Cumhurbaşkanı Erdoğan, Siirt 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda düzenlenen mitingde halka hitap ediyor. Erdoğan konuşmasında geçmişte siyasi yasak getirilmesine ve cezaevine girmesine sebep olan Ziya Gökalp’a ait ‘Asker Duası’ isimli şiiri okudu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasının satır başları şöyle;
Tam 11 ay sonra yeniden Siirt’in misafiri olmanın memnuniyeti içindeyim. 3 ayların başladığı bu güzel muhabbet ikliminde gönüllerimizi buluşturan Rabbime şükürler olsun. Recep, Şaban ve arkadan Ramazan.
Şu meydanı dolduran her seferinde bizleri coşkuyla bağrına basan siz değerli kardeşlerime bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.
Bize 40 yıldır siyasette milletimize hizmet etme şerefini yaşatan işte bu dayanışmadır. Tüm Türkiye’ye hizmet onurunu tatdıran bu muhabbettir.
Biz gücümüzü milletimizin birliğinden beraberliğinden alıyoruz.
Biz gücümüzü medyadan değil işte şu karşımdaki meydandan alıyoruz. Biz gücümüzü baronlardan, elitlerden değil gece uykusunu bize dua etmek için uykusunu bölenlerin samimiyetinden alıyoruz. Biz sırtımızı emparyalistlere, bölücülere, PKK’ya dayıyanlardan değil eli kanlı katil sürülerine değil şu meydanı dolduran halkımızdan alıyoruz. Bu mücadeleyi de CHP gibi terör örgütünün siyasi uzantısını belediyelere doldurmak için değil sizin için milletimiz için veriyoruz.
SİİRT SİYASİ ÖZGÜRLÜKLERE SAHİP ÇIKMALI
Sizler iradenize sahip çıktığınız sürece çözüme kavuşturamayacağınız hiçbir mesele yoktur. Milletiyle yürüyen bir siyasetçinin aşamayacağı engel yoktur. 31 Mart’ta güçlü bir destek bekliyoruz. Siirt’in siyasi özgürlüklerine sahip çıkmasını bekliyoruz.
Siz Recep Tayyip Erdoğan’ı gayet iyi biliyorsunuz. Zaten bilmeseniz zaten kızınızı vermezdiniz. Sadece bu şehrin eniştesi milletvekili olarak değil 40 yıldır ülkemiz için verdiğimiz hizmet mücadelemizden de bizi iyi biliyorsunuz. Eserlerimizle, yatırımlarımızla 81 vilayetin her birine kazandırdığımız yollarımız, hastanelerimizle bizi iyi tanıyorsunuz.
ALLAH’IN DA BİR HESABI VAR
15 Temmuz gecesinde olduğu gibi doğrudan canımıza kastedildiği günler yaşadık. Bu süreçte birçok saldırıyla, gizli açık pekçok darbe girişimiyle karşılaştık. Bu meydanda okuduğum şiir için beni içeriye aldılar. Bu meydanda okudum. Minareler süngü, kubbeler mifer, camiler kışlamız, müminler asker bir şey bizi sindiremez kar, bora, fırtına yüklense biz yine imanı ile övündüğümüz ecdadımızla zaferleri taçlandıran bir milletiz. Unutmayın herkesin bir hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı vardır.
Muhtar bile olamaz diye manşet attılar, kutlamalar yaptılar ama siz onların düşündüklerini kursaklarında bıraktınız. Hayata geçirdğimiz reformlarla demokrasimizin standartını yükselttik.
Milli iradeyi CHP ve HDP’ye rağmen güçlendirdik. Demokrasimizi CHP ve HDP’ye rağmen güçlendirdik. Barış, emniyet ve huzuru CHP ve HDP’ye rağmen perçinledik. CHP ve HDP’nin başını çektiği onca provokasyona rağmen hukuk ve adaletten asla taviz vermedik.
MERAL AKŞENER’E TEPKİ
Şimdi bunlara biri daha takıldı sözde İYİ Parti, öyle bir yanlış yapıyor ki dün birlikte Denizli’ye gitmişler. Bu hanımefendi Denizli’li kardeşlerime benim terörist dediğimi söylüyor. Bunların klavuzu karga. Ben ne konuştum, ben vatandaşıma terörist diyecek kadar enayi miyim? HDP’ye oy verenlere de terörist dedi diyor.
Soruyorum sizlere, Türkiye’de Kürdistan diye bir bölge var mı? Sen Kürdistan’da yaşamak istiyorsan Kuzey Irak’ta Kürdistan var buyur oraya git. Benim ülkemiz bölme gayretine giremezsin. Bayan Meral hanım rahatsız olmuş, iyi ki oldun. Hani sen milliyetçiydin ne oldu sana da bu kadar çabuk değiştin? Güvenmeyin bunlar çok rahat değişirler. Bu partimi kurduğumuz zaman benimle beraber yola çıkanlardandır. Ama Afyon’dan yola çıkarken bizi satanlardandır. Sonra ne yaptı başka partilere gitti oraları da sattı. Hatta kendi partisini de bırakıyorum dedi. Bunlarla yola çıkılmaz, bunlara güven olmaz. Bugün herkes gerçeği görüyor. Elini vicdanına koyan her vatandaşımız 2002’nin Türkiye’si ile 2019’un Türkiyesi arasında dağlar kadar fark var. Türkiye bugün kendisinden söz ettiren bir Türkiye var. Terörle mücadelede destan yazan güçlü bir Türkiye var. Vatandaşını terör örgütünün insafına tert etmeyen bir Türkiye var. Daha iyi günler olacak inşallah.
