Prof. Hurşit Güneş, twitter’deki takipçilerine ilginç bir açıklama yaptı:
“Gelecek hafta derste çok yeni bir iktisat teorisinden bahsedeceğim. Dünyanın hiçbir yerinde bilinmeyen bir teori: Zabıta kuvvetiyle enflasyonu düşürmek!”
Prof. Güneş, gerçekten derste bu konuyu anlatacak mı yoksa Türkiye’de yaşanan akıl tutulmasına mı dikkat çekti bilemeyiz ama bildiğimiz bir şey var ki, enflasyon gerçekten çok can yakacak.
Son 15 yılın en yüksek enflasyonunu gördük.
24.5 enflasyon kâğıt üzerinde olan rakam. Bir de hayatımıza yansıyan rakam var. Peynirin, sütün, zeytinin, etin ve tavuğun fiyatı. Bazı gıda maddeleri son bir yılı bırakın son üç ayda yüzde 100’e yakın arttı.
Gelir aynı, ama fiyatlar aldı başını gidiyor.
Örnek olarak domates. 10 liraya, bazı marketlerde 12 liraya kadar satılıyor.
Eskiden fakirlik göstergesi için domates, peynir ekmek yemek gösterilirdi. Şimdi domates de peynir de hatta ekmek de dar gelirli için lüks olmaya başladı.
10 liraya domates, 7 liraya salatalık ve 50 liraya peynir alabilirseniz yersiniz.
Eylül ayında enflasyonun patlayacağını az çok bu ilmi bilen herkes söyledi. Türk lirasındaki değer kaybının er geç fiyatlara yansıyacağını herkes haykırdı.
Bunu sadece hükümet görmedi.
Eylül ayı enflasyonunun açıklandığı o gün beklenen gündü.
Ekonomide rakamlarla yüzleşme günü.
Bitti mi?
Elbette hayır! Şu günlerde yaşadığımız kötü günler daha kötüsü değil. Daha kötüsü kasım-aralık gibi karşımıza çıkacak. Fiyat artışları ile birlikte özellikle maaşlı çalışan için felaket dönemi olacak. Şu ana kadar doğal gaz faturaları daha önümüze gelmedi. Geçen yıl ayda 300 liraya ısıttığınız bir daireyi bu kış 500 liraya ısıtamayacaksınız.
Kış öyle zor geçecek ki, gerçekten Allah yardımcımız olsun.
Fakirleşeceğiz
Bu yıl artık bitti. Ama 2019 asıl ürkütücü olan. Çünkü belki de bu yıl Türkiye için fakirlik yılı olacak. Yine pazar kahvaltısına 200 lira verenler çıkacak! Ama emin olun ki, ücretlilerin büyük bir bölümü için et ve temel gıda maddeleri çok lüks olacak.
Enflasyon alım gücünün düşmesi ile kontrol altına alınacak. Ama artık kimse 10 liraya satılan domatesi 2-3 liraya almayı beklemesin. Daha da zam gelmemesi için dua edelim yeter.
Basit bir mantıkla bakın bu konuya.
TÜFE yani tüketici fiyatı yüzde 24.5 arttı. ÜFE yani üretici fiyatı yüzde 46 artmış. Yani satıcılar yüzde 46 pahalı aldıkları mala sadece yüzde 24.5 zam yapmış. Bu da demek ki satamıyorlar. Alıcı yok!
Bu kriz var anlamına geliyor.
Yine basit bir matematik hesabı yaptığımızda üretici daha ne kadar yüzde 21 kendi cebinden verecek?
Mecbur olarak tüketiciye daha fazla fiyat yansıtacak.
Hükümet ne yapacak?
Bu saatten sonra hükümet ne yapabilir?
Ben şahsen umutlu değilim. Öncelikle halen krizin varlığı kabul edilmiyor. Zabıta gücü ile enflasyonun düşürülmesine çalışılıyor. Hurşit Güneş Hoca bunu dersinde anlatır mı bilemeyiz ama, AKP finans tarihine geçecektir. Bu tarihte beceriksizliğin en iyi örneği olarak gösterilecek.
Bir okuyucum bana elektronik posta ile şunu yazmış:
“İyi de halen AKP’nin oyu yüzde 40’ın üzerinde. Bu insanlar bunları görmüyor mu? Yaşanan kriz bunları etkilemiyor mi? Bu yüzde 40 varlıklı kesim mi?”
Elbette yüzde 40 oy veren kesim Türkiye gerçeği. Bunu kabul etmek lazım. Son seçimlerde ve kamuoyu yoklamalarında sonuçlara baktığımızda fakir ve dar gelirlilerin bu yüzde 40 içinde ağırlıklı bir bölüm olduğunu görüyoruz. Size iki hafta önce kendi memleketim Adıyaman’dan örnek verdim. İşsizliğin had safhada olduğu fabrikaların kapatılıp konut inşaatı yapıldığı bu şehirde AKP’nin en güçlü parti olduğunu yazdım.
Bunu analiz edip yorumlamak iktisatçının işi değil. Bu sosyologların ve davranış psikolojisi uzmanlarının işi.
Ben çok bu kesimin kışı nasıl geçireceğini düşünüyorum. Çünkü önümüzde büyük bir fakirlik ve zor şartlar olacak.
Allah hepimize önce akıl versin sonra da yardım etsin.
Âmin!
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.