Devlet yönetimi, iç ve dış paydaşları olan ve toplamı dünya nüfusuna eşit olan büyük bir organizasyondur. Sağlıklı bir devlet yönetimi için hem iç hem de dış paydaşların göz önünde bulundurulmasıyla politikalar oluşturulmalı ve stratejiler geliştirilmelidir. Ancak tarih, devletler için iç cephenin daha kritik olduğunu göstermektedir. Devletler, dışarıdan gelebilecek her türlü saldırıya karşı önlemler alırken, iç cepheden gelebilecek tehditler genellikle belirsizdir. Eğer devlet yönetim sistemi sağlam değilse, iç cephe riskli hale gelebilir.
Bu duruma en iyi örnek, Truva Uygarlığı’ nın yıkılışıdır. Dışarıdan ele geçirilemeyen Truva, düşmanın bıraktığı tahta atın içeri alınmasıyla, atın içinde içeri giren düşman askerlerinin yardımıyla kolayca fethedilmiştir. Uygarlığın sonu, iç cephedeki yönetimsel hatalardan kaynaklanmıştır. Eğer Truva Uygarlığı yıkılmasaydı, tarih kesinlikle farklı bir seyir izlerdi.
Günümüzde de iç cephenin önemi değişmemiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk eserinde iç cephenin önemini vurgulamıştır: “Asıl olan iç cephedir. Bu cephe bütün memleketin, bütün milletin meydana getirdiği cephedir. Dış cephe, doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, mağlûp olabilir; fakat bu durum, hiçbir zaman bir memleketi, bir milleti yok edemez. Önemli olan, memleketi temelinden yıkan, milleti tutsak ettiren, iç cephenin çökmesidir. Bu gerçeği bizden daha çok bilen düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için yüzyıllarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Bugüne kadar başarılı da olmuşlardır. Gerçekten “kaleyi içinden almak”, dışından zorlamaktan çok kolaydır.” demiştir.
İç cephe, düşman, hain ve kriptoların tespit edilemediği, niyetlerin çok zor tespit edilebildiği belirsiz bir alandır. Teorik olarak, iç cephede yer alan herkesin devlet ve vatan için çalıştığı varsayılmaktadır. Ancak ajanlık, istihbarat ve vatana ihanet kavramlarının ortaya çıkmasıyla, tarih bize herkesin vatansever olmadığını göstermiştir. Dış cephedeki riskler belirgin olduğu için devletler bu konuda önlem alabilirken, iç cephedeki potansiyel tehlikeler bilinmediği için tedbir almak zorlaşmaktadır. Bu nedenle, iç cephenin düzenlenmesi son derece önemli ve kritik bir konudur.
İç cepheyi düzenlemek, devletin temel sorumluluklarından biridir. İç cephedeki sürekliliği sağlamak ve zayıf noktaları tespit ederek gerekli önlemleri almak ise istihbarat birimlerinin görev alanına girmektedir. Eski zamanlarda iç cephe ajanları düşmana bilgi sızdırma yoluyla sabotaj yaparken son yıllarda iç cephede yönetimsel sabotajlar meydana gelmektedir. Bu tür sabotajlar, ülkenin idari sistemindeki boşluklardan yararlanarak gerçekleştirilmektedir. Sabotajı gerçekleştiren kişi işini yapıyor gibi görünse de bu durum devlet ve ülke için zararlı sonuçlar doğurmakta ve hukuki olarak bir yaptırım uygulanamamaktadır. Bu nedenle, iç cepheyi zayıflatanları tespit etmek, etkili bir yönetim denetim mekanizması kurmak ve bunu sağlıklı bir şekilde işletmekle mümkün olacaktır. Yönetimsel denetim, en üstten en alta kadar iç cepheye zarar veren yönetimsel sabotajları tespit eden devletin en önemli unsurlarından biri olmalıdır. Ancak dünya genelinde etkili bir yönetim denetim mekanizmasına sahip devlet bulunmamaktadır. Bu durum, yönetimsel sabotajların geç fark edilmesine ve sonuç olarak işin içinden çıkılmaz bir hale gelmesine yol açmaktadır. Bu nedenle, kuvvetler ayrılığına dayanan ülkelerin acilen denetimli kuvvetler ayrılığı modeline geçmeleri gerekmektedir. Böylece yasama, yürütme ve yargı erkine ilave olarak bir denetim mekanizması ekleyerek iç cepheyi güçlendirebilirler.
Sonuç olarak, devletlerin iç cepheye dış cepheye yaptıkları yatırımlar kadar önem vermeleri ve bu alana kaynak ayırmaları gerekmektedir. Bu yaklaşım, dost ve düşmanın belirsiz olduğu bir ortamda daha caydırıcı olmalarını sağlayacaktır. Aksi takdirde, yönetimsel sabotajlara maruz kalarak iç cephede onarılması güç yaralar alacaklardır. İç cephede düşmanın aşmasının zor olacağı sağlam güvenlik duvarları, ancak etkili bir yönetim denetimi ile inşa edilebilir.