Eşi ve arkadaşları, Türk basın tarihi ve televizyon haberciliğinde önemli, farklı bir yeri olan ve yetiştirdiği gazetecilerle sektöre önemli katkıları bulunan Birand’ı anlattı.
Birand’ın eşi Cemre Birand,yaptığı açıklamada, eşinin ölümünün üzerinden geçen 6 yılda büyük bir yalnızlık yaşadığını belirterek, “Bu süreçte dostlarım ve ailem beni kucakladı. Allah’tan onlar vardı. Eskiden Mehmet Ali ile dalış yapardık ama şimdi yalnız dalıyorum. Neredeyse profesyonel olacak kadar dalış yapıyorum ve bu benim için büyük bir keyif oluyor.” dedi.
Eşi Birand’la 20 yıl Brüksel’de mutlu bir hayat yaşadığını dile getiren Cemre Birand, “Mehmet Ali ile Milliyet gazetesinde tanıştım. Bir odada Halit Kıvanç, Sami Kohen, Altan Erbulak ve Mehmet Ali’nin masası vardı. Odada yer yoktu, beni de Mehmet Ali’nin yanına oturttular. Böylece tanıştık, ardından çıkmaya başladık ve sonra da 1971’de evlendik.” ifadelerini kullandı.
“Hemen hemen tüm liderlerle konuştu”
Cemre Birand, eşinin ilk başarısını Yunanistan’la ilgili haberlerle yakaladığını anlatarak, Birand’ın, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi tarafından gönderildiği Yunanistan ve Kıbrıs’ta önemli haberler yaptığını, ondan sonra da hep dış haberler hazırladığını söyledi.
Eşinin daha sonra Türkiye’de 32. Gün programına başladığını ifade eden Cemre Birand, “Türkiye çalkantılı bir dönemden geçiyordu, bizim için de zor bir dönem oldu ama onları da atlattık. Mehmet Ali, ’32. Gün’e belki de bir cahil cesaretiyle başladı çünkü televizyon bilgisi yoktu. Böyle bir haber programıyla başladı. TRT’de Ali Kırca ile bu işi yürütmeye başladılar. Mehmet Ali sunucuydu. Ali Kırca da muhabirlik yapıyordu. İlk başta küçük bir ekip halinde başladılar. Oradan da büyük bir şöhret yakaladı.” diye konuştu.
Cemre Birand, eşi Birand’ın bir Türk insanının dünya liderlerinin karşısına oturarak onlarla konuşabileceğini gösterdiğine dikkati çekerek, “Mehmet Ali, hayatında hemen hemen tüm liderlerle konuştu. Bir tek konuşmadığı lider vardı o da eski Küba lideri Fidel Castro’ydu.” dedi.
“28 Şubat döneminde zorlu günler geçirdi”
Mehmet Ali Birand’ın 28 Şubat döneminde zorlu günler geçirdiğini anlatan Birand, “Devletin bir birimi Mehmet Ali’yi öldürmeye kalktı, başka bir birimi de koruyordu. Askerlerden büyük baskı vardı. Askerler Mehmet Ali’nin programlarından, söylediği şeylerden memnun değildi. O yüzden çok büyük bir baskı vardı. Nitekim andıçlandı ve tamamıyla korumasız kaldık. Bir süre sonra Aydın Doğan geldi ve CNN TÜRK’ü kurmasını istedi.” dedi.
Türkiye’deki herkesin Mehmet Ali Birand’ı sevdiğini anlatan Cemre Birand, “Herkesin evine girerdi. Sunduğu Kanal D haber bir numaraydı. Herkesin evine girdiği için de herkes onu akrabası, kardeşi gibi görüyordu. Bu bakımdan da büyük bir sevgi seliyle uğurlandı.” diye konuştu.
Cemre Birand, eşi Mehmet Ali Birand’ın ölümünün ardından yaşadığı duyguları şu sözlerle dile getirdi:
“İnsanın kocası ve 40 yıllık eşi ölünce bir anda hayat bomboş oluyor. Yalnızsınız, konuşacak kimseniz yok. Üstelik o koca sizin arkadaşınız, sırdaşınız ise bütün bunlar bir anda yok oluveriyor. Ondan sonra yepyeni bir insan oluyorsunuz, aynı insan değilsiniz artık, birey olarak tek başınıza kalmak durumundasınız.”
“Televizyon gazeteciliğinde bir kilometre taşı”
Mehmet Ali Birand’la uzun yıllar beraber çalışan gazeteci Rıdvan Akar da Birand’ın birçok isim gibi kendisini de mesleğe kazandıran kişi olduğunu söyledi.
Birand’ın televizyon gazeteciliğinde bir “kilometre taşı” olduğunu dile getiren Akar, “Çok önemli ölçüde ilkleri başlatan ve Türkiye’de televizyonculuğa yön ve biçim veren isimlerden biri. Özellikle 32. Gün TRT’de olduğu dönemde Türkiye gibi o dönemlerde henüz dışa açılma gayretinde olan bir ülkenin yurttaşlarına dünyada neler olup bittiğini gösteren ve onları doğru yönlendiren, doğru bilgilerle, objektif gazetecilik kuralları içerisinde habercilik yapıyordu.” dedi.
Akar, Türkiye’de dünya liderleriyle söyleşi yapan gazeteciler yokken Birand’ın burada da bir ilki başlatarak birçok önemli isimle röportaj yaptığını hatırlattı.
“Günün 24 saati habercilik soluyan bir insandı”
Birand’ın Avrupa Birliği’nin başkenti Brüksel’de 22 yıl yaşaması, Moskova’da temsilcilik yapmasının, İngilizce ve Fransızca bilmesinin uluslararası röportajlar yapmasında önemli katkısı olduğunu belirten Akar, şöyle konuştu:
“Dünya liderleriyle gazeteci kimliğiyle daha öncesinde belli bir iletişimi vardı. Mehmet Ali Birand’ın iki önemli avantajı vardı. İngilizce ve Fransızca biliyordu. İkincisi ise 32. Gün’dü. 32. Gün, o dönemde Türkiye’de yayınlandığında halkın büyük bir teveccühü vardı, trafik de seyrekleşirdi. Birand, röportaj için başvuruda bulunduğunda yabancı konsolosluklar, Birand’ın ve programının Türkiye’deki etkisini kendi dışişleri bakanlıklarına aktarıp bu teveccühü görüyorlardı. Bu nedenle de Mehmet Ali Birand’ı tercih ediyorlardı. Ciddiyeti, disiplini ve evrensel gazetecilik anlayışıyla da dünya liderleri tarafından da tercih edilen bir isim haline dönüştü.”
Mehmet Ali Birand’ın meslek ustası olduğunu söyleyen Akar, Birand’ın kendisi dahil birçok ismi mesleğe kazandırdığını ve daha da önemlisi önlerini açtığını kaydetti.
Türkiye’de gazeteci yetiştiren gazeteci olarak ilk olarak hatırlanması gereken ismin Mehmet Ali Birand olduğunu dile getiren Akar, “32. Gün’ü bir ekole, bir okula dönüştürdü. Çok çalışkan, hepimizin örnek aldığı isimdi. Gece 03.00’te de onu arayıp herhangi bir haberi danışıp, metninizi yollayabilirdiniz. Günün 24 saati habercilik soluyan bir insandı.” diye konuştu.