11 Ağustos tarihinde yayınlanan, “Dinî lider Erdoğan” başlıklı yazımı okurlarım hatırlayacaktır.
Benim yazdıklarıma teyit Akit TV’de yayınlanan “Pazar Manşeti” programına konuk olan Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Taşaltın’dan geldi…
Programın sunucusu Fatin Dağıstanlı’nın sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Ramazan Taşaltın, “İslami olarak şu anda Cumhurbaşkanına itaat etmek farzı ayn’dir karşı gelmek de harpten kaçmak manasında haramdır” dedi.
Taşaltın rektörlük yarışında aldığı oylarla son sırada yer almıştı.
Yaptığım araştırma sonucunda “Dinî Lider” Erdoğan’ın, Mehmet Taşaltın’ı, “Nurcuların Yazıcılar cemaatinden” olması yani “dinî” bağlantısı nedeniyle rektörlüğe atadığını anladım.
Gelelim “Dinî Lider Erdoğan” konusuna.
Recep Tayyip Erdoğan, merhum Necmettin Erbakan’ın cami cemaatlerine olan hâkimiyetlerini zirveye taşıyan bir siyasetçi olarak milyonların oylarını almayı başarmaktadır.
Bunun adını da “İslami Siyaset” olarak koymak gereklidir.
AKP’ye oy veren seçmen nezdinde;
Demokrasi, hak, hukuk, adalet, dış politika, ekonomi, tarım, eğitim, işsizlik, enflasyon, faiz, geçim sıkıntısı, fakirlik, yoksulluk, 4,5 milyon sığınmacıya harcanan paralar bir yana, “İslami Siyasetin Dinî Lideri Erdoğan” bir yanadır
Erdoğan’ı 16,5 yıldır iktidarda tutan “İslami Siyaset” uygulamaları ve “Dinî Lider” vasfıdır.
Bu vasıfları elinden almadan AKP’yi iktidardan indirmek çok zordur.
Erdoğan, “… Dinimin bana emrettiği her şey benim için önceliklidir” ve “İslam’ın güncellenmesi gerekir” diyor ya…
Rektör Taşaltın da bu güncellemeyi yapmak için ilk adımı attı demek ki…
***
Suudi Başsavcı
Araçtan başsavcının heyetinde bulunan 4 kişi indi. Bu kişilerin beraberinde getirdiği üzerinde numaralar ve kilitler bulunan 5 büyük kutu dikkat çekti.
Demirören Haber Ajansı’nın iki ayrı fotoğrafından birincisinde siyah büyük 5 valiz, diğerinde biri ambalajlı, üçü de beyaz toplam 4 valiz var.
Ajans haberinde, “Görevlilerce X-RAY cihazından geçirilen kuru yemiş ve lokum kutuları da VIP’ten geçirilerek uçağa yüklendi” denildi.
Sanırım kutudaki ambalaja bakarak bu haberi servise koydular. Yoksa kutu ve valizlerin içinde ne olduğunu nasıl bilebilirler ki?
Suudi Başsavcı’nın bu valiz ve kutularını görünce dünyanın en vahşi infazı olan Cemal Kaşıkçı cinayetinde parçalandığı açıklanan ceset aklıma bazı soruları getirdi.
1- Cinayetin işlendiği gece Türkiye’den 2 ayrı özel uçak ve bir tarifeli uçak ile kaçmalarına göz yumulan biri Adli Tıp kasabı olan diplomatik dokunulmazlıkları olmayan 18 kişinin valizleri X-RAY cihazlarından geçirildi mi?
2- Geçirildi ise X-RAY cihazının görüntüleri kayda alındı mı?
3- Bu kayıtlar cinayeti araştıran savcılar ve polisler tarafından incelendi mi?
4-18 kişilik Suudi cinayet ekibinin diplomatik dokunulmazlığı olmadığından yurt dışına çıkmalarına kim izin verdi?
5- Yerel iş birlikçi denilen kişi Atatürk Havaalanı‘ndan ceset parçalarının bulunduğu valizlerin X-RAY cihazından geçirilmeden yurt dışına çıkarılmasına izin veren kişi ya da kişiler olabilir mi?
6- Yerel iş birlikçinin bulunması için gözaltına alınan Türk vatandaşlarının, havaalanından çıkış ve valiz işlemlerini yapan görevlilerin evlerinde, bankalarında belge ya da para araması yapıldı mı?
7- Yasin Aktay’ın aynı gün cumhurbaşkanlığına, savcılığa ve polise ihbarda bulunduğunu açıklamasından sonra aynı gece ısrarla yazıyorum diplomatik dokunulmazlıkları olmayan bu 18 kişinin yurt dışına çıkışları neden yasaklanmadı?
8- Suudi Başsavcının valizleri ile ceset parçalarının yurt dışına götürülme ihtimaline karşı valizler tek tek açılıp arandı mı?
Değerli okurlarım, bu vahşi cinayetin neden İstanbul’daki konsoloslukta işlendiğinin de ortaya çıkarılması gerekli.
İşin sırrı buradadır.
Türkiye’nin müsamahakâr davranacağını düşünmek dahi istemiyorum ama Cemal Kaşıkçı’nın, özellikle istihbarat faaliyetlerinin olup olmadığı da açıklanmalıdır.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.