BÜLENT TUNCAY
Aslında Cengiz’le ilgili memnuniyetsizlik yeni değildi. Beş, altı aydır Cengiz’in icraatlerinin ve daha da önemlisi üslubunun rahatsız ettiği geniş bir kitle vardı camiada. Genel olarak ‘Cemiyet’te yoğunlaşan bu gruplar belki çoğunluk değildi ama organizeydi ve blok halde hareket etmenin avantajı ile sözlerini dinletebiliyorlardı. Öyle de oldu. Cumartesi günü oy kullanma hakkı olan 9 bin üye vardı.
Bin 200 civarında katılım oldu. Mali ve idari ibra oylamasına 689 üye katıldı. İbra edenler 331, ibra etmeyenler 358’di. Bu 27 üye ortaya çıkardı farkı.
Peki bu sürece nasıl gelindi? Aslında tıpkı Adnan Polat döneminde olduğu gibi göstere göstere ve adım adım gelindi. Risk ortadaydı ama Cengiz bu sıkıntıları görmedi, görmemezlikten geldi.
Öncelikle Mustafa Cengiz kendisini iki kez başkanlık koltuğuna taşıyanın, kızgınlık oyları yani emanet oylar olduğunu çabuk unuttu. “Biz” dememesi ve sürekli “Ben” demesi çevresinde adam bırakmadı. Bir lider olarak kucaklayıcı ve sorun çözücü olamadı. Sosyal medyadan çok etkilenerek kararlar aldığı iddiaları, taraftar gruplarının etkisinde fazlasıyla kaldığı düşüncesi kulüp üyelerini rahatsız etti. Riva, Ada, tesislerin taşınacağı Kemerburgaz, stadın yanındaki salon inşaatı gibi önemli sorunlarda ilerleme sağlayamaması Cengiz’in kredisini azalttı.
Futboldaki başarının Fatih Terim’den kaynaklandığı düşüncesi de Cengiz’in liderliğine olan inancı zayıflattı. İkinci kez seçildiğinde üyelerin tam desteği ile gövde gösterisi yapan Cengiz, kredisini iyi kullanamadı. Tabii ibra edilmeme noktasına gelinmesinde ‘Derin Galatasaray’ ile girdiği güç mücadelesi de etkili oldu. 139’lar olarak bilinen Galatasaray Lisesi mezunlarının üyelik başvurularının kabul edilmeme süreci ‘Cemiyet’le arasının açılmasına neden oldu. Ayrıca ‘gulyabani’den ‘köfte’ye kadar kullandığı dil, medyayı çok sevmesi ve ‘çok konuşması’ gelenekçi üyeleri rahatsız etti.
Son Divan Kurulu’nda Adnan Polat’ın idari olarak ibra edilmemesinin Yargıtay’dan dönmesini örnek gösterip “Mali olarak ibra etmeyin de göreyim” diyebilecek kadar meydan okuması bardağı taşıran son damlaydı. Liselilerin ağırlıkta olduğu ‘liseci’ olarak adlandırılan yapı, organize hareket ederek gece yarısına kalan ibrada darbeyi vurdu.
Sırtını Fatih Terim’e dayayıp yol aldığını iddia edilen Cengiz, aslında önemli hamleler de yapmıştı. CAS sürecini çok iyi yönetmiş, Fatih Terim’in elindeki kadroya (geç de olsa) önemli takviyeler yapmış, döviz krizinin yaşandığı bir dönemde borçları kontrol edilebilir çizgide tutmayı başarmıştı. Belki de bu yanılttı başkanı. Camiada aylardır var olan fokurdamayı duyamadı. Taraftarın tribündeki sesini duyup yedeğine kadar santrfor aldı ama içeriden gelen sese kulağını kapattı.
Peki bundan sonra ne olur? Cengiz ve arkadaşları hukuk mücadelesi başlatabilir. Henüz bir karar vermediler ama bir ay içinde yapılacak yeni seçimde olamayacaklar. Benim duyduğum, kulislerde konuşulan 3-4 isim var ama mutabakata varılan net bir isim yok. Duygun Yarsuvat sürecindeki gibi son güne kadar da netleşmeyebilir ‘Derin Galatasaray’ın adayı… Ama Mustafa Cengiz bir milattı, isimsiz ve ‘parasız’ birinin başkanlığı çok sayıda insanı da cesaretlendirebilir. Dediğim gibi yeni aday ismi için henüz erken.
Peki bu süreç takımı nasıl etkiler? Fatih Terim’i Cengiz getirmedi ama hocaya her zaman saygı gösterdi. “Terim bu süreçte istifa eder mi?” sorusunun yanıtı önemli ama bence sözleşmesi kulüple olduğu için devam eder. Ayrıca şunu da unutmamak gerekir; kriz yönetiminde Galatasaray kadar becerikli başka bir kulüp yok Türkiye’de. Üç başkan, iki hoca değiştirdiği; yardımcı antrenörlerle şampiyon olduğu süreçler de yaşadı Galatasaray. Bu kriz döneminden de çok fazla etkilenmeyecektir. Terimli ya da Terim’siz…