Bir önceki yazımda ana başlıkları biraz daha inceleyerek, size sunacağımı söylemiştim ‘’ADAPTASYON, BELKİ DE YANLIZLIK” Başlıkları birbirleriyle oldukça bağlantılı. Çünkü her şeyde olduğu gibi diyette de psikolojinin önemli bir rolü var.
Bir kısım insan depresyonda iştahsızlık yaşarken, (çete kurup bir şeyler mi yapsak, çok kıskanıyorum!) Bir kısım insanda da tam tersi iştah açıklığı oluyor. ( işte ben ) Dolabı aç kapa.. Acaba çikolatalı pasta mı yesem? Ekler mi ? Ya da şöyle güzel bir börek? Tanrım.. seçemiyorum! En iyisi hepsinden yemeliyim. Kilo alımının başında, fazla tüketilen karbonhidrat ve işlenmiş gıdalar ( ekmek, hamur işleri, fazla tahıl tüketimi, paketli ürünler ve işlenmiş şeker) geliyor. Neden depresyondayken bir şeye sinirlendiğimizde veya üzüldüğümüzde, homidi homidi bu tür yiyeceklere saldırıyoruz? Sanırım bu karbonhidrat bağımlısı olduğumuzu göstermeye yeter. Araştırmalarda kokain gibi bağımlılık yaptığı da ortaya çıkmıştır.
HAİN KARBONHİDRAT..
Öncelikle bilimsel açıdan inceleyelim. Fazla karbonhidrat vücudumuza girdiğinde aşırı insülin hormonu salgılanmasına neden olabiliyor. Karbonhidrat doyuruyormuş numarası yaparak, bizleri kandırıyor! Yeme ataklarına sebebiyet veriyor. Ayrıca midede durduğu gibi de durmuyor. :( Resmen şekere dönüşüyor. Vücudumuzda ki etkilerini anladık ve şimdi bu bilgileri bir kenara bırakarak asıl meseleye gelelim.
DUYGUSAL AÇLIK..
Diyeceğim kelime biraz ağır gelebilir ama ‘’SEVGİSİZLİK’’ her şeyin başı olduğu gibi bu işin de başı değerli okuyucular. Hayatımızdaki sevgilisizlik, belki ailesizlik yada arkadaşımızın olmayışı olabiliyor. Bu sevgi sadece öyle duygusal açlıkta değil, ekonomik sıkıntılar, tatminsizlikler ve başarısızlıklar olabilir. Çikolata yediğimizde salgılanan serotonin hormonu , anlık mutluluklar yaşatır belki ama bu boşlukları dolduramaz. Bunu aklınıza iyice yerleştirin canımlar..
YEMEK SİZİN SEVGİLİNİZ DEĞİL..
Ben size böyle zamanlarda ne yaptığımı söyleyeyim. Bilimsel olarak en iyi çözüm ‘’SPOR’’, insülin direncimizi ortadan kaldıran bir etken ve abartmadan yaptığımda iştah kontrolümü sağlayabiliyorum. 300 kalori yaktım. Şu canımın çektiği çikolatayı yersem ne olur? O kadar çaba, ter, zaman, boşa gider değil mi? Yemiyorum.. eğer duygusal açlığa gelirsek, kendine değer vermek, kendini sevmek diyorum. Duygusal yoklukta kendimizi sevmeyi unutuyoruz. Kendini seven insan boşlukları doldurmayı bilir. Mesela kitaplar, keşifler, seyahatler ve spor gibi.. Kendine değer vermeyen biri, başkasına nasıl değer verebilir ki? Belki de o boşlukların dolması için, ilk önce kendizi sevmeyi öğrenmeniz gerekir. Kimseye ihtiyacınız yok diye zırvalamayacağım. Evet var. Fakat ilk önce benliğinizden başlamalısınız. Yemek sizin sevgiliniz değil. Sevemez de , benliğinizi başka yerlere yönlendirin. Şimdi böyle söylüyorum diye hiç homidi homidi yemiyorum anlamına gelmiyor. Okuyanlar ispiyonlamadan itiraf ediyorum:) ama en azından telafisini her zaman yapıyorum. Çünkü ben doğuştan şişkoyum. Dakikada 1 kilo alabilecek potansiyele sahibim :) Yani diyeceğim o ki, kendinizi keşfedin gerisi kolay.
Umarım faydalı olmuştur. Sevgiler