Ortalık sakinleştiğine göre, durum tespiti yapmak artık mümkündür. Cumhuriyet Bayramı ve İstanbul Yeni Havaalanı’nın açılmasıyla yelkenler suya indi, diyebiliriz. Hangi ortalık ve hangi durumun tespiti, diye sorabilirsiniz. Geçen hafta, “Andımız” denen metin hakkında alınan yargı karârının oyununa gelip zıt yönlerde tepki gösteren Cumhur İttifâkı liderleri, ortamın bir-iki saat içinde hızlı bir şekilde gerilmesinin ardından, yine akl-ı selimin eş zamanlı ortaya çıkmasıyla, telâfisi imkânsız sorunları engelledi. Bu gerilimin yaşandığı birkaç saat, dünyâda hiçbir ülke kamuoyunun kaldıramayacağı bir yapıya sâhiptir. Ama Türk kamuoyu için sıradan bir durum, diyebiliriz. Gazeteci Nedret Ersanel’in dediği gibi, o Salı günü (23 Ekim 2018), beş gazete çıkarsaydık, beş haber programı yapsaydık yine kimse bu kadar konuyu yetiştiremezdi. Haber merkezlerindeki bilgi akışının hızı rekor seviyesine çıkmıştı.
Cumhur İttifâkı’nda bu yaşananlara sevinip elini ovuşturan hemen kendilerini belli ettiler. Hatta bâzıları arpa ambarındaki aç tavuk hevesine kapılıp “bugünler geçecek, bakın o zaman size neler yapacağız” diyerek “ifâde özgürlüğü yok” dedikleri Türkiye’de terbiyesizlik ve tehdit etmeye cüret bile etti. Onlar kendi fosseptik çukurlarında debelene dursunlar, ben konumuza geri döneyim.
Şerden hayır çıktı
Bu gerilimden hayır çıkacak, demiyorum; çıktı, diyorum. Zira hem MHP tabanı, hem de AK Parti tabanında Cumhur İttifâkı’nın ilk gününden itibâren bir gerilim oluşmaya başlamıştı. Ben bunu, yer kabuğundaki parçalar arasında uzun sürede oluşan ve depreme sebep olan gerilime benziyorum. Bu yüzden, yazının başlığında “siyâsî jeoloji” tâbirini kullandım. Sayın Devlet Bahçeli ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bunu kasıtlı yaptığını imâ etmiyorum. Ancak iki parti arasında devletin bekası konusunda kurulan ittifâkın, siyâsetteki her adımda görüleceğini düşünmek de zorlama bir iyi niyet ve siyâseti yanlış okumak olacaktır. Üzerinde yaşadığımız dünyâda fay hatlarının var olması ne kadar doğal ise, yakın temastaki siyâsî yapılar arasında da fay hatları kaçınılmazdır. Bu olay, bu fay hattının tespitine ve dikkat edilmesine yaramıştır.
Nasıl deprem, zelzele, fırtına, heyelan, kuraklık, sel gibi âfetler, menfî sonuçlar ortaya çıkarsalar da, doğal ise, siyâsetteki bu gibi olaylar da doğal ve kaçınılmazdır. Çok şükür ki, henüz ilk bütçesi kabul edilme sürecinde olan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi, kaçınılmaz birçok eksiklik varken, yıkıcı bir deprem yaşanmadı. Jeologların küçük sarsıntılarla yerkabuğundaki gerilimin atıldığını söylemesi gibi, bence 23 Ekim 2018 günü birkaç saat içinde yaşanmış olan ve “Türkiye düşmanları”nın sevinmesine sebep olan açıklamalar, Cumhur İttifâkı’nda bir süredir oluşmakta olan gerilimin atılmasına imkân vermiştir.
İki partideki manzara
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 23 Ekim’deki parti grup toplantısında “ittifak beklentimiz kalmamıştır” sözlerine salondakilerin aynı anda ayağa kalkıp alkışlayarak destek vermesi, MHP içinde ve tabanındaki gerilimi görmek için yeterlidir. Benzer durumu AK Parti grup toplantısında da gözlemlemek mümkündür. Bunun sebebi ister “Andımız” denen metin konusundaki Danıştay’ın karârı, ister af ya da emeklilik olsun, Cumhur İttifâkı’nın “her hâl ve kârda” olmayacağının, her iki parti de farklı irâdeler gösterebileceğinin anlaşılmasına vesile olmuştur.
Bunun yanında Cumhur İttifâkı’ndan rahatsız olanların da hevesi kursaklarında kalmıştır ve avuçlarını yalamışlardır. Neticede, karşı oldukları Cumhur İttifâkı’nın bir kanadında Devlet Bahçeli gibi bir “kurt siyâsetçi”, diğer kanadında ise bulunduğu yere “yenilgi yenilgi büyüyen zaferlerle” ulaşan Recep Tayyip Erdoğan gibi Türkiye’nin ve mazlumların şansı ve kabul edilmiş duâsı olan bir devlet adamı vardır.
Bir tarafta, Ülkücü dünya görüşünün verdiği enerjiden beslenen MHP tabanı, diğer tarafta ise, on altı yıllık iktidar süresince kendi için gerekli yenilenme adımlarını cesâretle atabilmiş AK Parti’nin enerjik parti ve seçmen tabanı varken, küçük sürtüşmeler yaşanmaması ve doğanın yapısına aykırı bir şekilde hiç aksama yaşamadan ittifakı devam etmesi düşünülemez. Benzer sürtüşmeler hep olacaktır.
Umarız ve dileriz ki, bu seferki gibi akl-ı selim, hemen ve zaman kaybetmeden irâdesini ortaya koyar. Ayrıca yine umarız ve dileriz ki, konuya “ırk” gibi yanlış bir merkezden bakıp “bir taraf ‘soy yüceltme derdiyle’ yıkarken, diğer taraf ‘ırkçılığa itiraz söylemiyle’ kendi önümüzü kapatma hatâsına bir daha düşmez.”
Başlıkla ilgili
Başlıkta kullandığım “siyâsî jeoloji” terimine siyâset bilimi literatüründe rastlamadım. İngilizce kaynaklarda “political geology” olarak kullanılan terimin anlamı ise, benim bu yazının içeriğinde kullandığım anlam ile aynı değil. 2019’un ilk günlerinde, Adam Bobbette ve Amy Donovan’ın editörlüğünde çıkması plânlanan Political Geology-Active Stratigraphies and the Making of Life isimli kitapla ilgili ulaşabildiğim bilgiler, benim kullandığım anlamla yakın bir yaklaşıma sâhip olduğunu gösteriyor. Yayını bekliyorum ve zaman kaybetmeden Türkçeye kazandırılmasını ümit ediyorum.
Dr. Can CEYLAN 31 Eki 2018
Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.
Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.