Millî Eğitim’in vizyon belgesi açıklanmış. Hiç umursamadım. 16 yıllık tahribat bir belgeyle nasıl düzelecek?!
Bakan Bey’e epey övgü düzülmüştü ama, bu hükûmette yer alan bir insan hiçbir şey yapamayacaktır. Ferdî çaba bir yere kadar.
Düşünün artık… Sokak aralarına serpiştirilen imam hatip mektepler “örnek model” olarak vasıflandırılmış. Vizyon belgesinden inciler:
“Ciddi toplumsal değişimlerin tecrübe edildiği günümüzde yaşanan değer krizlerine ve belirsizliklere ülkemiz adına çözüm sunabilecek yapılar arasında imam hatip okulları yer almaktadır. İmam hatip okullarının millî bir model olarak başka ülkelere örnek olma potansiyeli artacaktır.”
İmam hatip mezunlarının hepsi üniversiteye girse dahi “model” olamaz. İlmi, “imam-hatip” kavramı içine nasıl hapsedeceksin?!
Takıntıyla bir yerde tıkanır, yönünüzü kaybedersiniz.
Şunu bir daha bir daha söyleyeyim: İmam hatiplerin fonksiyonları başkadır. Adı üstünde, bu mektepler, bir eksikliği tamamlamak, imam ve hatip yetiştirmek maksadıyla açılmıştır. Bunlar ise İstiklal Savaşı verenlerle hesaplaşmak için, İllâ imam hatip mektepleri!” diyorlar. İnfiale yol açmayacağını bilseler bütün mektepleri bir gecede imam hatibe çevirecekler, hepsinin başına, cemaatten/tarikattan, kendi vakıf ve derneklerinden adamlar dikecekler.
İnsanlarımız, ister uysunlar, ister uymasınlar çokluğun dinini öğrenme mecburiyetindedirler. Din dersleri bütün mekteplerde ayrıntılı öğretilmelidir. (Bu satırları yazan, çocuklarını Kur’ân kurslarına gönderdiği gibi, hususî hocalar da tutmuştur. Torunu daha beş-altı yaşında yaz okulunda namaz ayet ve dualarını ezberlemiş, hatta Kur’ân’ı okumayı öğrenmiştir. Hiçbir surette çocuklarını imam hatibe göndermeyi düşünmemiştir! Demek istiyoruz ki; “hariçten” değil, “içeriden” konuşuyoruz!)
Hükûmet edenler zamanında “din” odaklı tartışmalar yapılıyorsa, “dindar-kindar” nesilden bahsedenler oturup düşünmelidirler. Neden deizm, ateizm aldı başını gidiyor?
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun Dinî Güncel Meseleler İstişare Toplantısı’nda güncel inanç problemleri olan ateizm, deizm, agnostisizm gibi din dışı akımların ele alındığını hatırlatıyor, “Deizm, ateizm, agnostisizm ve benzeri birtakım yanlış din algılarını ölçmeyi sağlayacak 100 soruluk bir kamuoyu araştırmasına başladıklarını” söylüyor.
Din tartışılır noktaya getirilmeseydi, Diyanet böyle bir yola girer miydi? Önce “Nerede hata yapıyoruz?” sorusunun cevabı araştırılmalı, sonra deizm, ateizm benzeri şeyler üzerinde durulmalıdır!
Bir bakan (Zehra Zümrüt Selçuk) çıkıyor, “din istismarı”ndan bahsediyor. Nerede? Bir Kur’ân kursunun açılışında. Bu Kur’ân kursuyla Diyanet’in ilişkisi var mı? Bir cemaat/tarikat kursu mu bilmiyorum. Fethullahçıları kastederek diyor ki: “Dini istismar ederek de başarılı olamayacaklar. Bugün burada açılışını gerçekleştirdiğimiz Kur’ân kurslarımız ve siz değerli öğretmenlerimiz özverili çalışmalarıyla bu tür istismarların da önüne geçmeye vesile olacaksınız. Çocuklarımız, gençlerimiz yaşanan eski dönemleri, yasakçı dönemleri de bilerek büyüyecekler. Camilerin kapatıldığı, ezanların susturulduğu, karanlık dönemleri de bilerek yetişmelerini istiyoruz biz.”
Böyle bir açılış ve bu tür konuşma bir başka istismarın önünü açıyor mu, açmıyor mu, siz karar verin!
Yazara ait yayınlanan son makaleleri buradan okuyabilirsiniz.