BABAM UÇMAĞA VARDI
Sevgili okuyucularım. İki haftadır Buluşma Noktası’na ara vermek zorunda kaldık. Bunun nedeni de sevgili babacığımın vefatı. Kendisi bir hayli zamandır hastalıklarla yorgun düşmüştü. Rabbim çok çektirmeden kendisini yanına aldı. Eski Türklerde tek tanrılı bir inanç vardı. Öyle anlatıldığı gibi Şamanizm falan yoktu. Ayrıca Şamanizmin ne demek olduğunu da anlamış olan yok. Bir Hazreti Şaman da yok ortada. Bu nedenle Türkler biri vefat etti mi Uçmağa vardı denirdi. Yani Uçtu gitti demek istenirdi. Trakyada bazı yörelerde ölen için saklamak denir. Tarikat erbabı sırlamak der. Değişik anlatımlar var tabi. Ama birde gidenin yakınlarının kalbinde bıraktığı sızı var ki onu hangi kelime anlatır bilmiyorum. Bir sızı ki inceden inceye hep sızlar durur. Rabbim tüm sırladıklarımıza bir gün kavuşma dileği ile cümlemize sabırlar versin. Dualarınız eksik etmeyiniz.
HİÇLİK
Makamlar, mevkiler icad edildi yerine nice padişahlar, sultanlar afilli rütbelerle faniler geldi gitti. Asla ayrılmayacakları sandıkları o maddi yerlere sımsıkı sarılı kaldılar ama yine de yok oldular. Hırs, tamah aslında kaderine karşı çıkmak olurken Allah’a teslim olamadan gidenlerle dolu dünyanın hikayesi. Nuh tufanında babasına inanmayıp gemiye binmeyen oğlu Kenan ve niceleri hep helak oldular. Kuranı Kerim başlı başına bize ibretlik olanları ‘oku’ haddini bil, kendinde bir varlık görme diyor.
Kendinde varlık görmek veya görmemek
Tasavvufun mücâdelesi; iç âlemden, varlık, benlik, gurur ve kibri kazıyıp atarak hiçlik ve yokluk hâlini idrâk ettirmektir. Yoksa kişiliksiz, kimliksiz bir lokma bir hırka kendini ezdirenlerin safhına katıl demiyor yüce dinimiz. İnsan onurlu mücadelesinde hakkını savunacak çünkü hak kişinin hakkı değil; Allah’ın hakkıdır. Müslüman her şeyden önce hak ve adalet kavramlarının iç içe geçtiği bir kozmozun içinde olduğunu bilecek kadar idrakli olmalı. Yani adalet kavramının Allah indindeki ile bizimkinin aynı olmadığını kavramalıyız. Bunu bilen isyana sürüklenmez. Adaleti kendisi için bir hak olarak görmekten vazgeçer. Mücadele eder ama Allah’ın hakkı için mücadele eder. Bu idrake sahip olabilmek için de kendini anlayabilen, farkeden bireylerin nefslerinden uyanması gerekiyor. Yani iddialı bir tabir olsa da kendi içlerindeki hakiki özün rahman ve rahimden olduğunu bilmeleri gerekiyor. Bu idrak uyanırsa; kendi içlerindeki öz ile yaradan arasındaki bağlantıyı fark eden kul olur. Böyle bir kul hiçlik makamına ulaşır.
Eziklik özgüvensizliktir
Kendini diğer milletlerden, ırklardan üstün görmek veya aşağı görmek tamamen kendindeki varlığı keşfetmemiş olmak demektir. Her Müslüman çocuk yetişirken kendi değerlerini bilerek, manevi anlamda gücünün farkına vararak maddi dünyaya hükmetmeyi öğrenmelidir. Sadece öte alemi düşünerek yaşanmayacağına göre ikisi arasındaki dengeyi sağlamasını öğrenmeli. Bu yüzden tasavvuftaki hiçlik mertebesi çoğu zaman yanlış anlamalara da sebep olabiliyor. Soru sormayan, öğrenmeyen, ezberleri olduğu gibi kabul eden ve farklı düşüncelere açık olmayan bir kafa yapısı oluşturulmaya çalışılıyor diye anlatılıyor. Çünkü modern zamanlarda hep bir başkaldırı ve isyan var bu da hiçlik veya hiç olma ile bağdaştırılamıyor. Hiçlik tam bir özgüven halidir. Kendindeki öze olan itimat ve bağlanmadır.
HEP ÇOCUK KAL
Çocuk! bırakma hiç oyunu, gülmeyi, eğlenmeyi. Sürprizleri, çikolatayı, kar topunu, kaydırağı, salıncağı unutma. Sır saklamayı , gülüşmeleri, yaralarını berelerini, ebelemeyi, heyecanını yitirme. Hep böyle kal. Büyüme hiç. Anne çorbasını, bakkaldan dönerken sokak köşelerinde kemirdiğin ekmeğin tadını kaydet hafızana. Çünkü ileride nefes almak için çok ihtiyacın olacak o masumiyetin anılarına.
ŞÜHEDA DAWİTT’İN MÜSLÜMANLIĞI
Pozitif
80li yıllara damgasını vuran ve benim de çok sevdiğim şarkısı Nothing Compares ile ünlenen Shinead O’Conner yıllar önce bir gazeteye verdiği röportajda beni etkilemişti. Muhabirin saçlarınızı niye kazıtıyorsunuz sorusuna; “Dişiliğimle değil müziğimle anlaşılmak istiyorum” mealinde bir cevap vermişti. O gün daha da sevmiştim Shinead’ı. Geçenlerde daha mülüman olduğu haberleri ortalığa çıkmadan tekrar bir şarkısını dinledim, neler yaptığına baktım. Irlanda halkı İngilizlerden daha farklıdır bu yüzden de bir sempati ile bakmıştım O’Conner’a. Müslüman olması adını değiştirerek Şüheda adını alması büyük ilgi uyandırdı. Türkiye sosyal medya hesapları çok renkliydi. Bir zafer edasında paylaşılan mesajlar ilgi çekiciydi. İnşaallah devamlı olur. Bize bakıp bunlar mı Müslüman deyip inşallah dönmez Şüheda Müslümanlıktan. Allah yolunu açık etsin.
Negatif
İntiharı Önleme Bakanlığı
İngiltere’de geçen yıl kurulan yalnızlık bakanlığının ardından bu kez intiharı önleme bakanlığı kuruldu. Olumlu gibi gözüken aslında dramatik ve negatif olarak görmemiz gereken bu durum zenginliğin ve refahın doyumsuzluğa sebep olduğunu gösteriyor. Zor şartlarda yaşayan her şeye sahip olmayan insanlar hayata daha sıkı sıkı bağlı oluyorlar. Mücadele güçleri daha yüksek ve azim sahibi oluyorlar. Materyalizmin insanları getirdiği bu trajik olayın arkasındaki nedenleri anlamak zor değil aslında.
MİNİ RÖPORTAJ
Elinize bir kerelik bir şeyi değiştirme imkanı verilseydi bu ne olurdu? neden? Bu haftaki sorumuzu genç arkadaşlarımıza yönelttik. Cevapların bir çoğu eşitlik, hak, adalet düzenini sağlamak üzereydi. Kötülüğü sonsuza kadar bitirmek ve iyiliği yerleştirmek üzerineydi cevapların çoğu ancak biz farklı cevap verenleri seçtik.
Sude Göreli : İstediğim anda saniye içinde ailemin yanında olmayı isterdim. İstanbuldayım okuyorum. Muğla’da evimde olmayı, oradan gelip gitmeyi yolların uzun olmamasını sağlardım.
Oğuzhan Günerhan: Zamanı geriye sarmak ve bundan herkesin farkında olmasını isterdim. Çünkü beş yıl öncesinden bugüne çok fazla boş zaman geçirdim. Sosyal Hizmet mesleğini seviyorum ve keşke lise yıllarından itibaren bu eğitimin temellerini atsaydım. Şu an çok daha donanımlı olurdum. Donanımlı olmamda çevremdeki veya hizmet sunacağıminsanlara daha fazla yarar sağlayacağına inanıyorum. Ve herkesin de benim gibi düşünmesini isterdim.
Şevval Kütük: Her ne kadar ütopik olsa da insanları keybetme nedenlerimizi ortadan kaldırmak isterdim. Birde silahların insanlara ya da diğer tüm canlılara mermi değil de çiçek atmasını sağlardım. Silah varsa ölüm var, ölüm varsa kaybetmek var.
Aslıhan Akyüz: Kalp hastanelerindeki hizmetin arttırılmasını isterdim. Çünkü ben bir kalp hastasıyım (kalbim delik) ve bunu çok geç yaşta öğrendim. Çok hastaneler gittim ve yeterli hizmet göremedim. Gittiğim hastaneler de holter sorunu yaşadım bu sorunun çözülmesini isterdim.
Şükran Doğan: Eğitim sistemini değiştirmek isterdim. Çünkü, hiç kimse kendine uygun mesleği yapmıyor. Hatta kendine uygun olan işi bilmiyor, kendini keşfedemiyor.
HEMEN YARGILIYORUZ
Mahalle marketindeyim. Kasaya doğru ilerlerken yaşı altmışlarında olan sakallı bir adamın asık suratı ile kasadaki market sahibine doğru parayı uzatışı gözümden kaçmıyor. Market sahibi para üstünü vermek için kendisine doğru yönelirken neredeyse göbeğine kadar sakallı bu adam hiç konuşmadan ve agresif bir şekilde oradan ayrıldı. İçimden Müslüman tebessüm etmeliydi. Hani nerde diyerek suizan etmişim meğerse. Kasada bu alışverişe muhattap olan market sahibine; ‘ çok sinirli adam’ dedim. Market sahibi ise; ‘ o beni çok seviyor da ondan konuşmuyor benimle’ dedi. ‘Allah Allah nasıl yani ‘dedim. ‘Bana sigarayı bırakmazsan seninle konuşmayacağım dedi. Aslında muhabbetimiz çok iyidir’, dedi. O anda kendimden utandım. Hemen de nasıl aklımıza başka şeyler geliyor. O adam arkadaşının iyiliği için sigarayı bırakmasını istiyor ve kendince ona küserek ve konuşmayarak yardımcı olmaya çalışıyor. Bizse hemen yaftalıyor, sakalından Müslümanlığına kadar bir sürü ezber bilgi ile olayı eşleştiriyoruz ve yargılıyoruz. Bunu ne sık yapıyoruz. Değil mi!
Ümit G. CEYLAN 01 Kas 2018
Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.
Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.