Kurtuluş Savaşı’nın en önemli hamlesi olan ve 26 Ağustos’tan 30 Ağustos’a kadar süren savaşların o yıllarda yazılmış çok güzel destanları vardır. Bunların pek çoğunun kimin tarafından yazıldığı bile belli değildir. Burada söz konusu edeceğimiz destanlardan birisi “Hücum” adını taşır. O yıllarda Eskişehir’de hemen bütün okullarda bestelenmiş olarak okunduğu bilinmekte. “Hücum” destanını, o yılları Eskişehir’de yaşayan rahmetli Albay Ziya Bey’den dinlemiş ve 1963 yılında aynen yayınlamıştım. Büyük Taarruz başladığı günlerde yazılmış bu destan şöyleydi:
Tekbirle hücum sesleri gök kubbeyi buldu,
Hür Ankara’nın savleti Afyon’da duyuldu.
Ulu serdarla ardındaki Müslüman ordu,
Allah diye avaz ederek cenke koyuldu.
Türk askeri saldır hedefin Akdeniz olsun,
Yunan denilen sıska hariminde boğulsun.
Tarihi kül olsun o lain bayrağı sönsün,
Şanlar dolu tarihime bin menkibe doğsun.
Yine aynı günlerde büyük Türk Taarruzu’nun başladığı haberi üzerine Mehmet Akif‘in talebesi ve arkadaşı olan hamasi şairimiz Mithat Cemal Kuntay da şu destanı yazmıştır:
Dağ demez, taştır demez çağlar, nasıl kandır bu kan?
Kan değildir, kan kesilmiş bir nesildir çağlayan.
Sormak isterdim esatir ufkunun merrihine,
Hiç nasib olmuş mudur bir milletin tarihine.
Böyle akmaktan yorulmayan bir kan, bu iman böyle şan,
Ufka çökmüş dağla bir sızlar kemiktir çarpışan.
Bir kemiktir hıncı, lakin yıldırımlardan şedit,
Bir şehitin göğsüdür, lakin ne müthiş bir şehit.
Kan sızan ağzında parlar bir alev ulviyeti,
Ürperen bir fecri söyler hurdahaş olmuş eti.
Çarparak bir devri sarsar ürperir aydınlatır,
Naaşı en satvetli bir destana en bitmez satır.
Haklı kuvvet bir yalandır, varsa kuvvet haktadır,
Kurtulan serhaddim artık vurmayan nabzındadır.
Yusuf Ziya Ortaç Bey’in de o günlerde yazdığı uzun bir destan şiir vardır:
26 Ağustos gece sabaha karşı,
Topların çelik ağzı çaldı bir hücum marşı.
Bu ölüm musikisi içinde yandı dağlar,
Altüst oldu siperler, eridi çelik ağlar.
Rüzgârlardan yeleli, yıldırımdan kanatlı,
Alevlerin içinden geçti binlerce atlı.
Rüzgârlarla atbaşı yarış etti bu akın,
Şimdi yakınlar uzak, şimdi uzaklar yakın…
Bu tür destanların o günlerin sıcak atmosferinde yazılmış olması önemlidir. Bilindiği gibi bu kabil şiirler tarih boyunca olayın yaşandığı günlerde yazılmış oldukları için en değerli belge mahiyetindedir. Çok şükür ki, tarihimizin önemli olaylarını günümüze taşıyan böyle sayısız destanlarımız vardır. Olayların üzerinden yüzlerce yıl geçtikten sonra o olay hakkında yazılmış şiirler ne kadar güçlü de olsa heyecandan yoksundur. Romantizmden uzaktır. Millî romantizmin idraki için olaylar daha tazeyken, veya olayların yaşandığı sırada yazılan şiirler sımsıcak bir heyecan ve samimiyet doludur. Kurtuluş Savaşı ve Büyük Taarruz günlerinde yazılmış destanların önemi burada ortaya çıkmaktadır.
Yahya Kemal‘in İstiklal Harbi’nin bütün ruhunu ve o günlerin toplumsal haleti ruhiyesini en güzel anlatan ünlü dörtlüğü de bu yüzden anlamlı ve güzeldir:
Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yâ Rabbi!
Senin uğrunda ölen ordu budur Yâ Rabbi!
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyet nâmın,
Gaalib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın!
Okuyucularımıza bilgi olarak sunalım ki bu muhteşem şiir “Türkün Duası” başlığıyla değerli bestekârımız rahmetli Mustafa Cahid Atasoy tarafından 50 yıl kadar önce bestelenmiştir.
Zafer Bayramı’nız kutlu olsun.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.