Dünkü Yeniçağ’da BAREM şirketinin yürüttüğü bir “güven araştırması” neticeleri yayımlandı. Şirket, “Kime güveniyorsunuz?” diye sormuş, denekler bakınız ne cevap vermiş:
Öğretmene güven yüzde 86
Sağlık çalışanlarına güven yüzde 81
Askeriyeye güven yüzde 74
Polislere güven yüzde 60
Yargıçlara güven yüzde 44
Gazetecilere güven yüzde 37
İş adamlarına güven yüzde 35
Görülüyor ki, kimsenin kimseye güvenmediği bir toplum haline gelmişiz. Gazeteciler adına yüzde 37’lik bir güven, gerçekten utanç verici. Bu hale düşmemizin esas sebeplerinden biri şüphesiz ki havuz medyası. Fakat en sarsıcı güven oranları dini liderler ve yargıçlara olan güven eksikliği. En dürüst, en itimat edilmesi gereken insanlar olması beklenirken din adamlarının halkın gözünde güvenilmez oluşları milletin dine güvenmediği anlamını verdiği gibi, bizi, din adamlarının mensubu oldukları dini siyaset ve çıkar için eğip bükmeleri gerçeği ile karşı karşıya bırakıyor. Yazık.
Siyasete güvenin dip yapması ise şaşırtıcı değil. Üstelik siyaset hem kendine güveni çürüttü, hem dine olan güveni örseledi. Çünkü dini siyasete alet etti, halen de alet ediyor. Bir kesim dine ve dindara mesafeli dururken önemli bir kesim siyasî ikballeri ve ayıplarının örtülmesi için dinin bütün değerlerini servise sokuyor. Dini kutuplaştırma aracı haline getiriyor. Oysa Allah(c.c.) ve Resulü bu dini bize aramızdaki kin ve nefreti ortadan kaldırmak, kardeş olmamızı sağlamak, dünya ve ahret saadetine kavuşmamız için vazetmişti. Dinimizin “yapma” dediği her şey yapılıyor. Lüks, israf, rüşvet, yalan, iftira ne varsa piyasaya sürülüyor, üstelik bütün bunlar dinî renklere büründürülerek yapılıyor. Üç günlük dünya için ebedî âleme sırt çevriliyor. Allah’tan çok hâkimlerden korkuluyor. Hâkimler de Allah’tan korkmayı ve vicdanlarının sesi olmayı değil, siyasetin koruyucu kanatları altına girmeyi seçip, bu güzel ülkeyi işte böyle “güvensiz bir ülke” haline getirmiş bulunuyorlar. Hep birlikte bu hale geldik, ülkemizi bu kötü duruma düşürdük. Kur’an’ı Kerim’de başımıza gelen bütün musibetlerin Allah(c.c.) ve Resulünün çizgisinin dışına çıkmaktan kaynaklandığı apaçık anlatılır. Terör varsa bu böyledir, ben hasta isem bu böyledir, geçim sıkıntısı varsa bu böyledir.
Rabbim aklımızı başımıza devşirmeyi, tövbeyi nasip eylesin. Âmin.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.