Eleştiri yaparken hiç düşünüyor muyuz? İlk önce eleştirinin ne olduğunu bilmek gerekir. Bilmediğimiz bir işi nasıl yapmıyorsak bir şeyi veyahut bir insanı tenkit ederken de önce eleştirinin ne olduğunu bilmeliyiz. Eleştiri birini sadece olumlu ya da olumsuz yargılamak değildir. Bir sanat eserini, bir kitabı eleştirirken onun hakkında bir değerlendirme yaptığımızda sadece onu yargılamış olmuyoruz. Eleştiri ki bir eserdeki güzellikleri ortaya çıkaran bazen eksiklikleri fark ettiren o eserdeki asıl zenginliği anlamamızı sağlayan şeydir. Eleştiri dediğimiz zaman akla hemen yapan kişiler yani eleştirmenler gelir. Eleştirmen dediğimiz kişinin belirli özellikleri olmalı değil mi? İşte bu özellikleri bizde kazanıp dünyamıza farklı bir pencereden, bambaşka bir açıdan bakacağız. Buna eleştirel bakış diyeceğiz.
Bir kitap okuduk çok beğendik ama bu kitabı sevdiğimize şaşırdık. Çünkü bu kitabın yazarı kişisel görüşlerimize uymayan ve ön yargılarımız olan biriydi. Kendimize vurduğumuz bu ön yargı zincirlerini kıracak. Ben artık özgür bir şekilde her yapıtı okuyacağım diyeceğiz. Bu zincirlerden bizi kurtaracak olan şey ise o eserin edebi kuvveti olacak. O kuvvet öyle yüksek bir güçle zihnimize çarpacak ve o zincirleri kıracaktır.
Artık hayata daha güzel bakıyoruz eleştirel ve özgür. Bu pencere hiç de buğulu değil ve çok net gözüküyor. Yoğun sisler kayboldu. Temiz, ferah bize hoş gelen bir hava var. Artık yazıları okurken düz bir şekilde bakmayacağız. Metinleri eleştirel bir biçimde ve düşünerek yorumlayacağız. Eleştirel bakış kazanma sonucunda edindiğimiz yarar nedir? İşte onu bu yazıyı eleştirerek anlayacağız. Yazım eleştirel bakışı, eleştiriyi anlatıyor. Güzel mi iyi mi ona eleştirmenin karar vereceğini söylüyor. Sonuçta karar pencereden bakan kişinindir. Pencere dışında kalan ben ise o kişiden sadece net bir camdan, sissiz bir havadan bakmasını isteyeceğim.