Türkçe ezan tartışmalarını ben uzatmıyorum. Siyasîler uzattıkları için biz de meselenin esasının ne olduğunu ortaya koymaya çalışıyoruz.
Türkeş’in “Türkçe ezan” ve “Türkçe Kur’ân”a dair sözleri farklı yorumlanıyor. Bu sözler 17 Temmuz 1960’ta sarf edilmiştir. Alparslan Türkeş, en yetkili isimdi. Başbakanlık Müsteşarı’ydı, Darbeden sonra bu makam Başbakanlık makamı yerine geçiyordu. Birinci makam Org. Cemal Gürsel‘indi. O Millî Birlik Komitesi (MBK) Başkanı idi.
Bir şeye dikkatinizi çekmek için ayrıntıya giriyorum. Meselenin önü bilinmezse, tartışma tek noktaya ve tek kişiye irca edilir, yanlış yola girilir.
Mevzuya geçmeden önce bir tarihi hatırlatacağım: Türkeş ve Orhan Kabibay‘ın başını çektiği 14’ler, 58 yıl önce bugün (13 Kasım 1960), Cemal Gürsel‘in imzasıyla MBK üyeliğinden çıkarılmışlar ve yurt dışına sürülmüşlerdir. 13 Kasım bir dönüm noktasıdır. Sonra siyasî hâdiseler farklı gelişecektir.
Kaçamak yol takip etmeyeceğiz ve te’vile gitmeyeceğiz.
Şunu bilmeliyiz: Darbe yapanlar Demokrat Parti’yi indirmişlerdi. “Atatürk inkılâpları”nı koruma esastı. Türkeş, ilerisi için emeller besliyordu ve MBK’nın hâkim fikrine karşı bir tavır alamazdı.
Cumhuriyet‘in yazı işleri müdürü Cevat Fehmi Başkut, 16 Temmuz 1960’ta Cemal Gürsel‘e şu soruyu soruyor:
“-İnkılâplar mevzuunda düşünceniz?
– Arkada bıraktığımız devrede inkılâpların geri gittiğine inanıyorum. En büyük fenalık da zaten bu olmuştur.
-Dini istismar edenlere verilen tavizler için ne diyorsunuz?
Gürsel‘in cevabı:
-Buna artık asla meydan vermeyeceğiz. Anayasa projesini hazırlayan profesörlere vazife verirken mutlaka bu istismarı önleyici hükümler koymalarını bilhassa rica ettim.
-Ya çarşaf?
-Çarşaf, Türk kadını için bir yüz karasıdır. Türk kadınının güzel yüzünü saklaması için bir alın karası bulunduğunu sanmıyorum. Dünya önüne temiz yüzü ile çıkmak onun hakkıdır…
-Türkçe Kur’an için fikriniz…
-Türk milleti Kur’an’ı kendi dili ile öğrenmesini bilmelidir.
Ertesi günü 17 Temmuz’da çıkan mülâkatta Türkeş‘e sorulan sorulara ve cevaplara bakarsak Cemal Gürsel‘le aynı yolu takip ettiğini görürüz:
-İnkılâplar? Atatürk inkılâpları onun ölümünden sonra yerlerinde saymış olsalardı, belki de bu davayı (eğitim) şimdiye kadar halletmiş olacaktık?
-Atatürk inkılapları yerinde saymadılar gerilediler, politikacılar dini istismar ettiler, son devirde her iki parti de istismar yolunu tuttu…
-Kıyafet derken Türk kadınını o utanılacak kılığa sokan çarşafı kastediyorsunuz değil mi?
Sualime şu sualle cevap verdi:
-Son zamanlarda Anadolu’yu hiç dolaştınız mı? Çarşafın nasıl kapkara bir yangın halinde bütün yurdu sardığını gördünüz mü?
-İnkılâplar mevzuunda yalnız kıyafet ve zihniyette mi geriledik?
-Hayır Türkçecilikte de… Türkçecilik bu millete Atatürk‘ün en büyük en faydalı hediyelerinden biri idi…”
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.