Sürekli uyarıyoruz: 16 Nisan anayasa değişikliklerinin fiilen uygulamaya sokulmasıyla Türkiye, yönetilememe sarmalına girmiştir.
Bu durum Türkiye’nin dört bir yandan çevrelenmekte olduğunun kavranmasını, çözümler üretip kuşatmayı yıkıp dağıtacak politika belirlenmesini engelliyor. Türkiye’nin devlet aklıyla millî güç unsurlarına dayanan politikayla bu kuşatmadan çıkabileceği gözardı ediliyor.
Bu kuşatmanın bir parçası güney sınırlarımız boyunca sahneleniyor. Diğeri de batıda, Ege-Doğu Akdeniz’de. Son iki yazımızda Yunanistan’ın ABD desteğinde batıdan nasıl kuşattığını, Kıbrıs’ın oldubittilerle nasıl Girit’in kaderine sürüklendiğini anlattık.
Rum-Yunan ikilisi bölge ülkeleriyle oluşturmakta olduğu ittifaklar zinciriyle hem kendi cephelerini güçlendiriyorlar hem de Türkiye’yi kuşatma, Kıbrıs Türkünü boğma hamlelerine devam ediyorlar.
Türk tarafı ise kendi cephesini dağıtıp anavatan ile yavru vatanın arasını bozacak hamleler yapıyor. Rum medyası, 23-27 Eylül’de New York’ta yapılan BM Zirvesi’nde DİB M. Çavuşoğlu’yla Rum Lider Anastasiadis’in gizlice görüştüğünü yazmıştı. Çavuşoğlu 04 Ekim’deki bir konuşmasında bu görüşmenin olduğunu ima eden ifadeler kullanmıştı. Bu durum KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı tarafından KKTC’nin devre dışı bırakılması olarak yorumlandı.
Ama aynı Akıncı’nın, Mayıs ayında kimseden habersiz 2017’de başarısız olan Guterres Belgesi etrafında görüşmeler yapılmasını Rum tarafına teklif ettiğini de unutmamak gerekir. Manzara şu: Türk tarafı birbirlerini atlatıp rol kapma peşinde. Bu çatlak da Rum-Yunan tarafının arayıp da bulmadığı hazine.
Girit, Larissa, Volos, Dedeağaç’tan sonra
Kerpe Adası’na ABD/NATO üssü
Önceki gün Yunan Bakan Kammenos bir TV mülakatında şöyle konuşuyordu: ABD, enerji güvenliğinde Yunanistan’ın daha çok rol oynamasını bekliyor. Çünkü Yunanistan bölgede hem İsrail’le askerî ilişkilerini sürdüren ve geliştiren hem de Arap dünyası ile bağlarını kopartmayan bir ülkedir. Bu yüzdendir ki bu yıl İniohos tatbikatında hem İsrail hem de Birleşik Arap Emirlikleri uçakları birlikte eğitim yaptılar… NATO üyesiyiz ve NATO müttefiklerinin ruhuna sadığız. Dolayısıyla bir başka NATO müttefikini ülkemizde misafir etmek ona millî egemenlik haklarımızı veriyoruz anlamına gelmez. Larissa, Volos, Dedeağaç’ı ABD güçleri zaten kullanıyor. Yeni üsler diye bir konu yoktur. Sadece NATO’daki bir müttefikimizin unsurlarına kolaylıklar sağlamak öngörülmektedir. Bu sayede ülkemizin güvenliğini de artırmış oluruz. Yeni üs vermek konusuna gelince 3 yıldır her türlü ortamda dile getiriyorum ittifakın devamlı bir üs olarak Kerpe Adası’nda bulunması gerekir. Kerpe Adası’nda böyle bir üssün bulunmasının bizim için ne kadar önemli olduğunu açıklamaya gerek yoktur sanırım. Bu sadece benim fikrim değil, Silahlı Kuvvetlerin ve KYSEA (Savunma ve Dışişleri Yüksek Konseyinin) ortak fikridir”.
En kuzeyde Dedeağaç’tan sonra en güneyde Girit ile Rodos arasında Ege-Akdeniz geçiş ve deniz nakliyatı intikal hattındaki Kerpe Adası’nda NATO üssü kurulması. NATO’da bir şekilde veto edilirse de olur sana ABD üssü.
Kerpe Adası’ndaki bir üssün Yunanistan için ne kadar önemli olduğunu bizzat Yunan Bakanın söylediğinin farkında mısınız? Gördünüz mü tezgâhı? Anladınız mı gittikçe sıkılaşan kuşatmayı?
Bunlarla birlikte, Yunanistan’ın 18 Türk ada/adacığını işgal ederek buralarda devlet uygulaması yapması, asker konuşlandırıp Türk topraklarına kısa menzilli top mesafesine gelmesi, Lozan Antlaşması’na göre silahsızlandırılması gereken adaları silahlandırması ve gözümüzün içine sokarcasına tatbikatlar yapması bu kuşatmanın nereye evrileceğinin diğer işaretleridir.
Yunanistan topraklarını mantar gibi çoğalan Amerikan/NATO üslerine, Rumlar da Kıbrıs’ta Fransızlara üs kolaylıkları sağlayarak, Ege ve Doğu Akdeniz’deki muhtemel gayrimeşru hamleleri öncesinde arkalarını sağlama almaya çalışıyorlar.
Nitekim Rum/Yunan tarafı askerî kolaylık sağladıkları Fransa ve ABD’nin petrol arama şirketleriyle Doğu Akdeniz’de sondaj faaliyetleri başlıyor. Burada amacın hem kendi sondaj faaliyetlerini engelleyecek Türkiye’nin hamlelerine karşı güvence sağlamak hem de Türkiye’nin yapacağını açıkladığı sondaj faaliyetlerini engellemek olduğu çok net.
Doğu Akdeniz’de önümüzdeki Kasım ayı ile birlikte geliyorum diyen bir kriz var. Hem de çok ciddi. Rum-Yunan tarafı buna hazırlık yapıyor, saflarını sıklaştırıp güçlerini artırıyor.
Onun için de üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi uyumaktan vazgeçilmeli. Unutmayın SU UYUR DÜŞMAN UYUMAZ… Rum-Yunan uyumuyor.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri buradan okuyabilirsiniz.