1. Haberler
  2. 3. SAYFA
  3. Cumhurbaşkanı Erdoğan: S-400 savunma sistemi tarihimizin en önemli anlaşmasıdır

Cumhurbaşkanı Erdoğan: S-400 savunma sistemi tarihimizin en önemli anlaşmasıdır

Cumhurbaşkanı Erdoğan: S-400 savunma sistemi tarihimizin en önemli anlaşmasıdır
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazete ve televizyon kanallarının genel yayın yönetmenleri, bazı yazar ve akademisyenlerle Vahdettin Köşkü’nde bir araya geldi. Rusya’dan alınan S-400 savunma sisteminin teslimatndan Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışamlarına kadar gündemdeki birçok konuya yanıt verdi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ortaya çıkan tablonun, Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemi tedarikinin tamamen kendi toprakları içinde ve bölgesinde barışı koruma amaçlı olduğunu gösterdiğini belirterek, “Biz, S-400’leri alarak savaşa hazırlanmıyoruz. Barışı ve kendi milli güvenliğimizi garanti altına almaya çalışıyoruz. Savunma sanayimizi geliştirmeye yönelik diğer tüm atılımlarımızın da amacı budur.” dedi.

S-400 tanıtım filminin gösterilmesinin ardından konuşan Erdoğan, basın mensuplarına, Türkiye’nin milli güvenliği ve egemenlik hakları bakımından önemli bir tartışma olan S-400 tedariki konusunda gösterdikleri onurlu duruş için şükranlarını sundu.

Türkiye’nin uzunca bir zamandır, milli bir meselesi üzerinde, her kesimden insanıyla, kurumuyla, kuruluşuyla böylesine güçlü bir birlikteliği ortaya koyamadığını dile getiren Erdoğan, “Ülkemizin, S-400 alımı ve bu çerçevede süren tartışmalar bize, milletimizin sağduyusu ve irfanı ile bunların sesi olduğuna inandığım medya duyarlılığının tüm gücüyle ayakta olduğunu göstermiştir. İnşallah 82 milyon olarak hepimizin ortak geleceğini ilgilendiren diğer tüm hususlarda da benzer bir kenetlenme ortaya koyacağımıza inanıyorum.” dedi.

S-400 ALARAK SAVAŞA HAZIRLANMIYORUZ

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ortaya çıkan tablo, Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemi tedarikinin tamamen kendi toprakları içinde ve bölgesinde barışı koruma amaçlı olduğunu göstermektedir. Biz, S-400’leri alarak savaşa hazırlanmıyoruz. Barışı ve kendi milli güvenliğimizi garanti altına almaya çalışıyoruz. Savunma sanayimizi geliştirmeye yönelik diğer tüm atılımlarımızın da amacı budur. Bir şairimizin dediği gibi ‘Bu mesel ile bulur cümle düvel fevzü fela, hazır ol cenge eğer ister isen sulhü sela.’ Evet bizim tüm hazırlıklarımızın gayesi şu anda barışı korumaktır.”

Türkiye için siyasette ve ekonomide, özellikle de savunma sanayinde güçlü olmanın bir tercih değil, bir zorunluluk olduğunu belirten Erdoğan, “Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Şöyle, çeyrek asır önce Bosna Hersek ve Kuveyt, daha yakın tarihte Irak, Suriye, Ukrayna, Yemen, Katar meseleleri, İsrail’in bölgedeki yayılmacılığının yol açtığı sorunlar, güçlü olunmadığında nasıl bir sonuçla karşılaşılacağına işaret ediyor. Üstelik iş sadece bu bölgenin değil. Tüm dünyanın göz bebeği bir coğrafyanın tam kalbinde bulunuyoruz. Kıyıdaki, köşedeki ülkelere yapılanlar şayet siyasi, ekonomik, askeri olarak yeteri kadar güçlü olmazsak, unutmayın, bizim başımıza geleceklerin küçük bir örneğidir. Elbette bu sözlerimle hiç kimseyi itham etmiyorum. Sadece tarihi bir hakikati güncel örneklerle dile getirmeye çalışıyorum.” diye konuştu.

Genel yayın yönetmenlerine seslenen Erdoğan, “Sizlerden S-400 meselesini de, diğer milli güvenlik önceliklerimizi de bu anlayışla değerlendirmenizi ve özellikle halkımızı bu noktada bilinçlendirmeye sizlerin de aracı olmanızı, gayret etmenizi istiyorum.” dedi.

