1. Haberler
  2. TURİZM VE TATİL
  3. Dünyanın en yüksek gölü

Dünyanın en yüksek gölü

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Van gölünün iki katı büyüklüğündeki bu göl Peru-Bolivya sınırında. Peru tarafında göl kıyısındaki en büyük şehir Puno’da konaklıyoruz. Heybetli And dağlarının eteklerindeki Puno şehrinde farklı halk grupları, “Keçua-Quechua”lar, “Aymara”lar ve “Mestizo-İspanyol yerli karışım”ları yaşıyor. Puno’nun zengin halk dansları geleneği olduğunu ve festivallerle bu geleneğin yaşatıldığını öğreniyoruz. Bir üniversite şehri olan Puno, neredeyse yılın 300 günü yapılan kutlama ve eğlenceleriyle ünlüymüş. Buna rağmen biçimsiz ve derme çatma gibi görünen tuğla evleriyle gelişmekte olan bütün şehirler gibi son derece sevimsiz.

Puno, deniz seviyesinin 3860 metre üzerinde. Yüksekliğin sebep olduğu baş ağrısı dışında nefes almanın da zorlaştığı bu coğrafyada düşük oksijen basıncı rahatsız ediyor. Biz de rahatlamak için hem beden ritimlerini hızlandırmak için hem yerliler gibi koka çayından medet umuyoruz hem de yerel bir cins kan sulandırıcı olan “soroche” haplarını kullanıyoruz.

KUTSAL TİTİKAKA

1200 yıllarında Aymara halkının ataları olan Tiahuanacos medeniyetinin yaşadığı bu topraklar 1400 yıllarında İnka imparatorluğunun eline geçmiş. Titikaka gölü İnka halkı için kutsal. Aymara dilinde Titi “puma”, kaka ise “kaya” demekmiş yani puma kayası. Puma ise İnkaların kutsal hayvanı. Efsaneye göre tanrı Viracocha gölden çıkarak güneşi, ayı, yıldızları ve ilk insanları yaratmış. İlk İnka kralı Manco Capac burada doğmuş. Puno şehri de Manco Capac’ın yeryüzüne çıktığı yere kurulmuş. İnkalara göre ölümden sonra ruhların döndüğü yer yine Titikaka!

Titikaka gölündeki adaların bazıları kutsal. Copacabana’ya yakın ve Bolivya adası olan Güneş adası-Isla del Sol, İnka tanrısı İnti’nin evi. İnkaların inşa ettiği 206 basamakla çıkılan gençlik çeşmesi ve İnkalardan kalan labirent ile ünlü.

Titikaka gölünde yedi farklı çeşit balık yaşıyor. Ayrıca Kanada’dan getirilen pembe bir alabalık cinsi de bu suları sevmiş, verimli bir biçimde yetiştiriliyormuş. Dünyanın bu yükseklikte üzerinde yaşanan ve teknelerle dolaşılan tek gölü Titikaka.

İNSAN YAPISI ADALARDA YAŞAM

Doğal adalar dışında 42 de insan yapısı yüzer ada var. Adaların yerlileri Uros halkı. Uru veya Pukina dilini konuşuyorlar. Kendilerini gölün ve suyun sahibi görüp “güneşin oğlu” olarak tanıtan Uros halkı iklimi sert bu coğrafyada üşümemelerinin sebebini de kanlarının “kara” olmasına bağlıyor!

Eskiden tüm adalarda yaşam varmış ama şimdilerde sadece birkaç adada yaz-kış yaşanıyor. Bazı adalara elektrik ve su bağlanmış, hatta anaokulu ve birkaç sınıflı bir ilkokul dahi var. Ama Uros halkının çoğu çocuklarının geleceği ve iş imkanları nedeniyle Puno’ya taşınmış. Şehirde Aymaralar ile birlikte yaşayan ve evlenen Uros halkının sayısı giderek azalmakta. Artık çoğu Aymara dili konuşuyor. Birçoğu sadece turist mevsiminde sabah adalara geliyor, turistleri ağırlıyor, akşam da Puno’ya evine dönüyor.