ASKER DUASI ŞİİRİ
Elimde tüfek, gönlümde iman,
Dileğim iki: Din ile vatan..
Ocağım ordu, büyüğüm sultan,
Sultana imdad eyle ya Rabbi!
Ömrünü müzdad eyle ya Rabbi!
Yolumuz gaza, sonu şehadet,
Dinimiz ister sıdk ile hizmet
Anamız vatan, babamız millet,
Vatanı ma’mur eyle Ya Rabbi!
Milleti mesrur eyle ya Rabbi!
Sancağım tevhid, bayrağım hilal
Birisi yeşil, ötekisi al,
İslam’a acı düşmandan öc al,
İslamı abad eyle ya Rabbi!
Düşmanı berbad eyle ya Rabbi!
Kumandan, zabit babalarımız,
Çavuş, onbaşı ağalarımız,
Sıra ve saygı yasalarımız,
Orduyu düzgün eyle ya Rabbi!
Sancağı üstün eyle ya Rabbi!
Cenk meydanında nice koçyiğit,
Din ve yurt için oldular şehit,
Ocağı tütsün, sönmesin ümit,
Şehidi mahzun etme ya Rabbi!
Soyunu zebun etme ya Rabbi!
Minareler süngü, kubbeler miğfer,
Camiler kışlamız, müminler asker,
Bu ilahi ordu dinimi bekler,
Allahu Ekber, Allahu Ekber.
Allahu Ekber, Allahu Ekber.
Ziya Gökalp kimdir?
(d. 23 Mart 1875, Diyarbakır – ö. 25 Ekim 1924, İstanbul), Yazar, şair ve siyasetçi.
Tam adı Mehmet Ziya Gökalp, 23 Mart 1875’te Diyarbakır’da doğdu. 25 Ekim 1924’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Mehmet Ziya. Babası yerel bir gazetede çalışan memurdu. Eğitimine Diyarbakır’da başladı. Amcasından geleneksel İslam ilimlerini öğrendi. 18 yaşında intihara teşebbüs etti. Bir yıl sonra 1895’te İstanbul’a gitti. Baytar Mektebine kaydını yaptırdı. Buradaki öğretimi sırasında İbrahim Temo ve İshak Sukûti ile ilişki kurdu. Jön Türkler’den etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı. Muhalif eylemleri nedeniyle 1898’de tutuklandı. Bir yıl cezaevinde kaldı. Serbest bırakıldıktan sonra 1900’de Diyarbakır’a sürgüne gönderildi. 1908’e kadar Diyarbakır’da küçük memuriyetler yaptı. 2’nci Meşrutiyetten sonra İttihat ve Terakki’nin Diyarbakır şubesini kudu ve temsilcisi oldu. “Peyman” gazetesini çıkardı. 1909’da Selanik’te toplanan İttihat Terakki Kongresi’ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı. Bir yıl sonra, örgütün Selanik’teki merkez yönetim kuruluna üye seçildi. 1910’da kurulmasında öncülük yaptığı İttihat Terakki İdadisi’nde sosyoloji dersleri verdi. Bir yandan da “Genç Kalemler” dergisini çıkardı. 1912’de Ergani Maden’den Meclis-i Mebusan’a seçildi, İstanbul’a taşındı. Türk Ocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Derneğin yayın organı “Türk Yurdu” başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua’da yazılar yazdı. Bir yandan da Darülfünun-u Osmani’de (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji dersleri verdi.
1’inci Dünya Savaşında Osmanlı’nın yenilmesinden sonra tüm görevlerinden alındı. 1919’da İngilizler tarafından Malta Adası’na sürgüne gönderildi. 2 yıllık sürgün döneminden sonra Diyarbakır’a gitti, Küçük Mecmua’yı çıkardı.
1923’te Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı’na atandı, Ankara’ya gitti. Aynı yıl İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet meclisi’ne Diyarbakır mebusu olarak girdi.
1924’te kısa süren bir hastalığın ardından İstanbul’da yaşamını yitirdi.
Osmanlı Devleti’nin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi. Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle, Batı’dan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu. “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük, ahlaki öğesi de İslamcılıktı.
Uluslararası kültürün yapıcı öğesinin ulusal kültürler olduğunu savundu. Saray edebiyatının karşısına halk edebiyatını koydu. Batı’nın teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi.
Toplumsal modeli, Emile Durkheim’in teorik temellerini kurduğu “dayanışmacılık” temelinde şekillendi. Bireyi temel alan liberalizm ile çatışmacı toplumu temel alan Marksizm’e karşı mesleki örgütleri temel toplum birimi olarak kabul eden solidarizmde karar kıldı.
Toplumsal ve siyasi görüşlerini anlattığı sayısız makale yazdı. “Türkçülük” düşüncesini sistemleştirdi. Milli edebiyatın kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynadı.
Ziya Gökalp Eserleri
Kızıl Elma (1914)
Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1929)
Yeni Hayat (1930)
Altın Işık (1927)
Türk Töresi (1923)
Doğru Yol (1923)
Türkçülüğün Esasları (1923)
Türk Medeniyet Tarihi (1926, ölümünden sonra)
Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler (ölümünden sonra)
Altın Destan
Üç Cereyan
Limni ve Malta Mektupları