S-400 ANLAŞMASI, TARİHİMİZİN EN ÖNEMLİ ANLAŞMASIDIR 

“Tarihimizin şu anda en önemli anlaşması, S-400 anlaşmasıdır. Çünkü bu bir pazar olma mantığı değildir. Bu aynı zamanda bir ortak olma, üretime beraber geçme sürecidir” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Zaten biz şu 18 yıllık süreç içinde yüzde 20 yerli savunma sanayine sahipken, bugün yüzde 70’e dayandık. Bunu da ne yeterli bulmadık. Şu an 300 kilometre menzilli füzelerimiz var ama istiyoruz ki savunma hattımızı çok daha güçlü hale getirelim. Bu adım bizim savunmadaki en güçlü adımımız olacak. Bununla da kalmayacağız, bu bizim gerek yazılım noktasındaki gücümüzü arttıracağı gibi atacağımız adımlarda da bizim bundan sonraki süreçte, neyi, ne zaman, nasıl atacağız bunun çalışmalarını da gerek savunma sanayi, gerek şu anda savunma teknoloji bakanlığımız müşterek yaptıkları çalışmalarla bu adımları bir an önce atmanın gayreti içindeler. Yoğun çalışmalarımız devam ediyor.”

Rusya’nın yanı sıra Fransa ve İtalya ile de bir çok anlaşmaların olduğuna değinen Erdoğan, “Fransa ve İtalya bu görüşmeleri ne zaman yaptık? Hala işi ağırdan alıyorlar. Bunun yanında İngilizler ile savaş uçağı noktasında attığımız adımlar var. Onlar da işi ağırdan alıyorlar. En son May ile G20’de bunları konuştuk. Temenni ederiz ki yeni yönetimle bu işi hızlandırırız. İngiltere’ye diyoruz ki ‘bize Rolls Royce ver.’ Hem diyor hem satamıyor. Sat işte kardeşim. Ben Atak helikopterlerinde Rolls Royce’u kullanmak istiyorum. Şu ana kadar ürettiklerimiz içinde Rolls Royce’u kullandık ama bir yerlerden izin alıyorlar. Hep bir yere bakarak verdikleri için de netice alamıyoruz. Bizden Atak helikopterlerini isteyen çok müşterimiz var. Çok güçlü bir helikopter oldu. Biz aynı şekilde kendimize yeter hale geleceğiz. İstiyoruz ki dostsak, dostlar bizimle bu noktada fikri mülkiyet hakkı olarak, onun devrini dahi yapabilsinler. Biz yaparız. Niye? Dostuz.” ifadelerini kullandı.

AMERİKAN TEMSİLCİSİ GİBİ HAREKET EDENLER VAR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu:

“Zira siyasette bile şu anda S-400 konusunda maalesef adeta Amerika’nın temsilcileri gibi gayret edenler var. Onları savunanlar var. Bu şekilde parlamentomuzun içerisinde hangi düşünceler nasıl tezahür ediyor, hepsi ortada. Bu keyfi değildir, az önce de söylediğim gibi bir zorunluluktur ve bu zorunluluğun bir gereği olarak devam ediyor. İnşallah yıl sonuna kadar belli bir bölümü ve 2020’nin nisan ayına kadar tamamıyla bu işi bitirmiş olacağız ve çok daha öz güven içerisinde yolumuza da devam edeceğiz. Medya aracılığıyla gelişmeleri takip eden milletimizin ne kadar doğru, sağlıklı, berrak bilgilere ulaşırsa bu tür meselelerdeki kararlarını da o derece sağlıklı vereceğine inanıyorum.”

BU ZAT TÜRKİYE DÜŞMANI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin S-400 almasına yönelik ABD’nin tepkilerinden biri olarak da okunabilecek bir adım da Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne uygulanan silah ambargosunu kaldırmayı öngören yasanın, temsilciler meclisinde onaylanması oldu. Senatoda da onaylandı. Bu öneriyi getiren de Türkiye’ye yönelik F-35’lerle ilgili kısıtlama getirilmesi gerektiğini söyleyen senatördü. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Dünyada giderek artmaya meyilli cepheleşmede Doğu Akdeniz ve S-400 meselesi ile ilgili neler söylemek istersiniz?” sorusu üzerine, şunları kaydetti:

