor ve beyinleri yıkanıyor. Toplama kampları dışında yüksek teknoloji altında kontrol ediniyor, takibe alınıyor. Han Çinliler eve girerek dini meşguliyet izi arıyor.”
“Beijing, ‘Aşırılığa karşı savaşıyoruz’ diyor, Allah’a inanmak aşırılık değildir. Beijing iktidarsız Uygurları, ‘Etkili işçiler yapmak için eğitim veriyoruz’ diyor. Doktorların, üniversitelilerin, entelektüeller, profesörlerin meslek eğitimine ihtiyacı yok. Beijing, bölücülüğü karşı savaştığını söylüyor; dini yaşamak, kendi ana dilini konuşmak bölücülük değildir.”
“Beijing hükümeti, ‘Din ve inanç, huzurlu toplumu için tehdit ediyor’ diyor. İnanç nefrete, ayrıcılığa, kabihliğe yol açmıyor çünkü inanç; sevgi, merhamet ve hoşgörü getiriyor. Amerika, bana evrensel hakkın hakiki manasını ve Birleşmiş Milletler’deki kıymetleri gösterdi. Bu hukuk Çin’de ve dünyanın herhangi bir yerinde mücadele etmeye değerdir. Teşekkürler.”