31 Mart seçimleri Türkiye siyasi tarihinde uzun süredir yaşanan kriz ve gerilimleri de su yüzüne çıkardı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile başlayan İttifaklar ve siyaset dilindeki kamplaşma sokaklarda da korkutan bir gerilimin gittikçe ivme kazanmasının kapısını açtı. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, açıklama yaparak parti yönetimine uyarılarını sıraladı. “31 Mart seçimleri ve ardından yaşananlar ile birlikte ortaya çıkan toplumsal ve siyasal tablo partimizin ve ülkemizin geleceği ile ilgili kamuoyuna açık, şeffaf ve sağduyulu bir muhasebenin yapılmasını gerekli kılmıştır” ifadesini kullanan Davutoğlu, yaptığı yazılı açıklamasında, seçilmiş son Başbakan olarak bazı görüşlerini paylaşmanın kaçınılmaz olduğunu vurguladı. 31 Mart seçimlerinin verdiği önemli mesajlar olduğunu vurgulayan Davutoğlu acilen bazı kritik adımların atılmaması halinde Türkiye ve AK Parti’yi zor bir dönemin beklediğine vurgu yaptı. Görüşlerini daha önce hem sözlü hem de yazılı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da sunduğuna dikkat çeken Davutoğlu “AK Parti’nin 2. Genel Başkanı ve ülkemizin halk tarafından seçilmiş son Başbakanı olarak bu sorumluluk bilinci ile görüşlerimi milletimizle paylaşmayı kaçınılmaz bir görev addediyorum” diyerek yayımladığı 15 sayfalık açıklamasında şu başlıklar yer aldı:
MİLLETİN TERCİHİ DEĞİŞİYOR
“31 Mart seçimleri önemli sonuçlar doğurmuş, dikkate almamız gereken önemli mesajlar vermiştir. Milletimizin tercihlerindeki değişikliklerden gerekli mesajlar çıkarılmaz, atılması gereken adımlar kararlılıkla atılmaz ise hem AK Parti olarak bizleri hem de ülkemizi zor bir dönem beklemektedir.”
TOPLUMSAL DESTEK AZALIYOR
“Başta İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıklarında alınan sonuç olmak üzere, partimizin toplumsal desteğinde görülen azalma gerçeğiyle yüzleşmek ve bunu sağduyulu bir şekilde değerlendirmek durumundayız.”
SOSYAL MEDYA OPERASYONLARI ZARAR VERDİ
“Ben-merkezci kibirli bir dil ile tevazudan kopuş, en küçük birimlerdeki siyasilerin bile adlarını sokaklara, okullara ve binalara verme yarışı içine girmeleri, kutsal değerlerimizin siyasi çıkarlar uğruna hoyratça kullanılması, siyasi rakip görülen kişilerin yıpratılması için sosyal medya operasyonları dahil her türlü iftiranın yaygınlık kazanması, bir ömrünü bu davaya adamış ve ortak mücadele vermiş insanların toplumsal itibarlarının yok edilmesine dönük ithamlara sessiz kalınarak dolaylı destek verilmesi ve vefa duygusunun ciddi şekilde zedelenmesi üzerinde düşünülmesi gereken hususlardır.”
DEĞERLERİMİZDEN UZAKLAŞTIK
“Son yıllarda partimizin insan-odaklı, insan haklarına dayalı, özgürlükçü, reformcu, kuşatıcı, kendinden ve geleceğinden emin siyasi söyleminin yerini devletçi, güvenlikçi, statükocu ve salt beka endişelerine dayalı bir söylem almıştır.”
KARADENİZ VE İÇ ANADOLU’YA SIKIŞIYORUZ
“Son seçimlerde alınan neticeler Cumhur İttifakı olarak dahi sahil kesimlerinden koparak İç Anadolu ve Karadeniz’e doğru daralan bir siyasal etkinlik alanına sıkışmakta olduğumuzu göstermektedir. İç Anadolu’da ise ittifak-içi dengenin partimiz aleyhine değişmekte olduğu bir vakıadır. Bu daralma bir siyasi kıskaca dönüşecektir.
AK PARTİ’DEKİ PARALEL YAPI
“Daha da tehlikelisi, kendisini partimizin kurullarının üstünde gören ve adeta paralel bir yapı gibi partiyi yönetmeye çalışan bir odağın ortaya çıkması ve partinin seçilmiş yetkililerini ve kurullarını devre dışı bırakmaya kalkışması teşkilat kurumsallaşmasının özünü sakatlamıştır.”
ZORLA İSTİFALAR DARBE VURDU
“Genel ve yerel seçimlerle halktan doğrudan yönetme yetkisi almış kişilerin parti kurullarında ve belediye meclislerinde atılan adımlarla önce yetkilerinin daraltılması sonra da doğrudan veya dolaylı itham ve baskılarla görevden ayrılmak zorunda kalmış olmaları siyasetin kurumsallaşmasına zarar verdiği gibi partimizin sosyal doku ile irtibatına da ciddi darbe vurmuştur.”
AK PARTİ ÇIKARCI GRUBA TERK EDİLEMEZ
“Milletin gözyaşı, emeği, aklı ve yüreği ile kurulan partimiz ve ülkemiz, hırslarına esir düşmüş dar ve çıkarcı bir çevrenin ikbal kaygılarına terk edilemez.”
İTTİFAK SİYASETİ KAYBETTİRDİ
“Partimizin seçim sonuçları vesilesiyle yapacağı muhasebe ittifak siyasetini de içermelidir. 15 Temmuz sonrası yaşanan Yeni Kapı ruhu ile tecessüm eden yakın diyalog ve işbirliği ortamı doğru olmuştur. Bununla birlikte seçim sonuçları, ittifak siyasetinin hem oy oranı hem de parti kimliği açısından partimize zarar verdiğini ortaya koymuştur. Partimiz, ittifak içi yarışta da ittifaklar arası yarışta da hedeflerine ulaşamamış, yönettiği bir çok belediyeyi kaybetmiştir.Ayrıca, ittifak siyaseti partimizi dar bir siyasi dile ve kimliğe hapsederek, ülkenin her bölgesini ve toplumun her kesimini kucaklayan özgün duruşumuza zarar vermiştir.”
YENİ SİSTEM KUTUPLAŞMAYI ARTIRDI
“Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte gelen ittifak yapılanmaları beklenenin aksine siyasi yelpazedeki dağınıklığı gideremediği gibi siyasi kutupların oluşmasına ve toplumu bir arada tutan ortak değerlerin yıpranmasına yol açtı.”
BEKA ENDİŞESİ DEMOKRASİYİ ASKIYA ALAMAZ
“Seçimlerde yarışanlar düşmanlar değil, siyasi rakiplerdir. Kazanan ise sandıktan kim çıkarsa çıksın milletimiz ve demokrasimizdir. Bu sonuca saygı duymak da herkesten önce siyasilerin görevidir. Beka endişeleri demokrasiyi askıya alma heveslerinin gerekçesi olamaz. Aksine devletimizin bekasının temeli demokratik meşruiyettir.”
SİSTEM BEKLENTİLERİ KARŞILAMADI
“Yeni sistem, hem yapılanması hem de uygulama tarzı itibariyle milletimizin beklentilerini de karşılamamaktadır. Bu çerçevede, sistem değişikliğine ilişkin ciddi ve samimi bir muhasebe yapmamız gerekmektedir.
PARTİLİ CUMHURBAŞKANI YENİDEN ELE ALINMALI
“Demokratik başkanlık sistemlerinde gözlendiği gibi Cumhurbaşkanının parti üyeliğine sahip olması bir sorun teşkil etmemekle birlikte genel başkanlık görevinin de aynı kişi tarafından yürütülmesi hem devlet işleyişi hem parti kurumsallaşması açısından sakıncalar doğurmaktadır. Bu çerçevede, yeni sistemin en asli unsurlarından biri olarak görülen partili cumhurbaşkanlığı uygulaması mevcut Cumhurbaşkanımızın şahsından bağımsız olarak yeniden değerlendirilmeli ve Cumhurbaşkanlığı ile parti genel başkanlığı görevlerinin bir arada yürütülmesinin doğurduğu sakıncalar giderilmelidir.
FARKLI GÖRÜŞLERE SAYGI
“Farklı görüş beyanının terörle özdeşleştirilmesi ve siyasi farklılıkların ihanetle anılır hale gelmesi hem milli birliğimize zarar vermekte hem de kriz dönemi algısının süreklilik kazanması üzerinden demokrasiye, siyasete ve ekonomik hayata büyük darbe vurmaktadır.”
KHK’LILARIN SEÇME VE SEÇİLME HAKKI
“Güvenlik endişelerinin son yerel seçimler sonrası kamu görevinden olağanüstü hal şartlarında mahkeme kararı olmaksızın ihraç edilenlerin ellerinden seçme ve seçilme gibi anayasal bir hakkı dahi almaya evrilmesi kabul edilemez. Anayasa herkes için temel bir metindir, keyfi şekilde yorumlanamaz.”
BASIN PROPAGANDA ARACINA DÖNDÜ
“Özgür düşüncenin, eleştirinin temel unsuru olan ve gelişmiş demokrasilerde dördüncü kuvvet olarak nitelendirilen basın ise tek elden yönetilen bir propaganda aracı haline gelmiştir.”
BÜROKARİSİDE AKRABA HİYERARŞİSİ OLMAZ
“Bir devletin yönetim etkinliğinin en öncelikli şartı siyasette ve kamu yönetiminde ehliyet ve liyakat unsurlarının esas alınmasıdır. Siyasetinve bürokrasinin rasyonel işleyişi için, yakın akrabalık ilişkisine sahip olanlar devlet yönetiminde ast-üst hiyerarşisi içinde yer almamalı, personel alımlarında kişinin kökenine, bölgesine ve şehrine odaklanılmasının önüne geçilmeli, istisnai atamalar açık ve şeffaf bir şekilde belirlenmelidir.” -İSTANBUL
KRİZİN NEDENİ GÜVEN BUNALIMI
Yaşadığımız ekonomik krizin temelinde bir yönetim krizi yatmaktadır. Güven yeniden tesis edilmeden ekonomiyi yeniden düze çıkarmak mümkün değildir. Topluma güven verebilmek için önce ekonomi yönetiminde özgüvene ihtiyaç vardır. Ekonomik verilerin gerçek durumu tam, doğru ve eksiksiz yansıttığına olan güven sarsılınca, piyasada ’arka kapı operasyonu’ olarak adlandırılan şeffaflıktan uzak yöntemlere başvurulduğuna ilişkin haberler ve spekülasyonlar yayılmaktadır. Son dönemde ekonomi yönetiminde alınan kararlarla serbest piyasa ilkelerinden uzaklaşılmaktadır. Denetim bağımsız, tarafsız ve nesnel ilkelere bağlı olmalı, asla bir baskı aracı ve tehdit unsuru olarak kullanılmamalıdır.
Devlet kurumlarındaki görevlendirmelerde ehliyet ve liyakat ölçütleri yerine başka özelliklerin tercih edilmesi, kurumsallaşmaya büyük zarar vermiştir. Faiz dışı kamu harcamalarında kaydedilen artış ve buna bağlı olarak ortaya çıkan bütçe açığının bir seferlik gelirlerle saklanmaya çalışılması da güveni sarsmaktadır.”