Adalar, Puno körfezindeki totora denilen saz gibi bir bitkinin sağlam saplarının bir araya getirilmesiyle yapılıyor. Sazların suyun içinde kalan kısımları bir süre sonra çürüyor. Bu nedenle adalar sürekli taze totoralar ile yenileniyor. Totoraların suyun üstünde kalan kısmı kuruyarak saman gibi bir zemin oluşturuyor. Zaten adalar da saman sarısı renginde! Adaların yumuşak zemininde yürümek oldukça ilginç. İyi bakılan bir totora adası 30 yıl kullanılabiliyormuş. Adaların ömrü neredeyse İstanbul’daki apartmanların ömründen daha uzun!

TOTORA TEKNELERİ

Adalarda totora sazlarıyla yapılmış kulübelerde yaşam çok sade. Zaten küçük bir adada bir veya iki aile yaşıyor. Yaşam tek bir odada sürüyor. Büyük adalarda ise hayvanlarıyla birlikte 10 aile yaşayabiliyor. En büyük totora adasındaki radyo istasyonundan tüm adalara müzik ve haber yayınları yapılıyor. Bazı evlerde küçük televizyonlar da var. Adada yaşayanlar avladıkları göl kuşlarını satarak, balıkçılık yaparak ve turistler için ürettikleri hediyelik eşyaları satarak geçimlerini sağlıyor. Geleneksel desenleri işledikleri dokumaları, totora sazlarıyla yaptıkları minyatür tekne ve ev modelleri birçoğunun tek gelir kaynağı.

Uros halkı deniz ulaşımında yine totora sazlarından yaptıkları tekneleri kullanıyor. Katamaran tipindeki bu tekneler de zamanla çürüyor ve yenileniyor. Yaklaşık 50 kg ağırlığında olan bir tekne ile 350 kg civarında yük taşınabiliyormuş. Bu teknelerin yapılış tekniğinin hiç değişmediği ve 3000 yıl geçmişi olduğu sanılmakta. Kurumuş totora sazlarının en büyük düşmanı ise ateş. Ada ve tekne sakinleri “ateş” konusunda çok dikkatli.

ZEHİRLİ ATIKLAR GÖLÜ KİRLETİYOR

Totora sazları sadece ada ve tekne yapımında değil, yiyecek ve ilaç olarak da kullanılıyor. Sudan yeni sökülen sazların beyaz kökleri yeniliyor. İyot kaynağı olduğu söylenen bu kökler gut hastalığını da önlüyormuş. Dizlere sarılan totora sazları diz ağrılarına iyi geliyormuş. Saz çiçekleri de suda kaynatılarak çay olarak içiliyormuş.

Uros halkını dünyaya tanıtan meşhur Fransız kaptan Jacques-Yves Cousteau olmuş. National Geographic dergisinde yayınladığı yazı ve resimlerden sonra bölgeye turist akını başlamış ve turizm gelişmiş. Ancak Titikaka gölü hem Peru tarafındaki Puno’nun kanalizasyon sorunu hem de Bolivya tarafındaki El Alto fabrikalarından nehirlere bırakılan zehirli atık sularının göle taşınmasından dolayı yüksek kirlenme tehlikesiyle karşı karşıya.

GURURLU ÇALIŞKAN KADINLAR

Titikaka’dan ayrılmadan önce o coğrafyaya renk katan kadınlardan bahsetmeli. Öylesine çalışkan, gururlu ve renkliler ki sanki tüm şehir kadınlardan oluşuyor. İnşaat işçiliği dahil her işi yapıyorlar. Giysileriyle de sadece Puno’ya değil tüm bu coğrafyaya renk katıyorlar. Giysilerinin en göze çarpan parçası başlarının üzerinde süs gibi duran, toka ile saçlarına tutturdukları melon şapkalar. Avrupalı “centilmen” erkeklerin 1850’lerden sonra kullanmaya başladığı bu şapkaların Peru ve Bolivyalı kadınlar tarafından ne zaman ve nasıl benimsedikleri hakkında değişik hikayeler anlatılıyor ama aslı pek bilinmiyor gibi. Bir hikayeye göre İtalyan bir şapka fabrikatörü şapka satmak üzere Bolivya’ya gelir ancak şapkalar o kadar küçük yapılmıştır ki kimse satın almaz, bunun üzerine “Avrupa modası” olarak kadınlara tanıtılır, o günden beri de güneşe, rüzgara, yağmura karşı koruyucu özelliği olmayan bu şapkalar kadınların vazgeçilmez aksesuarı olur. Bir diğer hikayeye göre ise Peru ve Bolivya’da demiryolları işçisi olarak çalışan Avrupalı işçilere satılmak üzere İngiltere Manchester’dan gönderilen bir gemi dolusu şapka erkeklere küçük gelince civardaki köy kadınlarına “Avrupa modası” olarak dağıtılır.

