Müslüm filmi daha önce izleyicilerle buluştu, Mercury arkasından yetişti. Müzik namına iz bırakmış biri yerli diğeri yabancı iki ismi sinema ekranında görmek büyük şans. Hem hayranları hem de diğer sinema severler için. Müslüm Gürses ve Freddie Mercury seslerini geniş kitlelere ulaştırabilmiş iki dev isim. Filmler birbiriyle aynı zamanda vizyonda olunca da kıyaslanıyorlar. Bana kalırsa, ki kalmaz, bu karşılaştırma saçma. Elmayla armudu toplamak kadar veya kıyaslamak kadar saçma.
İki filmin izleyici kitlesi de muhtemelen yüksek bir kesişim kümesine sahip. İki hayat hikayesinin benzeşen taraflarına dikkat çekmek istiyorum ilkin. Müslüm Gürses’in doğum yeri Halfeti, Freddie Mercury ise Zanzibar doğumlu. İkisi de doğduğu yerden çıkıp merkezlerde kendini ispat etmiş ve ardından üne kavuşmuş insanlar. Her ikisi de güçlü ses ve yorum kabiliyetine sahip. Her ikisi de hayatında unutulmaz aşkları tatmış kişiler. Her ikisi de isimlerinde değişiklik yaparak sahnelere adım atmışlar. Mercury’nin gerçek adı Ferruh. Farrokh Bulsara ismiyle Farsi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Müslüm Gürses’in gerçek ismi de Müslüm ama soyadı Akbaş. Yapımcılar Gürses’in daha uygun olacağına karar vermiş. Her ikisini de gerçek kimliklerinin biraz dışında tanıdık dersek uygun olur.
Endüstriyel standartlara uyumlu hızlı tüketim maddesi olarak tasarlandılar. Mümkün olduğunca fazla kaset, albüm ve mümkün mertebe çok konser. Ama üretim amaçlarının çok ötesine geçtiler.
Benzerlikler, en azından benim aklıma gelenler bununla sınırlı. Şimdi benzeşmeyen taraflara gelelim. Mercury yaşarken tüm dünyanın üzerinde görüş birliğine vardığı ve öteki olarak adlandırılmamış bir müzik kariyerini tamamladı. Müslüm Gürses ise çalkantılı bir hayatın içinden geçti ve onu zirveye taşıyan kitleyle bugün yücelten kesim aynı değil. Arabeskin müzik yerine konulmadığı günlerden geçti Müslüm Gürses. Mercury tüm dünyanın ilgisini ve saygısını toplarken çizgisini bozmadan “evlatlarına” seslendi. Ne alkışlarla değişti ne hak ettiği saygıyı gördüğünde tavırlarında bir değişiklik oldu.
Bohemian Rhapsopdy’nin sözlerinden bir parça:
“Bu gerçek hayat mı?
Yoksa sadece rüya mı?
İki arada kalmış
Gerçeklerden yok kaçış
Gözünü aç, gökyüzüne bak ve gör;
Ben sadece fakir bir oğlanım sempatiye ihtiyacım yok
Çünkü ben kolay gelir, kolay giderim
Biraz yüksek biraz alçak
Rüzgar ne tarafa eserse essin, bana fark etmez”
Müslüm Gürses devam etsin:
“İlk ve son aşkımdın gençlik çağımda
Sevgi çiçeğimdin gönül bağımda
Öyle yer etmiştin kalp otağımda
Sıla mı gurbet mi adını sen koy adını sen koy”
İkisinde de aynı umursamazlık mı var yoksa insan benzetmek istediği her şeyi birbirine mi yakıştırıyor. Karar sizin.
İkisi de milyonların zihninde yer eden müzik efsaneleri olarak bu dünyadaki günlerini tamamlayıp aramızdan ayrıldılar.
Ne derler: Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş.
Halil İbrahim İZGİ 03 Kas 2018
Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.
Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.