“Bu zat, Türkiye düşmanı olan bir zattır. Böyle bir zatın, senatoya getirmiş olduğu bu tehdit Türkiye ile ABD ilişkilerini adeta bozmaya yönelik hesapsız bir tehdittir. Ben inanıyorum ki Sayın Trump bu oyuna gelmeyecektir. Bu oyunu da bozması gereken Sayın Trump’ın buradaki taktikleri olacaktır. Bozması gerekir diye düşünüyorum. Bir senatörün bu noktadaki yaklaşımları Türkiye-ABD ilişkilerini asla bozmamalı. Güney Kıbrıs ile ilgili konuda ise maalesef yine bir Cumhuriyetçi olması hasebiyle gündeme getiriyorum Sayın Bush döneminde, o zaman Bush’un, Colin Powell’a bir talimatı vardır. Bizim tam Kıbrıs’taki olayları gündemde tuttuğumuz bir zamandı. O zaman da bu problem çözülemedi. Çünkü AB’de bize yine büyük oyun oynandı. Kıbrıs’ta yine büyük oyunlar oynandı. Şu anda benzer taktikler, benzer oyunlar oynanmaya çalışılıyor. Neresinden gidersek gidelim burada bütün mesele bizim duruşumuzdur. Bu duruşumuz sayesinde Allah’ın izni ile bunları aşarız.”

MİLLİ GÜVENLİK HASSASİYETİMİZ OLGULARA DAYANMAKTADIR

Türkiye’nin milli güvenlik hassasiyetlerinin, herhangi bir vehme veya örtülü başka bir amaca değil, tamamen olgulara dayalı olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

“Coğrafyamız, binlerce yıldır hep bir cazibe merkezi olmuştur. Ecdadımızın bu topraklara girişi de öyle kolay gerçekleşmemiştir. Bir yerde var olmak ile orayı yönetmek farklı şeylerdir. Biz bu coğrafyayı yönetmek üzere geldiğimizden beri kesintisiz bir mücadele içindeyiz. Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı Devleti ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti ile devam eden bu toprakları vatan kılma çabamıza yönelik tehditler daima olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Tabii bu tehditlerin niteliği, döneme, şartlara, ittifak ilişkilerine göre farklılık göstermektedir. 

Osmanlı asırlarca kimi zaman batıdan, kimi zaman doğudan, kimi zaman güneyden, kimi zaman da kuzeyden gelen tehditlerle uğraşmak zorunda kalmıştır. Yıkılışı da her dört istikametten gelen saldırılar ve bunlara karşı vermek zorunda kaldığı çetin mücadele sonunda olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, Yunanistan gibi küçük bir devlete değil, onu üzerimize gönderen geri plandaki dönemin devasa güçlerine karşı kazandığımız zaferle kurulmuştur. Cumhuriyet döneminde de sınamalarımız hiç bitmemiştir. Batı ittifakı ile kurduğumuz siyasi ve askeri paktlara rağmen, en büyük tehditleri yine onlardan gördüğümüz bir gerçektir. Bu siyasidir, bu ekonomiktir, bu kültüreldir, her anlamda… Soğuk Savaş döneminde uzunca bir süre Sovyetler Birliği’ne karşı ileri garnizonluk yapmış olmamız dahi, bizi bu tehditlerden korumaya yetmemiştir. Yunanistan ve daha sonra Güney Kıbrıs Rum Kesimi, başımızda Demokles’in Kılıcı gibi hep sallandırılmıştır.”

TÜRKİYE POLİTİKALARINDAN TAVİZ VERMEMİŞTİR

Erdoğan, Türkiye’nin son dönemde Arap coğrafyasında yaşanan trajik gelişmelerin bir parçası yapılmaya çalışıldığının da inkar edilemez bir gerçek olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin, Cumhuriyet döneminde binlerce yıllık devlet tecrübesi, kadim medeniyet geleneği, güçlü tarih ve kültür birikimi sayesinde zaman zaman küçük yaralar almış olsa da bu tuzakların hiç birine düşmeden günümüze kadar geldiğini aktaran Erdoğan, “Son yıllarda dünyada ve bölgemizde yeni yapılanmaların sancıları yaşanıyor. Ülkemiz bu yeni ve gerçekten kritik sınamalar karşısında izlediği tutarlı ve ahlaki politikadan taviz vermemiştir. 8. yılına girdiğimiz Suriye meselesinde, Mısır’daki, Libya’daki, Katar’daki pek çok Afrika ülkesindeki gelişmelerde hatta en son Venezuela hadisesinde hep bu tutarlı ve ahlaki çizgide hareket etti.” değerlendirmesini yaptı.

Suriye başta olmak üzere bölgedeki çatışmalar ve krizlerden kaçan 4,5 milyona yakın insanın Türkiye’de sükunetle barındırılıyor olmasının dahi başlı başına bir başarı olduğunu dile getiren Erdoğan, “Aslında Türkiye’ye tamamen kendi fedakarlığı ile yürüttüğü bu sığınmacı politikası sebebiyle Nobel Barış Ödülü verilmesi gerekir. Biz bu gayretleri, herhangi bir karşılık beklediğimiz için değil sadece insanlığımız ve kültürümüz gereği ortaya koyduk, aynı şekilde devam edeceğiz. Bu 4,5 milyon, 5 milyonu buluyor. Dünyada bunun bir başka örneği yok. ‘Nobel’ dediğiniz zaman ‘adalet’ diyorlar. Türkiye’den başka bunu dünyada yapan bir başka ülke var mı? Yok. Peki niçin bu konu ele alınmıyor veya niçin değerlendirmeye tabi tutulmuyor. Bu gayretleri herhangi bir karşılık beklediğimiz için değil sadece kültürümüzün de gereği bu adımları atıyoruz.” ifadelerini kullandı.

TAKDİR ETMEK YERİNE CEZALANDIRMAYA ÇALIŞIYORLAR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesini istikrara ve güvenliğe kavuşturma çabaları sebebiyle takdir edilmek yerine cezalandırılmaya çalışıldığını belirterek, şunları kaydetti:

“Mesela, Suriye krizinin çözümü için G20 Antalya Zirvesi’nde tüm liderlere bir teklifim oldu. Dedim ki ‘Gelin, Suriye sınırlarımız boyunca, bir güvenli bölge oluşturalım.’ Bu bölgeyi teröristlerden tamamen arındırarak ülkemize ve diğer yerlere sığınan Suriyelilerin hayatlarını sürdürebilecekleri bir yer haline getirmeyi G20 liderlerine teklif ettim. Hatta bu amaçla güvenli bölgede Suriye halkının hayat biçimine uygun yeni yerleşim alanlarının inşa edilmesi, ekonomik kalkınmaya yönelik adımlar atılması gibi detayları da gündeme getirdim. Prensipte herkes bu işe olumlu baktığını söyledi ama maalesef istisnasız hiç bir Batılı lider, bu doğrultuda somut herhangi bir adım atmaya yanaşmadı. Bu arada Suriye topraklarından Türkiye’ye yönelik terör tehdidi giderek tırmandı. Sınır şehirlerimize sürekli bombalar, mermiler, roketler düşmeye başladı. Vatandaşlarımızdan ve güvenlik görevlilerimizden hayatlarını kaybedenler, yaralananlar oldu. Büyükşehirlerimizde patlayan bombalar huzurumuzu kaçırdı.”

NATO’ya en büyük desteği veren ülkelerden olan Türkiye’nin bu tehdit karşısında güvenliği için arayışlara girdiğini belirten Erdoğan, kimi NATO üyesi ülkelerin Türkiye’ye geçici olarak hava savunma sistemleri gönderdiğini hatırlattı.

İDLİB’DE RUSYA İLE İŞBİRLİĞİ HALİNDEYİZ

Türkiye’nin, savunma sistemlerini satın almak için ABD’ye başvurduğunu belirten Erdoğan, “Dönemin başkanı Sayın Obama başta olmak üzere Amerikalı yetkililerle bu meseleyi defalarca konuştuk. Talebimizi ifade ettik. Hatta epeyce de ısrarcı olduk. Maalesef, kongrenin izin vermediği gerekçesiyle bize o zaman Patriotlar satılmadı. O günden bu güne zaman zaman bu ısrarlarımız devam etti ama yine satılmadı.” diye konuştu. 

Türkiye’ye geçici olarak konuşlandırılan hava sistemlerinin bir kısımının sökülüp geri gönderildiğini dile getiren Erdoğan, “Uzun ve çetrefilli görüşmeler neticesinde Rusya ile S-400 alım satım konusunda mutabık kaldık. Tabii bu mutabakatımızın içerisinde kredi sözleşmesinden tutun ortak üretime varıncaya kadar her türlü müzakerede ele alınması gereken başlıklar, alt başlıklar içerisinde yer aldı.” ifadelerini kullandı.