CADDELERİ RENKLENDİRİYORLAR

Hikaye ne olursa olsun sonuçta Avrupalı erkek şapkaları 1920 yıllarından sonra yerli kadın kıyafetlerinin vazgeçilmez bir aksesuarı olur. Bu küçük melon şapkalar-el sombrero- tam başın üzerine yerleştirilirse kadının evli olduğunu, yan takılırsa evli olmadığını ya da eşinin öldüğünü, arkaya yatık takılanlar ise ilişkide sorunlar olduğunu gösterirmiş.

Yerli kadınların giysileri de çok özel ve renkli. Genelde diz altında olsa da bazen ayak bileklerine kadar uzanan bol bir etek-la pollera- giyiyorlar. 8 metre kumaş kullanılan bu üst etekler genelde daha kalın hatta yün kumaştan yapılıyor. Eteklerin altından biraz sarkan iç etekler birkaç kat dikiliyor, genelde bol nakışlı olanlar da bu iç etekler. Gömleklerinin üzerine uçlarını ön tarafta bir iğne ile tek renk veya nakışlı bir de şal takılıyor. Düz, yuvarlak burunlu ayakkabıları, küpe, broş gibi takılarıyla yerli kadınlar müthiş. Sırtlarında taşıdıkları bebeklerini veya yüklerini de öylesine renkli el dokumalarında taşıyorlar ki en zevksiz caddeler dahi renkleniveriyor.

SİMON BOLİVAR’IN İDEALİNE KARŞI İNGİLİZ EMPERYALİZMİ

Titikaka gölü, Peru ve Bolivya arasındaki sınırın bir bölümü. Göldeki iki yarımada Bolivya’nın sınırlarında kalıyor. Bolivya Deniz Kuvvetlerine ait 170 gemilik donanma da Titikaka gölü kıyısında konuşlanmış durumda. Bir zamanlar Atlas okyanusuna kıyısı olan Bolivya emperyalist oyunlar yüzünden 1879’dan bu yana bugün bir kara ülkesi. Aslında Bolivya tarih boyunca “Yukarı Peru” olarak bilinen bölge. “Güney Amerika Birliği”ni kurmak üzere İspanyol sömürgecilere baş kaldıran Simon Bolivar ve José de Martin’in 1821 yılında bağımsızlığı kazanmasının ardından Peru-Bolivya Konfederasyonu kurulur. Ancak dış müdahaleler ve iç çekişmeler sonucu konfederasyon dağılır.

HER YIL TATBİKAT YAP

1825 yılında Yukarı Peru’nun parlamentosu bağımsızlığını ilan ederek Simon Bolivar’ın onuruna Bolivya Cumhuriyeti’nin kurulduğunu duyurur ama sömürge sonrası yönetim sorunlarını kısa sürede çözemeyince İngilizlerin beklediği an gelir. 200 yıl boyunca zengin Bolivya madenlerinden İspanya’ya gümüş, kalay taşıyan gemileri seyreden İngilizler, İspanyol sömürgecilerin bu zengin coğrafyadan kapı dışarı edilmesinin ardından harekete geçer. İngiliz kışkırtmaları sonucu Bolivya’nın zengin doğal kaynakları yeniden paylaşımın fitilini ateşler. Bolivya komşularının saldırısına uğrar. Şili zengin nitrat madenlerinin olduğu Tarapacá bölgesini ele geçirince Bolivya 400 km uzunluğundaki Pasifik kıyılarını kaybeder. Bolivya’nın can damarını kesilir, bir kara ülkesi olur. O günden bu yana da Bolivya donanması her yıl tatbikatlarını Titikaka kıyısında yapmak zorunda kalır.

Kaynak : Aydınlık

 

0
kat_l_yorum_1
Katılıyorum +1
0
hatal_d_n_yorsun
Hatalı Düşünüyorsun
0
bilgi_in_te_ekk_r
Bilgi İçin Teşekkür
0
_a_rd_m
Şaşırdım
0
kat_lm_yorum_-1
Katılmıyorum -1
Dünyanın en yüksek gölü
Yorum Yap

Türkiye Aktüel Haber Bültenine Ücretsiz Abone Olabilirsin

Yeni eklenen makalelerimizden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini şimdi başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!