Türkiye Yazarlar Birliği’nin (TYB) kuruluşunun 40. yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen ‘40’lar Meclisi Edebiyat ve Hayat Söyleşileri’nde, Yıldız Ramazanoğlu okurlarıyla buluştu. TYB Mehmet Akif Divanı’nda düzenlenen, hikayeci-eleştirmen Necip Tosun’un yönettiği söyleşide konuşan Ramazanoğlu, yazı hayatına nasıl başladığını şöyle anlattı: “İlkokul öğretmenime şiir yazarak başladım. Sanırım üçüncü sınıftaydım. Öğretmenimiz, sınıfa yeni gelen bir öğrenciye aşırı ilgi gösterip geride kalanları görmezden gelmeye başlayınca hepimizin ortak acısını dile getirmek istemiştim. Şiirimi masasına bırakmıştım. Çok beğendi. Sonra da Doğan Kardeş dergisi verdi bana. Bu dergiye şiirler gönderdim.”
Ankara’da doğup büyüdüğünü, bu şehirde anılarının olduğunu belirten Ramazanoğlu, kültür sanat, edebiyat ortamlarının Ankara ve İstanbul’da farklılıklar gösterdiğini söyledi. Ramazanoğlu “Şehirler insanlarla kaim. Şehirdeki insanlar beni ilgilendiriyor. Topluma karışıp insanları görmek isterim. İnsan ve şehir birbirini yoğurur. Şehirler canlıdır. Tıpki insanlar gibi. Kırmızı hikayede yazmıştım. Her şehirde her kelime anlam değiştiriyor. Gittiğim tüm şehirlerde insanlığın ortak paydalarını bulmaya çalıştım ve buldum. Şehirler benim için yaşayan özneler” diye konuştu.
Ramazanoğlu, yazıma sürecine ilişkin bilgiler verdiği konuşmasında yazma ve okumanın birlikte yürüdüğünü kaydederek, şöyle devam etti: “Öğretmenim bana Louisa M. Alcott’un ‘Küçük Kadınlar’ kitabını hediye etti. Çok dikkatlice okudum ve notlar aldım. Şu bir gerçek ki, Yazmak, yaşanan gerçekliğin merkezine ulaşabilmek için etrafında dolaşıp durmak bir bakıma. Fakat asıl hedef kelimeler yoluyla olanı olması gerekene doğru sürüklemek.”
“Hep yazdım. Hep küçük not defterlerim vardı. Not defterlerini kendimiz dikerdik. Dışına takvim yapraklarından kapaklar yapardık. Bu gizli hazineniz oluyor” diyen Ramazanoğlu, okuma ve yazma serüveninin kendini savunmakla ve haksızlıklara karşı gelmeyle başladığını belirtti. Edebiyatta ideolojinin bayrağını dalgalandırmanın doğru olmadığının altını çizen Ramazanoğlu, “Birçok acılar yaşadık. Sorunlarla karşılaştık. Bu yaşananları başka yazılarımda paylaştım. Ancak edebiyatıma ideolojilerin damgasını çok vurmadım” diye konuştu. Ramazanoğlu, günümüzde dünyanın her tarafında savaşların ve haksızlıkların yaşandığını, bunlar yaşanırken yazarın soyut eserler yazmasını doğru bulmadığını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu konularda yazarlar sesini yükseltmeli. Örneğin Jose Saramago İsrail’in zulmüne karşı geldi. İsrail’in Filistinlilere yaptıklarını ‘soykırım’ olarak tanımladı. Bu nedenle kitapları yayınlanmadı.”
Gazali, Pascal ile anılmayı hakediyor
Yalnızca Doğu’da değil, Batı’da da büyük saygı gören Gazâlî, ABD’li İslam tarihçisi Eric Ormsby’nin yazdığı ‘Gazâlî: İslamın Dirilişi’nde yaşamından eserlerine, kimlerden etkilendiğinden yaşadığı dönemin özelliklerine kadar tüm detaylarıyla okura ulaştı. VakıfBank Kültür Yayınları’nın yayımladığı kitapta Ormsby “Eserlerinin kapsamının genişliği, kavrama yeteneği ve yarattığı etkiyle Gazâlî, düşünce tarihinin en önemli isimleri arasında, Augustinus, Maimonides, Pascal ve Kierkegaard ile birlikte anılmayı hak etmektedir” diyor. Ormsby kitabında Büyük Selçuklu İmparatorluğu dönemi İslam âlimi Gazâlî’nin hayatını, yaşadığı devri, kültürel mirasını, fıkıh ve kelâma yönelişini anlatıyor.