Bu sürede Suriye krizinin giderek derinleştiğini ve Türkiye için yeni tehditler üreten bir bataklık haline dönüştüğünü belirten Erdoğan, “Sınırlarımız boyunca oluşturulmaya çalışılan terör koridorunun batı kanadını Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarıyla önemli ölçüde kırdık. Aslında Sayın Obama, döneminde bir Zeytinlik Operasyonu konumuz önümüzdeydi. Fakat ne kadar konuştuysak masada kaldı. Bu adımı, o dönemde atamadık. Rejimin daha önce Halep, Hama, Dera gibi yerlerde yaptığı katliamların, İdlib Bölgesinde de tekrarlanmasının önüne geçmek için Rusya ve İran ile üçlü bir mekanizma oluşturduk. Sahada Rusya ile yoğun işbirliği halinde İdlib’deki durumu stabil hale getirdik. Her ne kadar rejim sürekli ateşkesi ihlal ediyor olsa da İdlib’in güvenliğini sağlama konusunda Rusya ile anlayış birliğini koruyoruz.” değerlendirmesini yaptı.

TERÖR KORİDORUNUN DA UCUNU KAPATMIŞ OLACAĞIZ

Recep Tayyip Erdoğan, bölgedeki gözlem noktalarına rejim saldırılarının devam etmesi halinde karşılık vermek yerine, birtakım çözümler üretmenin gerektiğini taraflara açıkça ifade ettiklerini vurgulayarak, Kuzey Irak’taki duruma değindi. 

Kuzey Irak’ta 1984 yılında Türkiye’ye yönelik terör saldırılarını kaynağından kesmek için başlatılan operasyonların devam ettiğini hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi: 

“Bunlar da işte biliyorsunuz, Pençe ve Pençe-2 Harekatları şu anda başarıyla devam ediyor. Bu sürecin sonunda artık Kandil diye bir tehdit kaynağı kalmayacağına da inanıyorum. Kandil’e alternatif Sincar’ı inşa etmeye çalıştılar. Orası da şu anda temizlenmiş durumda. Ve bunu da başaramadılar. Temennimiz o dur ki başaramayacaklar. Böylece Fırat’ın doğusunda kökleştirmeye çalıştıkları terör koridorunun doğu ucunu da kapatmış olacağız.”

DOĞU AKDENİZ’DEKİ SONDAJ GERİLİMİ

Son dönemde, Türkiye’nin güvenlik hassasiyetini tetikleyen bir diğer gelişmenin de Doğu Akdeniz’de yaşandığını belirten Erdoğan, “Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin, Doğu Akdeniz’deki haklarını, hukuklarını, çıkarlarını yok sayan anlayışın bölgeye çöreklenme çabalarına karşın somut adımlar atıyoruz. Halen Fatih ve Yavuz sondaj gemilerimiz, bunun yanında da Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Araştırma Gemimiz, bölgede faaliyetlerini tüm tehditlere aldırmadan sürdürüyor. Bu gemilerin güvenliğini sağlamak amacıyla tabii yanlarında Deniz ve Hava Kuvvetlerimizin unsurları da bulunuyor. İsrail, Mısır, Libya, Cezayir ve Tunus başta olmak üzere, bölge ülkelerindeki tüm gelişmeleri dikkatle takip etmek mecburiyetindeyiz.” diye konuştu.

Aynı şekilde Güney Asya’da Afganistan, Pakistan, Hindistan merkezli her gelişmenin Türkiye’nin takip alanı içinde olduğunu ifade eden Erdoğan, “Amerika’nın İran yaptırımları, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Körfez Ülkeleri’ndeki her tasarrufunu da yakından izliyoruz.” dedi.

Balkanlar’ı, Doğu Avrupa’yı, Kafkasya’yı, Orta Asya’yı da aynı çerçevenin içinde düşünmek gerektiğini aktaran Erdoğan, “Çünkü buralarda yaşanacak her meselenin ucu, eninde sonunda gelip mutlaka ülkemize dayanacaktır. Bu sebeple en küçük bir boşluğa meydan vermeden, rehavete kapılmadan, altımızın oyulmasına fırsat tanımadan gereken her durumda inisiyatif kullanmakta tarafız.” diye konuştu.

 

 

0
kat_l_yorum_1
Katılıyorum +1
0
hatal_d_n_yorsun
Hatalı Düşünüyorsun
0
bilgi_in_te_ekk_r
Bilgi İçin Teşekkür
0
_a_rd_m
Şaşırdım
0
kat_lm_yorum_-1
Katılmıyorum -1
Cumhurbaşkanı Erdoğan: S-400 savunma sistemi tarihimizin en önemli anlaşmasıdır
Yorum Yap

Türkiye Aktüel Haber Bültenine Ücretsiz Abone Olabilirsin

Yeni eklenen makalelerimizden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini şimdi başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!