DEĞİŞİM
Fikirler, bakış açıları, öncelikler, ilişkiler, tarzlar, üsluplar…
Liderler, insanlar, toplumlar ve dünya… Değişir mi?
Sorular, sorular, sorular… Aslında değişen sadece yaşama baktığımızda gördüklerimizdir.
‘’Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir’’ der Herakleitos.
Değişim hepimizin istediği, aynı zamanda da korktuğu, ne yaparsa yapsın karşı koyamadığı bir durumdur. Dünya, var olduğundan beri bir değişim sürecindedir. İnsan değişim ve yenilik isteğiyle aynı oranda değişime direnme gücünü de barındırır. Hangi duygusu daha baskınsa o safta yer alır. Kazanan er ya da geç değişim olur.
Değişim zihinsel olmalı. Düşüncelerimizin kapsama alanı artmalı. Yaşama dokunup hissedebilmeliyiz. Değişim insanı geliştirmeli…
Çünkü; değişim durmaya değil akmaya odaklıdır.
Değişimden en çok korkan güç sahipleridir. Çünkü değişim ve gelişim onların bütün oyununu ortaya çıkarır. Bu nedenle topluluklar her zaman kendilerine sıkı sıkı bağlananlara sabit düşünmeyi öğretirler. Olumlu yönde değişmenin ‘’döneklik’’ olduğunu söylerler…
Kendilerini değişimin olumsuz çarkına kaptırmış her meslekten ve uğraştan insanlar var. Bu kimseler bazen karşımıza din adamı olarak, bazen bilim adamı olarak, eğitimci olarak, siyasetçi olarak bazen de televizyoncu olarak çıktılar. Bugün karşımızda ‘’değişimi’’ yanlış anlamış ve icra etmiş bu aktörlerin hazırladığı karmaşık hayatı aydınlatmaya çalışıyoruz.
Bir Anglikon rahibinin mezar taşı üzerinde şu sözler yazılıdır:
‘’Genç ve hür iken Dünya’yı değiştirmek istedim… Yaşlanıp akıllanınca Dünya’yı değiştiremeyeceğimi anladım. Ben de düşüncelerimi kısıtlayıp memleketimi değiştirmeye karar verdim. Ama bunun da kolay olmadığını gördüm. İyice yaşlandığımda ise son bir gayret ailemi değiştirmeyi denedim ama maalesef bunu da başaramadım. Ve şimdi, ölüm döşeğinde yatarken fark ettim ki, önce yalnız kendimi değiştirseydim, onlara örnek olurdum ve ailemi değiştirebilirdim, belki Dünya’yı bile değiştirebilirdim.’’
Ve değişim devam edecek, tıpkı Mevlana’nn şu dizelerinde söylediği gibi;
‘Şu akıp giden kum seline bak; ne durması var, ne dinlenmesi. Bak birdenbire nasıl bozuluyor dünya, nasıl atıyor bir başka dünyanın temelini…’
Her sabah aynı güneş doğuyor diyorsanız; Hayır! Her sabah güneş başka doğuyor, her akşam başka batıyor. Ay geceleri gökyüzünü, yıldızların ışıklarıyla paylaşıyor. Ve bizler de her sabah bir başka bizde gözlerimizi açıyoruz. İşte bunu fark edebildiğimiz anda, tıpkı bilim insanlarının en hızlı sandığımız ışıktan da daha hızlı bir şeyin varlığını keşfetmeleri gibi, biz de kendimizde yeni bir beni, içimizde yatan hazinenin yeni bir köşesini keşfedebileceğiz.
Ve son olarak; ‘’Eğer son birkaç yılda önemli bir fikrinizi değiştirip yenisini edinmediyseniz, hemen nabzınızı kontrol edin; ölmüş olabilirsiniz.’’ G.BURGESS
ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN ?