Cumhuriyet dönemi, demokrasi ile birlikte yalnızca bölge için değil, tüm dünya için bir rol model haline gelmiştir. Emperyalist ülkelere karşı verilen mücadele, birçok ülke ve toplum için ilham kaynağı olmuş ve bu örnek, uzun yıllar boyunca takdir edilmeye devam etmiştir.
Türkiye, cumhuriyet döneminde Churchill’in vasiyeti doğrultusunda hem içten hem de dıştan ciddi bir yıpranma sürecine girmiştir. Yönetim sistemi, erkler, sivil toplum ve özel sektör, pek çok zorlukla karşılaşmak zorunda kalmıştır. Bu zorlukların temel amacı, Türkiye’nin kalkınmasını engellemek ve toplumun refah içinde yaşamasını sağlamak yerine sürekli gündem oyalamalarıyla önünü kesmek olmuştur. Türkiye’nin yaralı kalması planlanmış ve bu süreç yüz yıl boyunca sürdürülmüştür.
Türkiye, yeni çağda bu zincirlerden kurtulmalı ve sadece kamuoyu oluşturma amacı güden yapay gündemlerden uzaklaşarak kalkınma hedefine odaklanmalıdır. Emperyalist güçler de zor bir dönemden geçiyor ve yeni çağın başlangıcında pozisyon almaya çalışıyorlar. Bu durum, Türkiye için büyük bir fırsat sunmaktadır ve bu fırsatın iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yeni çağda tüm devletler eşit bir başlangıç yapacak. Bu dönem, geçmiş çağlardan farklıdır. Önceki dönemlerde emperyalistler, değişen kurallara uyum sağlayarak planlarına devam edebiliyorlardı. Ancak bu sefer oyunun kendisi değişti ve emperyalistler bu değişimi beklemiyorlardı; yeni oyunun kurallarını bilmiyorlar. Bu nedenle dünya genelinde bir belirsizlik yaşanıyor. Pandemi süreci, yönetiminde bocalamayan, en azından küçük de olsa kriz yaşamayan bir ülke bulmanın zor olduğunu gösterdi. Süper güçlerin aslında algıdan ibaret olduğu gerçeği ortaya çıktı. Şimdi yeni bir sayfa açılıyor.
Bu yeni sayfada tüm devletler benzer bir konumda bekliyor. Yeni çağda dengeler değişecek; devlet toplulukları dağılacak, yenileri oluşacak ve yeni kutuplar ortaya çıkacak. Kısacası, tüm devletlerin dengeleri baştan aşağıya yeniden şekillenecek. Bu nedenle, kimse süper güç olma konusunda geç kalmış sayılmaz; hatta geç kalma riski bile yok.
Türkiye, yeni çağı karşılarken yönetim sisteminde köklü reformlar yapmalıdır. Reformlar, yalnızca uygulamalarla değil, ilkelerden başlayarak gerçekleştirilmelidir. Anayasada yer alan Kuvvetler Ayrılığı ilkesi, Denetimli Kuvvetler Ayrılığı İlkesi ile değiştirilmelidir. Yönetimsel denetim, yönetim sistemine entegre edilmeli ve bağımsız bir erk seviyesinde, en üst düzeyde faaliyet göstermelidir.
Cumhurbaşkanı, partisiz olmalı ve yürütme erkinin başında bir başbakan bulunmalıdır. Cumhurbaşkanı, tarafsız ve bağımsız bir denetim erkinin başında olmalıdır. Bu sisteme Cumhurbaşkanlığı Denetim Sistemi denir. Denetim erki, Cumhurbaşkanının vekili olarak Türk Milleti tarafından yönetimsel denetim faaliyetleri gerçekleştirecektir. Cumhurbaşkanı, bu faaliyetlerin bağımsız, doğru ve sürdürülebilir olmasını sağlamalıdır.
Denetim erkinin denetimi nasıl sağlanacak?
Olası bir suç veya şüphe durumunda, denetim erkinin denetimi yargı erki tarafından Yüce Divan aracılığıyla gerçekleştirilecektir. Yüce Divan, denetim erkinin faaliyetleri sırasında herhangi bir şikâyet olması durumunda yargılama sürecini yürütecektir. Denetim erkinin yargılanabilmesi için Cumhurbaşkanının onayı gerekmektedir; çünkü denetim erki, denetimlerini Cumhurbaşkanı adına gerçekleştireceği için dolaylı olarak Cumhurbaşkanının yargılanması anlamına gelecektir.
Denetim erkinin faaliyetlerinin kontrolü Cumhurbaşkanı tarafından sağlanacaktır. Tüm denetim faaliyetleri, devlet sırrı olanlar hariç, şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılacaktır. Denetim erkinin olası hata durumunda uygulanacak yaptırımlar, normal cezaların artırılmış halleriyle verilmelidir. Bu durum, denetim erki üyelerinin görevlerini titizlikle yerine getirmeleri için önemli bir caydırıcı unsur olacaktır.
Yeni çağın başlangıcında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhurbaşkanlığı Denetim Sistemi ile yer değiştirmeli ve denetimin erk seviyesinde olduğu daha sağlıklı bir Merkez Anadolu Devlet Yönetim Sistemine geçilmelidir.
