Hırka-i Şerif nasıl muhafaza edildi?
Sahabiler arasında kabul edilen mübarek isimlerden biri olan Veysel Karani’nin 57. kuşaktan bir torunu, bu mübarek hırkanın varisi idi. I. Ahmet’in talebi üzerine Güneydoğu’dan İstanbul’a çağrılan hırka varisi, hırkanın Türkiye topraklarında kalması teklifini kabul etti. O dönemden bu yana bu topraklarda bulunmakta olan Hırka-i Şerif, hırkayı merak eden İstanbulluların yanı sıra diğer memleketlerden gelen ziyaretçilerin de görüşüne açıldı. 1847 senesine kadar özel bir odada sergilenmekte olan Hırka-i Şerif, 1847 senesinde hükümdar olan Sultan Abdülmecit tarafından inşa ettirilen özel bir camiye nakledildi. Hırka-i Şerif Camii ismini alan bu camii sayesinde Hırka-i Şerif’in yolculuğu farklı bir boyut kazandı.
Hırka-i Şerif için kavga edildi
80’li yıllarda Hırka-i Şerif’i almak isteyen Fatih Müftülüğü ile Hırka-i Şerif Şeyhleri olarak da bilinen Köprülü Ailesi arasında bir sürtüşme meydana geldi. Yaşanan sürtüşmenin ardından, Hırka-i Şerif’in Köprülü Ailesi’nde kalmasında karar kılındı.
Hırka-i Şerif’in yıpranması kaygısı
Halkın ve ziyaretçilerin görebilmesi için yalnızca Ramazan aylarında ziyarete açılan Hırka-i Şerif’in yıpranıp yıpranmadığı konusunda birtakım kaygılar meydana geldi. Köprülü Ailesi tarafından öne sürülen bu endişeler neticesinde İstanbul Valiliği’nden yardım istendi. Valilik’in Kültür Bakanlığı’na yönelik gerçekleştirdiği yardım çağrısının ardından konu, İstanbul Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne havale edildi. Bu müdürlük tarafından yürütülen çalışmalar neticesinde Marina Zingarelli ve Nevin Enez gibi pek çok yetkili kişi Hırka-i Şerif’in muhafazası konusunda görevlendirildi.